GAZİ ALEMDAR GEMİSİ KAPTANLARINDAN BİNBAŞI MUSTAFA NAİL ERCİVELEK (1886 – 1965)
GAZİ ALEMDAR GEMİSİ KAPTANLARINDAN
PONTUS ÇETELERİNİN KORKULU RÜYASI
BİNBAŞI MUSTAFA NAİL ERCİVELEK
(1886
– 1965)
Sevgili okurlar sizleri bu makalemizde
Kurtuluş Savaşımızın Gazi Gemisi Alemdar’ın komutanlarından ve tarihimizin gölgede
kalmış kahramanlarından biri ile tanıştırmak istedim.
Mustafa Nail ERCİVELEK 1886 yılında Trabzon’da
doğdu. 1902 yılında Mekteb-i Fünun-ı Bahriye-i Şahaneyi ( Deniz Harp Okulu )
bitirdi. 25 Ağustos 1909 Teğmen, 13 Ağustos 1911 Üsteğmen, 13 Temmuz 1916 Yüzbaşı,1 Kasım 1920 Kıdemli
Yüzbaşı, 2 Mayıs 1925 Korvet Kaptanı, 30 Ağustos 1933 Kaymakam rütbelerine
yükseldi. Trablusgarb Savaşı, Balkan Savaşı, I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş
savaşında görev aldı. 25 Aralık 1916 tarihinde eşi Hadiye hanımla evlenen
Mustafa Nail ERCİVELEK 14 Temmuz 1938 tarihinde emekliliğe ayrıldı. 24 Mart
1965 tarihinde vefat etti.
Sırası
ile görev aldığı gemiler ve görevleri ise şunlardır: 7 Aralık 1909 Merkez
Sefinesi (Mühendis), 10 Ocak 1909 Hamidiye Kruvazörü (Mühendis), 1910 Mesudiye
Zırhlısı (Mühendis), 21 Mart 1912 Şam Vapuru (Seyir zabiti muavini), 2 Temmuz
1913 Nurulbahir Vapuru (Seyir zabiti), 9 Ağustos 1914 Hızır Reis Gambotu (Seyir
zabiti), 8 Ağustos 1918 Sakız Gambotu (Seyir zabiti), 8 Haziran 1919 Preveze Gambotu
(Seyir zabiti), 9 Mayıs 1920 Aydın Reis Gambotu (Seyir zabiti), 9 Eylül 1920
Preveze ( Süvari-i Sanisi ), 1 Temmuz 1921 Sinop Liman Reisi, 20 Mart 1922
Alemdar ( Süvari), 12 Aralık 1923 Yunus Torpidosu ( Süvari ) , 11 Mart 1924 tekrar
Yunus Torpidosu ( Süvari ), 11 Nisan 1925 Kemal Reisi Gambotu ( Süvariliği ),
26 Haziran 1927 Aydın Reis Gambotu (Süvariliği) 19 Ocak 1929 İntibah Mayın
Sefinesi (Süvariliği)
Mustafa Nail ERCİVELEK
Alemdar Gemisindeki tüm hizmetlerinden dolayı Bahriye Dairesinin Riyasetinin 19
Şubat 1339 (1923) ve 646 numaralı takdirnamesi ile ödüllendirilmiştir.Mustafa Nail ERCİVELEK hakkındaki tüm
bu bilgilere Beşiktaş Deniz Müzesindeki Künye Kayıt Defterinden ulaşıyoruz. (1)
Yerel Tarih bağlamında Mustafa Nail ERCİVELEK
ile kentimizin gönül birliği onun Alemdar Gemisinde komutan olması ile başlar.
Alemdar gemisinin kumandanı Nuri Bey (PEKERGİN) in
yerine Sinop limanı Reisi Kıdemli Yüzbaşı Mustafa Nail Bey (ERCİVELEK) atanarak
11 Nisan 1922 tarihinde görevi devralır. Alemdar Kumandanı Mustafa Nail Bey
(ERCİVELEK) geminin onarılarak silahlandırılması için Trabzon’a dönmesi hakkında
emir alınca hemen yola çıkarak 13 Nisan 1922 tarihinde Trabzon’a varır.19 Nisan
1922 tarihinde fabrikadan uzman subaylar gelerek top konulacak yerleri
hazırlanır.
