BİR İSYANIN ANATOMİSİ;DEVREKLİ SAHTE KADIN PEYGAMBER DUDU HATUN İSYANI İLE KIZLAR DERESİ EFSANESİNİN BAĞLANTISI
BİR
İSYANIN ANATOMİSİ;
DEVREKLİ
SAHTE KADIN PEYGAMBER
DUDU
HATUN İSYANI İLE KIZLAR DERESİ
EFSANESİNİN BAĞLANTISI
“İslam tarihine ve Türklerin tarihine
bakıldığında geçmişte çok sayıda kadın evliya olduğu görülmektedir. Tarih
boyunca ise Peygamberler sadece erkeklerden seçilmiştir. Kadın peygamber
yoktur. Sadece Secah adlı bir kadın İslam tarihinin ilk ve tek “sahte” kadın
peygamberidir.” Bu bilgileri veren Murat BARDAKÇI Devrek’te 1871 yılında büyük
bir ayaklanmaya sebep olan Dudu Hatun adlı kadın evliyayı yani bazı
anlatımlarda cazı (cadı) ya da sahte peygamber olarak adlandırılan gizemli
kadını ve ortağı Esma Hatunu bilseydi bu konuda bu kadar iddialı olamazdı.
Devrek Adatepe Köyünde
yaşamış olan bu iki kadının faaliyetleri ve isyan hareketi sonradan Cumhuriyet
döneminde bir romana bile konu olmuştur. Daha önce birkaç araştırmacının
üzerinde çalıştığı fakat tam olarak tarihlendiremediği bu olay hakkında
Başbakanlık Osmanlı arşivinde oldukça geniş ve bilgilendirici raporlar vardır.
İsyancılar için devlet resmi yazışmalarında“Adatepe Cemiyet-i Fesadiyesi” (Adatepe
Bozguncu Topluluğu) ifadesini kullanmıştır.
Haris kızı Secah
olayına tekrar dönersek aslında Hıristiyan olan bu kadın “Allah peygamberleri
neden sadece erkeklerden göndersin ki? İşte şimdi de bir kadını görevlendirdi”
diyerek peygamberliğini ilan etmiş ve kendisine bağlı olan dört bin kişiyle
beraber Medine’ye, Hazreti Ebubekir’in üzerine yürümek için yola çıkmıştı.
Halife Hazreti Ebubekir, Temim kabilesinin ve sahte peygamberlerin üzerine Halid
bin Velid’in kumandasında güçlü bir ordu göndermişti. Halid bin Velid’in
ordusu, Secah’a bağlı isyancılarla karşı karşıya geldi, gayet kanlı bir
çarpışma oldu, Secah’ın ordusu yenildi. Sahte kadın peygamber Müslümanlığı
kabul ettiğini söyleyince serbest bırakıldı, Arap Yarımadası’nı terk edip
Irak’ın güneyine, Basra’ya gidip yerleşti ve Secah’tan bahseden tarihçiler
“Ömrünün sonuna kadar iyi bir Müslüman olarak yaşadı” diye yazdılar. Ama
Devrekli isyancı kadınlar Dudu Hatun ve Esma Hatun ise bu kadar şanslı
değillerdi. Hikâyeleri darağacında boyunlarında yağlı urganlarla sonuçlandı.(1)
Kdz. Ereğli’nin ilk
eczanesinin sahibi Rahmetli Sabit Nihat DURAN’ın 1947 yılında Kdz. Ereğli
Halkevi için hazırladığı fakat basılma şansı bulamamış ama gerek Tahsin AYGÜN’e
gerekse Mübeccel KIRAY’a ana kaynak olan Kdz. Ereğli Tarihi’nin ikinci cildinde
ise bu olay şöyle anlatılıyor: “ O günleri yaşamış olan ( Rumi 1272- Miladi
1856 ) doğumlu Berber Ahmet zade Halil Efendi’nin hatıraları, karanlık kalan
noktaları aydınlatmaktadır. Halil Efendi diyor ki;
“Teşkilattan Dirgine taraflarında, Adatepe’den
bir cadı karı çıkmıştı. Yalancı peygamber olarak meydana çıkan bu kadın, bir
takım sözde mucizeler göstererek etrafına bir sürü eşkıyayı toplamış, Ereğli
üzerine yürümüştür. Bunun tenkiline (cezalandırılmasına) memur olan Hamdi Paşa
bir miktar askerle bu cadıyı tutmağa memur edilmişti. Halktan da gönüllü
toplayan Hamdi Paşa; “Kızlar Deresi”nin teşkil ettiği dar boğazı tutmuş ve karargâhını
Çaylıoğlunda kurmuştu.
