1865-1965 Zaman Diliminde Kutsal Bayramlarda Maden İşçileri
1865-1965 Zaman Diliminde Kutsal
Bayramlarda Maden İşçileri
Kutsal Bayramlarda çocukluğumuzda
çok daha mutlu olduğum aklıma geliyor. Ramazan, Kurban ayırmadan fakir ailemin
bana aldıkları lastik ayakkabılar ve ketenli pantolonlar aklıma geliyor.
Ayakkabıyı da, pantolonu da hep büyük alırlardı, büyüdükçe giysin diye. Bayram
gününden çok önce koyardık başucumuza yalın ayak ve kıçı açık gezsek de
giymezdik bayramlıklarımızı.
Bayram önceleri ölmüş
yakınlarımız en fazla bayramlarda üzerdi bizi. Buruk olurduk, bazı şeyler
boğazlarımıza düğümlenirdi. Askerde olan ağabeylerimiz de üzerdi bizi,
bayramlarda ayrılık acısı yüreğimize inerdi. Hapiste yakınları olanlarda açık
görüş için geceden giderlerdi hapishane önüne erkenden sıra kapıp, gün bitmeden
ikinci defa görüş yapabilmek için.
Birde bayramda evde olamamanın acısını da
bilmek lazım, çocukların baba, anne hasreti çektiği yerde, çocuklarına kavuşamayan,
anne, babaları da düşünmek lazım. Tabii ki sadece düşünmek acıyı yansıtmaz,
yaşamak lazım diyeceğim ama “Allah kimseye bu acıyı yaşatmasın” demek daha iyi
bir dilek olur diye düşünüyorum.
Madende çalıştığım zaman bazen
bayram süresince bir veya iki gün bayram çalışması da yapardım, iyi de olurdu
bir gün çalıştığımız zaman üç yevmiye sayarlardı. Çocuklarımıza paramızın
yettiği kadar iyi şeyler almaya da çalışırdık o zamanlar. Özellikle kutsal
bayramlarda az ama çok ikramiyelerimizi verirlerdi. Mutluyduk da, kurbanda
keserdik.
12 Eylülden sonra üç yıl boyunca
annemden, eşimden ve çocuklarımdan da ayrı kaldım. Ayrılık acısı bayramlarda
daha fazla vururdu insanın yüreğine. Anacığımın çırpınışları aklıma geliyor
hep, hapis boyunca her türlü hava şartlarında bir tek duruşmamı ve görüş günümü
kaçırmadı. Her bayramda çocuklarımla iki görüş yapabilmem için çırpınır dururdu
tel örgünün önünde.
Bunlar benim yaşadığım ve
anlatmaya çalıştığım kutsal bayramlar. Oysa yazımın başlığı bir asırlık zaman
dilimini yansıtıyor.
Geriye doğru gitmek istedim büyük
babam, onun babası, onun da büyük babası derken
taşkömürüne ilk kazmanın vurulduğu zamanlara kadar indim.
Özellikle 1865 yılından sonra bir köyün 13 ile 50 yaş arasındaki erkekleri bir
yılda ancak 7 gün birlikte olabiliyorlardı, 3 gün ramazan, 4 gün kurban
bayramlarında. Tabii ki bir de kara ve tren yolu yapıldıktan sonra madende ölen
yakınlarının cenazesini köye götürme şansına erişenler karşı guruptaki
arkadaşlarını görme şansına sahip olabiliyordu. Senede 7 gün buluşmaları normal
koşullarda oluyordu. Her bayram iş yerleri tatil olmuyordu. Bir anne, hem
oğlunu, hem kocasını hem de babasını bekliyordu bayram günleri. Tabiî ki daha
yaşlı kadınlar kocasını, oğlunu ve torununu da bekliyor bayramlarda. 13 yaşında
çocukları, kocaları, babaları madenden sapasağlam dönebilirlerse tabii ki.