Daha sonra 29
Nisan 1922 Cumartesi günü bir miktar mavzer tüfeği cephanesini Trabzon’da mendireğe
boşaltan Alemdar büyük ve çok önemli bir cephanenin alınması için Novorossisk
limanına hareket etti. Alemdar’ın görevi cephanenin Trabzon’a oradan da
Samsun’a güvenle ulaştırılması için koruma görevi yapmaktır.
Alemdar gemisinde 21 Mayıs 1922 tarihine kadar
makineler temizlenir. Yatakların yeniden dökümüne başlanır. Görülmeyen yerlere
7,5’luk iki, 4,5’luk iki Snayder topu yerleştirilir. 22 Mayıs 1922 Pazartesi
günü saat 10.00’da Sürmene’nin 5 mil açığında top atışı talimi yapılır.
Pusulanın ayarı tekrar düzenlenir. Geminin hızının normal olarak saatte 12 mil
olduğu anlaşılır. Saat 17.10 da Trabzon’a gelen Alemdar Şahin vapurunun üzerine
aborda olur.
Apranosyan Kumpanyası’nın 1300
tonluk,
7
mil
hız
yapabilen
bir
şilebi
iken
Ereğli
limanında
el
konularak
Nakliyatı
Bahriye
emrinde
“Şahin”
adı
ile
çalıştırılan
bu gemi
İstiklal
Savaşı
Deniz
cephesinde
çok
büyük
yararlılıklar
göstermiştir. Savaş araçlarını
birçok
tehlikelere
göğüs
gererek
taşımıştır.
Haziran ayı başında
Alemdar’a verilen görev çok önemlidir. Yeni göreve göre taşımaları kesen abluka
ve gözetleme yapan Yunan donanmasını “Şahin Vapuru”nun yolu üzerinden kendi
üzerine çekecek gerekirse Yunanlılarla savaşacaktır. Emir kesindir “Şahin
Vapuru” mutlaka önce Trabzon’a sonrada Samsun’a ulaşmalıdır. Alemdar Trabzon
Nakliyat-ı Bahriye Kumandanlığından aldığı şifreli emirle 4 Haziran 1922
tarihinde denize açılır. 5 ve 6 Haziran günleri gözetleme görevi yaparak
bölgede keşifte bulunur. Nihayet 7 Haziran günü Bahriye dairesinden gelen
emirde düşmanın arkasında harekâtta bulunması istenir. O sırada “Averof Gemisi”
ve iki Torpido ve bir nakliye gemisinden oluşan Yunan donanması 7 Haziran günü
Samsun’u bombardıman ederek güneye doğru kıyılarımızı taramaktadır. (2)
Mustafa Nail Bey (ERCİVELEK) 07 Haziran 1922 Çarşamba günü saat 21.30’da
Trabzon mendireğinden çıkarak “Averof Gemisi”nin rotasına aykırı karayel rotası
üzerinden yol alırken saat 3.00 sıralarında düşman donanması ile karşı karşıya
gelir. Gece fenersiz ve arkası karanlık dağlara uygun siyah boyası ile
Alemdarın görünmesi mümkün değildir.
Böylece
iki saat düşman donanmasını takip edip gözledikten sonra bir İtalyan ve bir
Alman yük gemisini durdurarak kontrol eder. Alman gemisinden Alemdar’ın bu
cesareti “Hurra” sesleri ile alkışlanır ise de İtalyan gemisi bu durumu telsizle
etrafa bildirir. Alemdar’ın istediği de zaten düşman donanmasının haber
almasıdır. Böylece düşman donanması Batum-Romanya rotası üzerinde ilerleyecek
Alemdar’ı arayacaktır. Bu fırsattan istifade edecek olan“Şahin Vapuru” Samsuna
emniyetle gelecek yükünü boşaltacaktır.