O dar boğazda cadıyı sıkıştırarak
tutmuşlar, oldukça kanlı bir muharebe vermişlerdi. Bu muharebede Çaylıoğlu
Mustafa ve Şakir Ağalarla Başviran Nahiyesinin Ormanlı köyünden Zaptiye Koca
Bıçak ( lakap olmalı ) büyük yararlıklar göstermiştir.” (2)
Yukarıda ifade ettiğimiz gibi
Başbakanlık arşivinde bu olayı anlatan belgeler Kastamonu Valiliğine ve Devlet
Merkezine yazılmış olan raporlar bulunmaktadır. Ayrıca 1930 yılında Sadri
ERTEM’in kaleme aldığı “Çıkrıklar Durunca” adlı roman bu olayı kahramanları ile
beraber tabii ki bazı yerlerini de kurgulayarak anlatmıştır.
Arşiv belgeleri ile roman
arasında tamamen paralellik vardır. Fakat Roman da tam olarak olayın geçtiği
tarih verilmez. Ve nedense köyün adı Adaköy olarak işlenir.
Adatepeli Kız
Evliyaların başlattığı isyan hareketinin tarihi 1871 yılıdır. İsyan Alevi
Bektaşi karakterli olmakla beraber dokuma sektörünün yabancı piyasayla rekabet
edememesi ile ilişkilendirilebilir. Sadri ERTEM’in “Çıkrıklar Durunca” adlı
romanında Tiftik yününden yapılan dokumaların Frenk kumaşı ile rekabet
edemediğinden tiftik alımının sona ermesinden dolayı bu isyanın çıktığı
belirtiliyor. Bölgede aslında yaygın olarak keten dokumacılığı hakimdir. Sadri
ERTEM ise romanda Tiftik yününden bahsetmektedir. Gerçektende Şemseddin Sami
Bey’in 1889'da İstanbul'da yayınladığı “Kamus ül-Alam” adlı sözlüğünde
Devrek’te tiftik keçisi yetiştirildiğine dair bilgi verilmektedir. (3)
Sadri ERTEM’in
romanında ucuz Avrupa kumaşı nedeniyle el dokumacılığı yapamayan Alevi köyü
Adaköy’ün, Hz. Ali dergâhı etrafında hükümete isyanı ele alırken Alevilik ve
Hz. Ali motifine dair birtakım unsurları da kullanır. Bunlar; velayet,
ulûhiyet, Ali-Allahîler, tenasüh, teslis akidesi içinde Hz. Ali, dua ( istimdat
) konularıdır. Yanı sıra “eline, beline, diline sahip ol.” düsturu; “üçler,
yediler, kırklar” kültü; “Zülfikar” simgesi çerçevesinde Alevi kültürünün temel
inanç akideleri de romana yansımıştır.
Diğer taraftan eser,
Atatürk Dönemi’nde yazılmış bir roman olarak, Osmanlı’nın ekonomi
politikalarını da eleştirmektedir. Bahsi geçen eleştirel tutum bağlamında,
Batı’ya tanınan kapitülasyonlar nedeniyle fabrika üretimi malların Osmanlı iç
pazarını ele geçirmesi ve bunun sonucunda alt yapı-üst yapı ilişkilerinin
derinden sarsılması, Çıkrıklar Durunca’da merkezi idare-eşraf-köylü sarmalında
ele alınır. Sonuç itibarıyla; Çıkrıklar Durunca, Anadolu köylüsünün üzerindeki
eşraf baskısını Anadolu’daki bir Alevi dergâhından hareketle işleyen tezli bir
romandır. (4)
Adatepeli Kız Evliyalar
konusunda Muzaffer KESİMER Devrek Dergisi’nin Nisan 1969 yayımlanan 4.sayısında
yazdığı makalede giriş bölümünde şu bilgileri vermektedir: “Bundan bir asır
önce kapitülasyonların bir neticesi olarak, Batı emperyalizmi henüz yeni
gelişmekte olan Türk sanayini tamamen yıkmış, halkın geçim kaynağı olan el
sanatlarına büyük darbe indirmiştir. Yıkılmağa yüz tutmuş Osmanlı
İmparatorluğu'nda bu sömürgeci devletlere ilk tepki Devrek'in Adatepe köyünde
“Kız Evliyalar”dan gelmiş, bu hareket kısa zamanda büyüyerek yurt çapına
yayılmıştır.” Makale 1969 tarihinde yayımlandığına göre Adatepeli Kız Evliyalar
isyanını bir asır öncesine yani 1869 yılına tarihlendirmektedir. Bu tarih
gerçek tarih olan 1871 yılına oldukça yakındır. (5)
KESİMER’in makalesini
özetlersek “ Adatepeli Kız Evliyalar “yerli malı savaşı”nın silahlı
mücahitleriydi. O tarihte Bolu Sancağı'na bağlı Ereğli kazasının Devrek
nahiyesi, bir hududu Bartın'ın Perşembe'sine ve Çarşamba'sına, diğer ucu
Bolu'nun Gökçesu ve Gerede'nin Mengen nahiye sınırlarına dayanan ormanlarla
kaplı yüzlerce kilometrekare genişliğinde idi.