Günümüzde madenlerde ölen
şehitlerimizin isimleri yazılı anıta bile sahip çıkamayacak kadar acizleştiler
onları kaçınılmaz nedenlerle (!) öldürenler. Şimdi pislik yuvası gibi olan
anıtta isimleri bulunan maden şehitleri TTK Genel Müdürünün, sağ uçta yazılı
olanlarda, İnşaat Şirketinde! çalışırken onları “güzel öldüren” patronlarının
yüzüne bakıyorlardır şimdi. Öldürdüklerinin isimlerine dahi sahip çıkamayanlar
ne işçiye ne de Zonguldak’a sahip çıkarlar. Zaten mal meydanda akıllarını
parayla ve talanla bozmuşlar, o nedenle kimseden bir şey beklemeden GMİS bu
anıtı himayesine almalı. Fazlaca masrafı da olmaz sanıyorum. İşçi Sınıfı
Şehitleri ve Zonguldak adına bunu yapmalı. Aynı zamanda var oluş nedenlerinden
birisidir de bu görev. Özel sektör madencilikte ve hatta kaçak ocaklarda! ölenlerinde
isimlerini yazmalı ki, sahipsiz işçinin ne olup olmadığını en iyi şekilde anlatabilmeli.
Birilerinin yüzü kızarmalı, her şeye rağmen onların ekmeğini kısıtladıkları ve
bir çözüm bulmadıkları için.
1840 ile 1865 arası yakın
köylerden gelenler serbestçe gelip çalışmışlar, yani bayramlarda bir dertleri
yokmuş. Asıl zalimlik 1865 yılında yürürlüğe giren Dilaver Paşa Nizamnamesiyle 13
ile 50 yaş arası erkekleri madende 12 günlük guruplarla zorla çalıştırınca
başlamış.
Nizamnamenin 56. maddesinde dini bayramlarda
tatil olduğu belirtilmektedir. Gayri Müslimlerin Paskalyalarda tatil edecekleri
belirtiliyor.
Kutsal
Bayramlarla ilgili yazışmaları karıştırdım içim burkuldu, bizden önceki maden
işçilerinin neler çektiğini öğrenince. Osmanlı Padişahları’nın İslam Aleminin
Halifesi de olduğu bir ülkede kutsal bayramlarda olmaz böyle bir şey diyorsun
ama. “sermayenin dini imanı olmaz” demiş bilge insanlardan birisi. Havzada her
firarda zaptiye mahsusa olduğu gibi, bayramda köylerine gidenleri de aynı
yöntemle madende çalıştırmak için geri getirmişler. Yazışmaları art arda koysam
da anlaşılacak nitelikte yapılan zulüm.
Ereğli
Kaymakamlığından:
Kurban
bayramında köylerine gönderilen işçiler gelmediğinden acilen zabıta ile
sevkleri ne dair. 16 Ocak 1876
Devrek
Müdürlüğüne Telgraf:
Bayram haftası
bahanesiyle kiracılar madene gelmekten kaçacakları için, nakliyat
aksayacağından, şimdi çalışan kiracı postasını Ramazanın 12’nci gününden 26’ncı
gününe kadar çalıştırarak, 2. postayı da şimdi sevk edip, bayrama kadar
çalıştırmakla hem işler yoluna girip, bayramı köyde geçirecek olan kiracılarda
hoşnut olacağından kiracıların şimdi sevkleri arz olunur. 6 Ağustos 1878
Bolu ve
Kastamonu Vilayeti Mutasarrıflığına:
Ramazanın
15 inden sonra beher postası 110 hayvandan Alaplı kiracının geçici olarak iki
postası 220 hayvanın birden sevkiyle Ramazanın 25 ine kadar kömür çektirilerek,
Bayramın beşinci gününe kadar tatil verilip, hem nakliyattan bayram
münasebetiyle kayıp edilmemesi hem de kiracının dağılmaması usulü konularak,
her tarafta gereken yapılmış ise de iki postanın 220 hayvanına karşı,
Alaplı’nın 60 hayvanı ancak gönderilebilmiş ve yalnız bir postadan 50 hayvan
noksan geldiği beyan olunur. 10 Eylül 1878
Bartın ve
Ereğli Kaymakamlığıyla, Devrek Müdürlüğüne, Telgraf:
Bayram
münasebetiyle amale, kiracı ve direkçi madenlerden tamamıyla çekilmiştir.