Alemdar’ın bu müthiş cesareti ile Yunan donanması
atlatılır. Alemdar’ın planı başarıya ulaşır. Bu cephaneler Samsun’a çıkarılarak
Samsun-Ankara yolu ile ve çoğu deniz yolu ile İnebolu’ya gelerek karadan
cepheye ulaştırılır. 26 Ağustos 1922 Büyük Taaruzuna yetiştirilir. Aynı taktik
sayesinde “Şahin Vapuru” bu kez 21 uçağı bu kestirme yoldan cepheye
yetiştirerek Milli Mücadelenin kaderinde yine büyük bir rol oynamıştır.
Mustafa Nail
ERCİVELEK tüm bu faaliyette büyük başarı sağlayan ve perde arkasında kalan nice
kahramanlardan beklide sadece biridir.
Alemdar’ın bu savaş taktiğini Balkan Savaşında
“Hamidiye Kruvazörü” uygulamıştır. Ama ne yazık ki o başarıya ulaşamamıştı.
Alemdar görevini yerine getirmenin huzuru ve haklı gururu ile bir hafta daha
bölgede dolaşarak Romanya’dan 30 mil açıkta karakol ve gözleme görevi yaptıktan
sonra yağ ve kömür ihtiyacını karşılamak için Amasra’ya döner. Daha sonra ihtiyaç
yüzünden Alemdar’ın topları Amasra’da sökülür.
Alemdarın
alın yazısı kahramanlık ve şanlı
görevleri başarmak olarak yazılmıştır.
Yunan ordusu İzmir de denize dökülmüştür ama Pontus’çularla
görülecek bir hesap vardır. Mustafa
Nail ERCİVELEK ve Gazi Gemi Alemdar gemisi personeli bu görevleri de kahramanca
başarırlar.
25 Ekim 1922
akşamı
Gemi
Komutanı
Mustafa
Nail
Bey
(ERCİVELEK) gizli bir telgraf
alır.
Geminin
güverte
Teğmenini
çağırarak
bu
telgrafı
kendisine
okur.
Deniz
Birliklerinin
Samsun
ve
çevresinde
yaptıkları
sıkı
ve
etkili
izlemeleri
sonucunda,
artık
buralarda
barınamayacaklarını
anlayan,
dağlardaki
Rum
Pontus
çetelerinin,
vatan
hainlerinden
kiraladıkları
motorlarla
Batı'daki
ülkelere
kaçmakta
oldukları
bildirilerek
onların
yakalanmaları
emredilmektedir.
O gece
hareket
edilir.
Teğmen
Celaleddin
Bey (ORHAN) 4-8
sabah
vardiyasının
nöbetçi
subayı
olarak
köprü
üstünde bulunmaktadır. Yanında serdümen
ve
gözcü
eri
vardır.
Gemide
vardiyadakilerden
başka
herkes
uykudadır.
Ayancık yakınlarına geldikleri
sırada
ortalık
iyice
ağarmış,
geminin
ilerlemekte
olduğu
doğu
ufkunda,
sarının,
turuncunun
her
tonunu
taşıyan
güneş
tepsi
gibi
görünüşüyle
yavaş
yavaş
yükseliyordu.
Seyretmeye
doyum
olmayan
bir
manzaraya
dalmış
olan
Teğmen
Celaleddin Bey pruva istikametinden
bir
yelkenli
görür.
Komutanının
bir
gün
önceki
uyarısını anımsar. Acaba, bu
eşkıya
motoru
muydu?
Bir
süre
tekneyi
dürbünle
izler.
Yelkenliye
doğru
dümen
kırdırır.
Az
sonra,
yelkenlide
dümen
kırar,
başını
kıyıya
doğru
çevirir.
Bu
hareketten
kuşkulanan
Teğmen
yine
üzerine
dümen
kırdırınca,
motor
yeniden
açığa
dümen
kırar.
Bu
hareket
gemiden
kaçmak
istediğini
göstermektedir.