Dudu
Kadın bir gece rüyasında bazı esrarlı şeyler görmeye ve oturduğu eve nurlar
inmeye başlar, gaipten gelecekten her şey malum olmaya başlar, kendisine
gaipten milleti için faydalı vazifeler tevdi edildiğine inanır. Dudu Kadın'a inananlar
canciğer arkadaşları Esma Bacı ile kocalarıdır.
Ertesi gün derhal Dudu Kadın'ın evi
yıkılarak yerine mukaddes bir Türbe ve bunun yanında dört odalı bir dergâh
vücuda getirirler. Dudu Kadın ile Esma Bacı'nın kurdukları bu türbe ve dergâh
bölgenin belli başlı ziyaretgâhı olur. Hakkın yeni emirlerini tevdi ederler. Bu
emirler köy köy, bütün divanlara yazılır.
Bu emirler özet olarak “Hakkın emri
bendedir, sekiz kitap bana verildi. Hazreti Ali artık Rabbimizin imdadına
koştu. Kaçanlara selamet, duranlara bereket saldım. Salgını (vergiyi)
kaldırdım. Yezitlere lanet, Frenk kumaşları haram…” şeklindedir.
İşleri yürütmek için
çeşitli komiteler seçilmiştir. Mesela, “Hızırlar” ve “Ricail gayp” gibi. Bu harekete karşı ve
düşman olanlar el altından ve bu komitelerin kararları ile derhal
öldürülüyordu.
O zaman bütün Anadolu'nun giydiği
keten dokumalar bu bölgenin yegâne geçim vasıtasını teşkil ediyordu. Hâlbuki
Osmanlı idaresi gümrük kapılarını açıp, memlekete sattığı ucuz cicili bicili
renkli çürük Frenk bezleri bu sanatları öldürüyordu. Bu bölge halkının açlığa,
sefalete, İstanbul konaklarında uşaklığa, limanlarda hamallığa mecbur ediyordu.
İşte Adatepe Kız Evliyalarının isyanı bu zamanda vaki oldu. Halkın hissiyatını
kazanmak için zorunlu olarak yeşil, beyaz dini renk esas kabul ediyorlardı.
Kız Evliyaların bu
isyanı bütün Bolu bölgesinde ve hatta Ankara ve Sivas havalisinde de derhal
aksi seda buldu. Gizli aşikâr müritler, mücahitler her taraftan gelip Dudu
Kadı'na ve Esma Bacı'ya biat ettiler. Bunlar arasında Devrek, Mengen ve Gökçesu
Nahiye Müdürleri ve hatta Bolu Müftüsü Sıpkatullah Efendi'yi de görürüz.
Kastamonu ve Bolu bölgesinde Hükümetten daha kuvvetli olan meşhur eşkıya
Pazvandoğlu beş yüz atlı kuvvetiyle Adatepe'ye gelip Esma Bacı'ya katıldı. Esma
Bacı'nın civar nahiye merkezlerini Gerede ve Ereğli, hatta Bolu Sancak
Merkezini basarak yağmalar yapması ve hapishaneleri boşaltacak kadar ileri
gitmesi üzerine Kastamonu Valisi Tosun Paşa karadan ve İstanbul'dan gelen
donanma Akçakoca, Alaplı, Ereğli'ye asker çıkarmaya başladı. Kastamonu valisi
Tosun Paşa, (Bu isimde o yıllarda bir vali yoktur. Dönemin valisi Mehmet Reşit
Paşa’dır.) ordu ve donanma ile gelen ordu katırları sırtında taşıttıktan
toplarla Adatepe köyüne kadar gelerek, burayı muhasara altına almışlardır.