Bunların postaları gereği, tümden madenlere sevkleri çok acil şekilde gerekli
olduğundan, sevk memurlarıyla icabı kadar zaptiye ve memur görevlendirilerek
amele, kiracı ve direkçilerin sevkleri babında. 19 Eylül 1878
Asker işçilerin açınacak durumu:
1 Kasım 1879
Bir buçuk seneden beri askere maaş verilmemiş ve bir takım çoluk çocuk sahibi
asker ve zabıtanın bir sene parasız nasıl yaşadığını biliyor musunuz. Çoluk
çocuk sahiplerine birer miktar bayram harçlığı vermek üzere 50 bin kuruşu eğer
ki Mutasarrıf Bey veremezse madenleri tatil edip askerin der saadete
aldırılmasını makamı âliye ye arz etmek gereklidir. 2 Kasım 1879
Ereğli, Bartın, Zonguldak Kaymakamlarına:
Bayramı münasebetiyle Şirketi
Osmaniye’ye mürettep amale köylerine gittiklerinden, Bayramın dördüncü günü mutlaka ocaklara
sevklerinin yapılması hakkında. 12 Kasım 1905
Bayram öncesi yarım maaş verilmesi için yazılan
bir arzuhale ise verilen cevap şöyledir:
“Bazı madencilerce Bayram ve
Ramazan münasebetiyle ay sonu gelmeden yarım maaş verilmekte olduğunun
duyulmasıyla, aylık tamamen hak edilmeden ve izin almadan yarım maaş verilemesinin
mevzuata uygun olmadığı Maliye Nezaretinden bildirilmiş olmakla ona göre
muamele olunması beyan olunur 6 Mart 1908”
Bunun amacı parasını alıp giden
işçilerin bayram sonu geri gelmeyeceği korkusudur. Yazışmalarda sık sık toplu firarlardan
bahsedilmektedir. Havzadaki çalışma koşullarının kötülüğünü de yansıtıyor bu
durum. Bayramlarda köylerine hiç göndermek istemedikleri zamanlarda da toplu
firarlardan ve isyanlardan çekinmektedirler. Bayramda köyüne gitme imkânı bulan
bir işçinin arkasından zaptiye mahsusa gönderilmesi de ayrı bir baskı gücüdür.
Rombaki ocağından bayram için
firar edenlerin listelerinin takdimine dair.
İhsaniye Ocağına yazılı Çay ve
Adatepe köylerinin amelelerininde bayram münasebetiyle firar ettiklerine dair.
Sarıcazadeler Ocaklarından 15
neferin Bayram için firar ettiklerine dair. 29 Eylül 1917
Eylül ayında postalarını bitirmemiş
askerlerle 70 amelenin, bayram nedeniyle 15 günlük postalarını hiç çalışmadan köylerine
firar ettiğine dair. 30 Eylül 1917
İşlerin öneminden dolayı
vazifelerinden bir gün bile ayrılmak caiz olmadığı, ancak bayramda gidiş ve
gelişlerine müsaade olunacağına dair. 30 Temmuz 1919
Bayramda köylerine gidecek
ameleye jandarmanın refakat etmesine dair. 10 Mayıs 1923
Mevkiiniz ocaklarındaki amelenin
alacaklarını bayram ertesine kadar kayıt ettirmelerine dair. 14 Mart 1935
Havzada daimi çalışan işçiler
için 1923 yılında yapılan İzmir İktisat Kongresinden sonra hafta tatili
yürürlüğe girdi. Guruplu çalışan maden işçileri için 1965 yılı Mart direnişine
kadar hafta tatilsiz çalışmak sürüp gitti.
Bu yazı bayram gazetesinde
yayınlanmak üzere hazırlandı. Buruk bir yazıda olabilir ama anlatmak istediğimi
anlayanlar mutlaka vardır. En başta da maden de vefat edipte bu bayramı ilk
defa baba, koca ve evlat acısıyla karşılayacaklar tabi ki daha çok anlayacaklar.
Ama asıl bir şeyler anlaması gerekenlerse ise işçiye ve onların geride
bıraktıklarına karşı vicdansız ve gayri insani davranış içinde olanlardır.
Tüm insanların kutsal bayramlarını
kutlarken, zulümsüz bir dünya dilerim.
Erol ÇATMA
Yorumlar