Bu eşkıyalar, yıllardan
beri
Samsun
dağlarında
katliam
yapan,
Abacı
Yanko
çetesi
diye
anılan
Pontusculardı.
Alemdarda o sıra toplar
sökülmüştür ve personelde yeterli sayıda silahta yoktur. Teğmen
Celaleddin Bey bu durumu hiç belli etmez eşkıyaları batırmakla tehdit edip gözdağı
verir. Böylece kan dökülmeden
dördü
kadın
olmak
üzere
169
kişiden
oluşan
Pontuscu
azılı
Abacı
Yanko
çetesi
yakalanmış
olur.
Topsuz tüfeksiz bir
gemi
olan
Alemdar,
Türk
deniz
subaylarının
cesareti,
ölümü
hiçe
sayan
tutum
ve
davranışları
ile
yıllarca
bölgedeki
Türk'lere
kan
kusturmuş
olan
eşkıyaları
toparlar.
Alemdar
hava
karardıktan
sonra
Sinop
limanına
demirleyip,
Vali'ye
başvurarak
eşkıya’yı
teslim
almalarını
istenir.
(3)
Aylar
geçiyor,
Alemdar
Karadeniz'de
silahlı
karakol
yapıyordu.
Cephane
taşıma
işlerini
koruyordu.
Bu
günlerin
birisinde,
Trabzon'dan
Batum'
a gitmek
üzere
hazırlanırken,
12
Mayıs
1923
günü
Trabzon
Nakliyatı
Bahriye
Kumandanlığından
gizli
bir
emir
aldı.
Komutan
Yüzbaşı
Mustafa
Nail
Bey’e (ERCİVELEK) gelen emirde Pontoscu
Sarı
Yani
Çetesi’nin
Pulathane
(Akçaabat) 'den sağladığı bir motor
ile
kaçmakta
olduğu
ve
bunun
yakalanması
emrediliyordu.
26
Ekim
1922
olayında
Abacı
Yanko'
dan alınan
silahlarla
mürettebattan
silahsız
olanlar
da
silahlandırıldı.
Cephaneleri
arttırıldı.
Hükümet
tarafından
yardımcı
olarak
Jandarma
Yüzbaşı
Mahmut
Bey
komutasında
atıcı
seçme
8
kişilik
bir
jandarma
mangası
verildi.
Alemdar
gece
yarısı
Trabzon'dan
yola
çıktı.
Gece
savunması
önlemi
alınmış,
gemi
karartılmıştı.
Kuzey
yönünde
rota
vererek
ağır
yolla
kıyıdan
uzaklaşıyordu.
Geminin
başında
ve
kıçında
iki
gözcü
etrafı
gözetlemekle
görevlendirilmişti.
Trabzon'un
beş
mil
açığına
gelince
gemi
zikzak
seyrederek
avını
aramağa
başladı.
Saatler
geçmesine
rağmen
hiç
bir
ize
rastlanmadı.
Komutan,
çok
ağır
yolla
seyrederek,
o
bölgeden
ayrılmayarak,
günün
ağarmasını
bekledi.
12 Mayıs 1923 tarihinde gün
ağarırken
Trabzon'un
6
mil
açığında
Batum
rotası
üzerinde
seyreden
bir
motor
görüldü.
Süvari
silah
başı emrini vererek son
yolla
üzerine
yaklaştı.
Alemdar
avını
bulmuştu
ve
kaçırmak
istemiyordu.
Bir
saate
yakın
bir
süre
izledikten
sonra
ona
yaklaşmış
ve
önlemişti.
Eşkıya motoru Alemdar'ın
hızla
üzerine
gelmekte
olduğunu
görünce
kıymetli
eşyalarını
aşağı
, denize
atmaya
başladı,
bu
arada
bazılarının
da
denize
atladığı
görüldü.
Eşkıya’nın
bu
durumuna
gören
Mustafa
Nail
Bey onlara, acıdı Alemdar'ı
stopa
aldırdı,
düdük
öttürdü.
Denize
atlamanın
yanlış
bir
şey
olduğunu
anlatmaya
çalıştı.