Padişah ve Sadrazam kat'i emirle asilerin derhal yakalanmasını istiyordu.
Aylarca süren bir mukavemetten sonra, Dudu Kadın ile Esma Bacı ve bunların
etrafında birleşen yerli malı savaşçıları, Padişah ordularına mağlup oldular.
Sağ kalanlardan yüz kadarı zincirlere vurularak Ereğli'ye götürüldü, neticede,
Dudu Kadın ile Esma Bacı, Hızırlar ve Ricadülgayp komiteleri dahil ileri gelen
köylüleri idama mahkûm ettiler. Ve bu hüküm Ereğli'de infaz edilmiş, yalnız
Dudu Kadın ile Esma Bacı Adatepe'ye kadar getirilerek askerler tarafından
yakılan mukaddes Türbe yerinde Cellât Çingene Kara Ali tarafından büyük bir
pala ile kafaları koparılarak öldürüldüler. Kafaları İstanbul'a götürülerek
teşhir edilmiştir.” (Arşiv belgelerindeki resmi yazışma raporlarında asılarak
idam edildikleri ifade ediliyor)
Cumhuriyet döneminin
ilk romancılarından Sadri ERTEM büyük ihtimalle salnamelerden veya eski gazete
arşivlerinden Adatepeli Kadın Evliyalar hadisesini öğrenerek köyün adını Adaköy
olarak değiştirerek Çıkrıklar Durunca adlı romanını kaleme almıştır.
Ahmet Talat ONAY (
Zonguldak-Bolu Maarif Müdürü ve sonraki yıllarda Çankırı Mebusu) Bolu
Halkevinin Abant Dergisi’nde “Bolu Hatıraları” adlı köşesinde Bolu
destanlarına, isimlerini belirtmek suretiyle yer vermiştir. ONAY, tarihin yardımcı kaynakları olarak gördüğü
halk türküleri ve destanlarından Bolu’ya ait olanlarına avukat arkadaşı Saib
Bey ve Binbaşı emeklisi Tahsin Beyler sayesinde ulaştığını aktardığı yazısında,
“Yusuf Paşa Destanı”, “Bolulu Ahmet Paşa Destanı”, “Mudurnu Yangını Destanı”
gibi destanlarla beraber Devrek kazasının Adatepe köyünde Peygamberlik ilan
eden asi kadının (Dudu Hatun) ihtilal hareketine ve bu hareketi idare eden Şair
Efendiye, Bolu eşrafından kimlerden yardım gördüğüne ihtilalcıların tepkilerine
dair destanda bahsetmiştir. (6)
Destanların özde gerçek
olaylardan doğarak değişikliğe uğradığına dair en güzel örneklerden biri
Adatepeli Kadın Evliyalar Hadisesinin bir asır sonra Kızlar Deresi Efsanesine
dönüşmesidir.
Kızlar Deresi Efsanesi kısaca
şöyledir: Efsane Osmanlı Devleti’ni hüküm sürdüğü, dönemde Kdz. Ereğli’den 45
kilometre uzaklıkta bulunan Güneşli Beldesi ile Devrek arasında kalan
Armutlucuma'ya bağlı bir bölgede geçer.
Kızlar Deresi Efsanesi
o dönemlerde Ereğli’den Osmanlı Sarayı’na kadar uzanır. Efsane rivayete göre
1900’lü yılların başında başlar. Efsanenin kahramanları 3 genç kızdır.
Anlatılanlara göre o dönemlerde
bölgede Rum asıllı bir değirmenci yaşamaktadır. Bu kişi değirmeni vasıtasıyla
Türk köylülerinin kumanya ve gıda ihtiyaçlarını karşılamaya yardımcı
olmaktadır. Bu dönemlerde Osmanlı Devleti sınırlarına Orta Asya’dan 3 grup Türk
boyu göç eder.
