Kayıtlar

KEMAL ULUSER

Resim
                                                           Erol ÇATMA "Yaşantı" Sözcüğünü dilimize kazandıran vakitsiz ölmüş bir şair - yazar. Yukarıda kullandığım cümle, Ekim 1999 tarihli "Toplumsal Tarih" dergisinde Kemal Uluser ile ilgili makalenin başlığıdır. Yanda fotoğrafı olan Kemal Uluser’in kim olduğunu merak edip yazıyı okuyunca Zonguldak tarihine meraklı bir kişi olarak canım oldukça sıkıldı. Ne değerlerimiz varmış da haberimiz yokmuş. Oysa aynı dönemde yaşamış, Kemal Uluser gibi veremden ölen iki şairimiz her yıl anılmaktadır. Benim de tarih merakım olmasa tarihle ilgili dergiyi okumasam Kemal Uluser ile ilgili herhangi bir bilgi sahibi olacak değildim. Kemal Uluser’i Zonguldaklı okurlara tanıtmak için araştırmayı yapan Osman Nuri Aydın’ın hoşgörüsüne sığınarak bir özet çıkarttım. Sağ olasın Osman Nuri Aydın, teşekkürler. Kemal Uluser, 1914-1915 yıllarında Amasra’da dünyaya gelmişti. Babası Zonguldaklı Sepetcioğullarından Mustafa Efendi, ann

MADENCİ EDEBİYATINDA SİMGE İSİM AHMET NAİM ÇILADIR (1904-1967)

Resim
MADENCİ EDEBİYATINDA SİMGE İSİM AHMET NAİM ÇILADIR (1904-1967) Ahmet Naim ÇILADIR ismi ile tanışmam ilkokul sıralarındayken babamın kütüphanesinde yer alan KUDUZ DÜĞÜNÜ ve BİR YUDUM SOLUK adlı kitaplarını okumam sayesinde oldu. Oğlu Sina ÇILADIR babamın kadim dostudur. Hatta kardeşim Özgür doğduğunda babam daha hastane işlemleri ile uğraşırken kardeşime adını veren bunu Şirin Ereğli Gazetesindeki haberi ile tescilleyende Sina Ağabeydir. Babam ona çok değer verdiğinden Özgür ismini benimsemiştir. 2-3 yıldır amacım rahmetli Ahmet Naim ÇILADIR konulu bir makale yazmaktı. Kısmet bugüneymiş. Gazeteci, araştırmacı ve öykü yazarı olan Ahmet Naim ÇILADIR, ya da dostlarının deyimiyle “Kanca Ahmet” 1904 yılında İstanbul’da doğdu. Eyüpsultan Reşadiye İlkokulunu bitirdikten sonra, liseyi Konya Sultanisi’nde okudu. Çok genç yaşta yaşamını sürdürebilmek için çalışmaya başladı. Ağır beden işlerine karşın kendi kendini yetiştirerek ayakta kalmasını bildi. Bu süreçte kendi çab

OSMANLI DÖNEMİ’NDE MADEN MÜHENDİSLERİNİN İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ GÖREVLERİ

  OSMANLI DÖNEMİ’NDE MADEN MÜHENDİSLERİNİN İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ GÖREVLERİ Erol ÇATMA Bu sunu, iş kazasında kaybettiğimiz ilk kadın maden mühendisimiz Huriye Güney’e ithaf olunur. Kastamonu’nun Azdavay İlçesi Bakırcı Köyündeki Deka Madenciliğe ait kömür işletmesinde 07.07.2006 14:30 sularında meydana gelen grizu patlaması sonucu işletme sahibi Selim Demir ile birlikte yaşamını yitirmiştir. Giriş “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği[1]” kavramının “İş Hukuku”[2]nda Sanayi Devriminin başlangıcından sonra yer aldığı kabul edilmektedir. “İşçi sağlığı ve iş güvenliği” kavramı, kapitalist üretim ilişkilerinin gelişmesine bağlı olarak, yoğun emek sömürüsü nedeniyle kıyıma ve kitle katliamlarına varan iş kazalarından, çalışma koşullarından doğan sakatlıklara, hastalıklara, erken ölümlere tepki olarak işçi sınıfının vermiş olduğu mücadeleler sonucu kazanılmış haklar bütünüdür. [1] Emekçilerin gördükleri işlerden ötürü korunmaları ve karşılaşabilecekleri iş tehlikelerini

KDZ. EREĞLİ İDMAN YURDU AZA DEFTERİ VE BİR KENTİN HAFIZASI

Resim
                   KDZ. EREĞLİ İDMAN YURDU AZA DEFTERİ VE BİR KENTİN HAFIZASI                                                                                 KDZ.EREĞLİ 1933 Kdz. Ereğli 1930’lu yılların başında 5500 civarında nüfusu olan bir şehirdi. Bu dönemde havzanın en eski ve güçlü şirketlerinden olan Fransız sermayeli Ereğli Şirketi hala varlığını sürdürüyordu. Havzada yeni şirketlerin kurulması ve kömür işletmeciliğinde yeni tekniklerin uygulanmaya başlanması ile kömür üretimi hızla artırmış ve hükümetin teşvikiyle ihracat canlanmıştır. Çamlı ve Kireçlik gibi bölgelerde çıkarılan kömürün kıyıdan gemilere yüklenmesi işi veya bir başka deyişle tahmil ve tahliyecilik denilen yükleme-boşaltma işi bu tarihlerde büyük önem kazanmıştır. Bu dönemde kayığı ve mavnası olanlar, Kdz. Ereğli’nin dar gelirli ve işsiz gençlerini kürekçi ve hamal olarak yanlarında çalıştırarak önemli servet sahibi olmuşlardır. Kdz. Ereğli’de bugün de varlıklarını koruyan bazı tüccar ailelerin serveti tahm

BEHÇET NECATİGİL’İ DOĞUM GÜNÜNDE ANIŞ

Resim
BEHÇET NECATİGİL’İ DOĞUM GÜNÜNDE ANIŞ YAZAR :Erol ÇATMA Behçet Necatigil ve Zonguldak Behçet Necatigil’in Ahmet Naim’e yazdığı mektup olmasaydı, belki de Behçet Necatigil’in Zonguldak’ta, bir zamanlar benim de okuduğum Mehmet Çelikel Lisesi’nde öğretmenlik yaptığını bilmeyecektim. Biraz da araştırmacı mantığı ile Behçet Necatigil’in bu dönemlerini öğrenmeye çalıştım. Beni mutlu eden başka bir nokta ise, yıllar önce dilimden düşürmediğim bir şiirin de Behçet Necatigil’e ait olmasıdır, aslında bu beni biraz da mahcup etti. “Gizli Sevda” o yıllarda çok sık okunurdu. Ben “Gizli Sevda” şiirini hala ezbere okuyabiliyorum. Bir şiiri otuz yıl ezbere okuyan bir insan o şiiri çok sevmiş olmalıdır, ama yazarını unutmak korkunç bir vefasızlıktır. Benim yazdıklarım “yazın eleştirmenliği” sayılmamalıdır. Yazın dünyasında, edebiyattan çok, Zonguldak için bir şeyler yazmış ve karıncalar ordusu gibi yeraltını oyan maden işçilerinin çığlıklarını yansıtan yazıncılarla ilgilenmekteyim.