Komutan
böyle
düşünürken,
stop
etmelerinden
yararlanarak
denize
atlayanlar
yeniden
motora
alındı.
Kim
oldukları
soruldu.
Motordan
sandalla üç kişi geldi. Yolcu
olduklarını
söylediler.
Ancak,
motordakilerin
Pontuscu
Sarı
Yani
çetesinin
adamları
oldukları
anlaşıldı.
Trabzon
Liman
Reisliğinden
almış
olmaları
gereken
hareket
vize
kâğıtlarını
alarak
Kaptanla
'elebaşlarının'
gemiye
gelmelerini,
kaçarlarsa
yakalayıp
Trabzon'a
götüreceklerini
söylediler.
Sandal,
motora
döndü.
Alemdar
Komutanı Mustafa Nail Bey (ERCİVELEK) Abacı
Yanko
çetesine
yaptıkları
gibi;
işi
kan
dökmeden
ve
çatışmaya
girmeden
çözmek
istiyordu,
ancak
buna
olanak
olmadığını
anlamakta
gecikmediler.
Alemdar'ın
ateş
gücü
motordakilerin
gücünden
çok
azdı.
Alemdar'daki
19
mavzere
karşı
motorda
50
tüfek
vardı.
Ancak
Alemdardakiler,
kolayca
kurşun
işlemeyen,
sac
küpeşte
siperi
arkasında
dövüşecekler,
buna
karşın
motordakiler,
şiddetli
yaylım
ateşi
karşısında
delinecek
olan
ahşap
güvertede
kalacaklardı.
Motor
rahatça
batırılabilecekti.
Sandal
motora
gittikten
sonra
eşkıyalarda
bir
kaynaşma
oldu.
Çok
kısa
uzaklıktan
ateşe
başladılar.
Alemdar
komutanı
Mustafa Nail Bey silahlı
müfrezeye
ateş
emrini
verdi.
Mahmuzlamak
için
de
makine
dairesine
hücum
emrini
iletti.
Deniz
üstünde
bir
muharebe
başlamıştı.
Alemdar'ın
kumanda
bölgesi
olan
köprü
üstüne ateş yağıyordu. Saldıran
Alemdar'ı
hareketsiz
bırakmak
istiyorlardı,
zikzak
yaparak
mahmuzdan kurtulmak için
çabalıyorlardı.
Motordaki
insanlarda
heyecan,
telaş
son
kerteye
ulaşmıştı.
Onlara
da
isabet
oluyor
ve
bağırtmalardan
yaralananlar
olduğu
anlaşılıyordu.
Motordakiler
atışlarını
tam
köprü
üstünde yoğunlaştırdılar. Gemiyi buradan
yönetmek
olanağı
kalmamıştı.
Bir
aralık
istim
borusunu
kurşun
deldiğinden
geminin
düdüğü
öter
kaldı.
Mustafa Nail Bey’in önündeki
ayar
pusulası
da
isabet
aldığından
parçalandı.
Kurşun
yağmuru
altında
baca
ve
köprü
üstünün tahta bölümleri delik deşik
oldu.
El
dümen
donanımını
donattırarak
Alemdar'ı
kıçtan
yönetilir
bir
duruma
getirdiler.
Mustafa Nail Bey işi kestirmeden
çözmek
için,
bir
aralık
motoru
mahmuzlamak
istediyse
de,
hızlı
motor,
önünden
kolaylıkla
kaçıyordu.
Muharebe
yarım
saat
kadar
kıyasıya
sürdü.
Çeteciler
geminin
ahşap
kısımlarında
çok
büyük
tahribat
yapıyorlardı.
Buna
karşı
kendi
motorlarında
da
tehlikeli
yaralar
açılmaya
başladı.
Nişancı
olan
jandarmaların
ve
özellikle
Teğmen
Sururi
ve
Arif
Beyler'
in boşa
gitmeyen
kurşunları,
eşkıyanın
çoğunu
öldürüyordu.