Bu üç boydan biri Konya’ya, diğeri
Sinop’a ve sonuncusu da Ereğli’ye yerleştirilir. Her birinin unvanları
“Çaylıoğlu” olan bu gruplar gittikleri ve yerleştikleri her yerde aynı unvanla
tanınır ve yaşarlar. Efsaneye göre bu Türk grupların kumanya ve erzak
ihtiyaçlarını karşılayana Rum asıllı Değirmenci bir gün bir köylü ile girdiği
tartışmanın ardından bağıra çağıra; “Bu Türkleri orakla biçeceğim” diyerek
söylenir. Rum değirmencinin söylediklerini duyan bir Türk köylüsü duyduklarını
diğer köylüler ile paylaşır ve köylüler arasında Rum Değirmencinin öldürülmesi
kararı alınır. Köylülerin erzak ihtiyaçları için haftanın belirli günleri at
kervanı ile Kozlu’ya giden Rum Değirmenci yolculuğun birinde Türk köylüler
tarafından pusuya düşürülüp öldürülür. Babalarının Türk köylüler tarafından
öldürüldüğünü öğrenen Rum Değirmencinin 3 kızı kendilerinin de öldürüleceğini
düşünerek alabildikleri kadar erzak alarak dağa çıkarlar. Ölüm korkusu ile dağa
çıkan kızların yaşam mücadelesi erzaklarının bitmesi ile eşkıya olmak zorunda
kalmaları ile yeni bir boyut kazanır. Kervan yolu olarak bilinen Ereğli-Devrek
yolu arasında efsanenin yaşandığı yerde yol kesmeye, adam soymaya başlayan
kızların namı tüm bölgeye yayılır. Kervan yolu olan Kızlar Deresi artık
eşrafların korkulu rüyası haline gelir. Namları kısa sürede tüm bölgeye yayılan
kızların oluşturduğu eşkıya çetesi gücüne her gün yeni bir güç katarak kısa
zamanda 40-50 kişilik bir eşkıya çetesi haline gelir. Ancak eşkıya çetesinin
başında bulunan 3 kişinin kız olduklarını kendilerinden başka hiç kimse bilmez.
Kurdukları çete ile
adeta terör estiren çeteyi yok etmek için dönemin ünlü eşkıyalarından bile
destek istenir, ancak çete bir türlü çökertilemez. Hatta rivayete göre
Çaylıoğlu Jandarma Komutanlığı’nın bu çete ile mücadele için kurulduğu iddia
edilir.
Her geçen gün güçlerine güç katarak
çoğalan eşkıya çetesi artık vatandaşların ve eşrafların korkulu rüyası haline
gelir. Ancak kızların büyüsü bir gün bozulur ve eşkıyalardan biri çetenin
başındakilerin kız olduğunu anlar. Ve eşkıyalar arasında çatışma çıkar.
Çatışmada 3 kız eşkıya hayatını kaybederken çetenin diğer üyelerinden de büyük
kayıp yaşanır. Kızlar ölünce, çete dağılır. Üç kızın cesedi öldüklere yere
gömülür.
Görüldüğü gibi Kızlar Deresi Efsanesi
Dudu Hatun ve Esma Hatunun yakalandığı isyanın bastırıldığı bölgede doğmuş ve
kulaktan kulağa 100 sene içinde tamamen aslından uzak bir hikâyeye dönüşmüştür. (7)
GÜRDAL ÖZÇAKIR
KASIM 2013-KDZ.EREĞLİ
KAYNAKÇA
1-http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=3857429İslam’da Kadın Tartışmasını Sahte Bir Kadın Peygamber Başlatmıştı Murat BARDAKÇI 29.01.2006
2- Kdz. Ereğli Tarihi Cilt 2 basılmamış eser
3-Ömür ÇELİKDÖNMEZ Devrek Tarihi s.31 2000 yılı TSO Yayını
4- Canan SEVİNÇ “ Çıkrıklar Durunca’da Alevilik ve Hz. Ali Motifi”
5-Muzaffer KESİMER Devrek Dergisi Sayı:4 Nisan 1969
6-Yeliz OKAY “Bolu Halkevi Dergisi Abant’ın Halkbilim Açısından İncelenmesi” ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi Cilt: 2 Sayı: 4
7-http://www.armutlucumaliyiz.com/?Syf=26&Syz=154597
Günümüzde Adatepe Köyünün manzarası -1
Günümüzde Kızlar Deresi
Yorumlar