Paniğe
kapılan
çeteciler,
Türkler'
in eline
geçmesin
diye
kadınları
diri
diri
denize
atmaya
başladılar.
Alemdar olanca
hızıyla
motorun
üzerine
yönelmişti.
Onu
mahmuzlayıp
batıracaktı.
Bu
sırada
motorun
makinesine
bir
mermi
rastladığından,
stop
edince
eşkıyalar
çaresiz
kaldılar.
Artık
Alemdar'ın
motorlarını
mahmuzlayarak
batıracağını
ve
hepsinin
birden
boğulacaklarını
sandılar.
Ateş
keserek
beyaz
çarşaf
gösterdiler.
Bu
teslim
olduklarının
bir
işaretiydi.
Mustafa Nail Bey
hepsini
canlı
olarak
yakalamak
istediğinden,
motoru
batırmaktan
caydı
ve
ona
yaklaştı.
Asker
ve
subayları
küpeşte
gerisine
güven
altına
aldıktan
sonra
motora
yaklaştı.
Fakat
stop
durumundaki
motor
yeniden
çalışmaya
başladı
ve
zikzaklar
yaparak
yine
mahmuzdan
kurtuldu.
Alemdar'ın
çok
yaklaştığını
gören
çeteciler
oldukça
yakın
uzaklıktan
tekrar
ve
şiddetli
olarak
ateşe
başladılar,
çarpışma
yeniden
kızıştı.
Yüzden
fazla
tüfekle
ateş
eden
eşkıyanın
kurşunları
Alemdar'ın
saclarına
çarpıp
biri
belki
on
oluyordu.
Atış
yerlerinin
demirleri
mantar
ve
kaputlarla
örtülerek
tehlikeli
sıçramalar
önlendi.
Mustafa Nail Bey, ateşleri
kesilinceye
kadar
ateşe
devam
karar
verdi.
Mustafa
Nail Bey önlerinde zikzaklar
yapan
motorun
dümencisine
ateş
etmeleri
için
Sururi
ve
Arif
Beyler’e
emir
verdi.
Vurulan
dümenci
papaz
giysiliydi.
Yerine
bir
diğeri
geçti,
O'da
vuruldu.
Eşkıyaları
yöneten
eli
silahlı
bir
papaz
daha
dümene
geçti.
Yine
zikzaklar
başladı.
O
da
vurulanca
motor
hareketsiz
kaldı
ve
ateş
kesildi.
Motora
yaklaştılar.
Gemiden
indirilen
sandalla
Nuri
Arif
Bey
komutasında
8
kişi
motora
gitti.
Aralarındaki
açıklık
on
metre
olunca
elinde
tabancası
ile
Nuri
Arif
motora
girdi
ve
motoru
Alemdar'a
bağladılar.
Motorun
içi
yaralı
ve
ölülerle
doluydu.
Sağlam
kalıp
teslim
olanlar,
onlara
canavarca
bakıyorlardı.
Çetenin
lideri Sarı Yani de
ölüler
arasında
idi.
Yaralılara
insanlık
görevi
yerine
getirilerek
yardım
edildi.
Silahlar
toplandı,
Alemdar'a
taşındı.
Silahlı 130
eşkıyadan
90 kadarı ölmüştü. Koruma
önlemleri
sayesinde
Alemdar
da
hiç
kimsenin
burnu
bile
kanamamıştı.
Motor
kaptanı
Rizeli
Ahmet
Kaptan
ilk
çatışmada
çeteciler
tarafından
öldürülmüştü,
diğer
iki
Türk
tayfa
su
içinde
korunduğundan
hayatta
kaldılar.
İki
saat
süren
bu
çatışmadan,
motoru
yedeğe
alarak
Trabzon'a
doğru
hareket
ettiler.
Alemdar
da
insanca
kayıp
yoktu
ancak
gemi
hasar
görmüştü.
Pusulası
kullanılmaz
duruma
gelmiş,
köprü üstüne ve diğer
bölgelere
iki
binden
fazla
mermi
isabet
etmişti.
Trabzon'da sağ olan
kadınlardan
başka
35
erkeği
ölülerle
beraber
Hükümete
teslim
ettiler.
Bu
kanlı
başarıdan
sonra
denizden
kaçmanın
ardı
kesildi.
Bütün
Kurtuluş
Savaşımız
boyunca
vatandaşlarımızı
dağa
kaldırarak
işkence
yapanlar,
insanlık
dışı
davranışta
bulunanlar
geçte
olsa
adalet
önünde
hesap
verdiler
ve
kurşuna
dizildiler.
Alemdar
yine
eskisi
gibi
birçok
tehlikeleri
göze alarak savaş araçlarını ve
göçmenleri taşımaya devam
etti. Savaş sonuna kadar vatana ve
millete
değerli
hizmetlerde
bulundu. (4)
Son olarak Merhum Nurettin PEKER’den devraldığımız
tarihi misyon ile Mustafa Nail
ERCİVELEK’in değerli eşi Merhum Hadiye ERCİVELEK hanımefendiyi de yad edelim.
Nurettin PEKER, Öl Esir Olma adlı eserini hazırlama çalışmaları sırasında 1959 yılının
baharında Küçükyalı da ki evlerinde ERCİVELEK ailesini ziyaret eder. Hadiye Hanım ağır bir ameliyat
geçirmiştir. Nurettin PEKER Hadiye Hanım’ın yiğitliğinden dem vurarak şu
bilgiyi verir. “Hadiye ERCİVELEK Hanım, Alemdar’ın Trabzon-Batum- Novorossisk
aralarındaki taşıma ve yaptığı karakollarda Trabzon Nakliyatı Bahriye
Kumandanlığının ısrarlarına rağmen rahatça evinde oturmayıp egemenlik uğrunda
savaşan kocasının yanından ayrılmadığı ve Alemdarın maskot ablası olarak elinde
dürbün, enginlerde gördüğü düşmanı haberlediği ve kocasına yardımcı olduğu
gerçektir.” (5)
Makalenin hazırlanması sırasında Mustafa Nail Beyin kızı Tezer
Sungur (ERCİVELEK) Hanımefendi ile bağlantıya geçerek ondan babası
ile ilgili bilgiler istedik Sağ olsun bize aşağıdaki bilgileri yolladılar:
“Babam Mustafa Nail Bey Trabzon ilinin Faroz mahallesinde doğdu. Babası
Ömer Efendi tüccar idi. İstanbul ve Trabzon arasında zahire ticareti yaparmış. O
zaman çocukların ilk eğitimi mahalle mektebi adı altında sarıklı bir hocanın
yönettiği okullarda olurmuş. Babam da böyle bir okula gönderilmiş. Ancak bir
süre sonra ilgisi mektepte öğretilenlerden ziyade okul yolundaki bir manastır
inşaatına yönelmiş. Bir kaç gün okula gidiş saatinde evden çıkıp dönüş saatine
kadar bu inşaatı seyretmeye başlamış ve okuldan döner gibi eve dönmüş. Fakat
mektepteki Hoca babamı merak edip evine haber gönderip sağlığı hakkında bilgi
istemiş. Böylece annesi okula gitmediğini öğrenmiş ve babası Ömer Efendinin çok
kızacağını söyleyerek Mustafa'yı korkutmuş. Mustafa bu korku ile bir çare
düşünmüş. Aklına İstanbul'da oturan yakınları gelmiş. Halası ve eniştesi
İstanbul'da limana çok yakın oturuyorlarmış. Eniştesi sarayda görevli imiş.
Böylece Mustafa evlerinin
önündeki incir ağacından bir sepet incir toplayıp gerekli eşyalarını da bir
çıkın yaparak limana inmiş. Orada babasının dostlarının dostlarından tanıdığı,
gemisi ile İstanbul'a gidip gelen bir kaptanı elinde incir sepeti ve çıkını ile
ziyaret etmiş. Sepeti babasının gönderdiğini, kendisini İstanbul'daki halasının
yanına götürmesini rica ettiğini söylemiş.
Kaptan bu işe şaşırmakla birlikte, çocuğun kararlı duruşu
karşısında Mustafa’yı gemisine kabul etmiş, birkaç saat sonra demir alarak
İstanbul’a hareket etmiş. Akşam Mustafa eve gelmeyince aile meraka kapılmış,
babası tüm sahili, limanı aramış, herkese sormuş, bir kişi Mustafa’yı birkaç
saat önce demir alan gemiye binerken gördüğünü söylemiş.
Mustafa
İstanbul’a indiğinde halasının evine gitmiş, halası onu gördüğüne çok sevinmiş,
sevincini kocasına da aktarmış, O zamanlar evlerde kullanılan su kuyu ve
çeşmelerden temin edilirmiş. Eniştesi, Mustafa’nın geldiğini duyunca, su
tenekelerini ona vererek çeşmeden su getirmesini istemiş. O anda Mustafa
ailesinden habersiz buraya gelmekle hata yaptığını kavramış, çaresiz bu işi
yapmış, daha sonraları bu olayın kendisi için çok önemli bir hayat dersi
olduğunu anlatırdı.
Babam eniştesinin aracılık etmesi ile Bahriye Mektebine girmiş, bu
okulda başarılı olarak mezun olmuştur. Bu mektepte talebeyken kendisine sınıf
arkadaşı diğer Mustafa ile karıştırılması için Nail adı verilerek, Mustafa Nail
olarak anılmaya başlanmıştır. Genç yaşlarda komşu kızı olan annem Havva Hadiye
hanımla evlenerek yuva kurmuştur.
İstiklal savaşında aldığı görevlerde bu savaşa neredeyse ailece
katıldıkları söylenebilir, çünkü evdeki hanımlar her fırsatta- annesi ve kız
kardeşi de dahil boş pirinç ve şeker çuvallarından çamaşır dikerek yoksul ve
yarı çıplak askerlerin giyinmesini sağlamışlar. Ailemiz Mustafa Nail beyin
görevi nedeniyle çok sık yer değiştirmişler, çoğu kere denklerini açmadan başka
görev yerlerine gitmişler. Ayrıca annem Hadiye Hanım, Alemdar gemisinde de
eşiyle birlikte zaman zaman bulunmuş, Pontus çetelerinin yakalanması olayı
sırasında Hadiye Hanım elinde dürbünüyle eşine yardımcı olmuştur. Hadiye Hanım
Mustafa Nail Beyden 2 yıl önce 1963 yılında vefat etmiş ve Küçükyalı’daki aile
kabristanına defnedilmiştir.”
Not: Mustafa Nail ERCİVELEK’in
torunu Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi, Öğretim Görevlisi Elif SUNGUR
Hanımefendi 2008 yılında Gazi Alemdar Müzesine dedesine ait dürbün, meçler ve
geminin orijinal sancağını bağışlamıştır. Ayrıca dedesi ile ilgili bu
çalışmamda birinci elden bilgilere ulaşmamda büyük destek vermiştir kendilerine
teşekkürlerimi sunuyorum.
KAYNAKÇA
1-
Transkrip Denizcilik Müzesinde görevli olan Dil Uzmanı Mehmet AKTAŞ tarafından yapılmıştır.
Tarihler tarafımızdan miladi yıla çevrilmiştir.
2-Nurettin PEKER, Öl
Esir Olma, İstanbul, Sayfa:106-108
3- Nurettin PEKER, Öl Esir Olma, İstanbul, Sayfa:113
Erol MÜTERCİMLER Destanlaşan Gemiler
Hamidiye-Yavuz-Nusrat-Alemdar Sayfa: 225-237
4- Nurettin PEKER, Öl
Esir Olma, İstanbul, Sayfa:121-126
Erol MÜTERCİMLER Destanlaşan Gemiler
Hamidiye-Yavuz-Nusrat-Alemdar Sayfa: 238-242
5- Nurettin PEKER, Öl Esir Olma, İstanbul, Sayfa:112

GÜRDAL ÖZÇAKIR
TEMMUZ 2012


Yorumlar