MADENCİ EDEBİYATINDA SİMGE İSİM AHMET NAİM ÇILADIR (1904-1967)
MADENCİ
EDEBİYATINDA SİMGE İSİM
AHMET
NAİM ÇILADIR
(1904-1967)
Ahmet Naim ÇILADIR ismi
ile tanışmam ilkokul sıralarındayken babamın kütüphanesinde yer alan KUDUZ DÜĞÜNÜ ve BİR YUDUM SOLUK adlı kitaplarını okumam sayesinde oldu. Oğlu Sina
ÇILADIR babamın kadim dostudur. Hatta kardeşim Özgür doğduğunda babam daha
hastane işlemleri ile uğraşırken kardeşime adını veren bunu Şirin Ereğli
Gazetesindeki haberi ile tescilleyende Sina Ağabeydir. Babam ona çok değer
verdiğinden Özgür ismini benimsemiştir.
2-3 yıldır amacım
rahmetli Ahmet Naim ÇILADIR konulu bir makale yazmaktı. Kısmet bugüneymiş.
Gazeteci, araştırmacı
ve öykü yazarı olan Ahmet Naim ÇILADIR, ya da dostlarının deyimiyle “Kanca
Ahmet” 1904 yılında İstanbul’da doğdu. Eyüpsultan Reşadiye İlkokulunu
bitirdikten sonra, liseyi Konya Sultanisi’nde okudu. Çok genç yaşta yaşamını
sürdürebilmek için çalışmaya başladı. Ağır beden işlerine karşın kendi kendini
yetiştirerek ayakta kalmasını bildi. Bu süreçte kendi çabasıyla iyi düzeyde
Fransızca öğrendi. Askerlik görevini bitirdikten sonra, Zonguldak Ticaret
Odası’na memur olarak girdi. Daha sonra Ereğli Kömürleri İşletmesi’nde (EKİ)
çalıştı. Maden İşçileri Sendikası’nın ilk kuruluş çalışmalarına katıldı.
İstatistik Servis Şefi iken 1957 yılında emekli oldu. (1)
Ahmet Naim ÇILADIR,
Zonguldak Kömür Havzası ve kömür işçilerinin yaşamları ile ilgili ilk öyküleri
yazmıştır. Bunlardan bir bölümü, 1935-1944 yılları arasında Yedigün, Yurt ve
Dünya dergilerinde yayımlanmıştır. 1934-1938 yılları arası onun yazarlığı
bakımından en verimli yıllar olmuş, bu süre içinde, “Bir Müstemleke Harbinin Tarihi” ile “Zonguldak Kömür Havzası” adlı, ekonomik konulara değinen iki
inceleme kitabından başka, “Define”
ve “Uzun Mehmet” adlarında iki de
oyunu yayımlanmıştır. Ahmet Naim, daha sonraki yıllarda, İstanbul’daki başka
dergi ve gazetelere arada bir yazılar yollamıştır. Bu yazılar onun Zonguldak ve
çevresinde ününü yaygınlaştırmış, ama yurt çapında tanınmasını bir türlü sağlayamamıştır.
Hele öykülerinin kitaplaşamayışı, Türkiye’nin büyük bir üretim bölgesinde
emeğin ne yollardan sömürüldüğünü anlatan “sanatla işlenmiş belgelerin
zamanında okunmasını engelleyerek, edebiyatımızda Zonguldak gerçeğinin de
ortaya çıkmasını geciktirmiştir.”
1938 yılında arkadaşlarıyla birlikte
solculuktan tutuklanmasına rağmen Tahir Akın KARAUĞUZ’un adeta sağ kolu olan
Ahmet Naim özellikle Doğu Dergisinde bazı yazılarında İttihatçı ve Türkçü bir
tavır çizmiştir. Yine daha sonraları Maksut ÇİVİ’nin isteğini kırmayarak Adalet
Partisi saflarına katılmıştır.
Ahmet Naim ÇILADIR
Farabi adındaki büyük oğlunu toprağa verince bundan çok etkilenmiş adeta beli
bükülmüştür. Sonra bu acıyı, küçük oğlu Sina ÇILADIR’ın ciğerlerinden
hastalanarak sanatoryuma yatması izlemiştir. Üst üste gelen darbeler onu çok
etkilemiş ince vücut yapısı, bu yıkımlara karşı koyamayınca 24 Nisan 1967’de
Zonguldak’ta vefat etmiştir. (2)
Ahmet Naim ÇILADIR
yeraltındaki madenci yaşamı ile yöre köylerinde yaşayan insanların doğal
yaşamını toplumcu gerçekçi bir anlayışla bütün çıplaklığı ile gözler önüne
seren öyküler yazmıştır.
Edebiyatımızda,
Zonguldak Kömür Havzası işçilerinin yaşamlarını sergileyen ilk öyküleri onun
kalemiyle hayat buldu. Yaşadığı dönemin çok zor koşullarına, tüm olumsuzluk ve
yoksunluklara karşın büyük bir özveriyle Zonguldak tarihi ve kömür havzasına
ilişkin ilk çalışmaları Ahmet Naim ÇILADIR gerçekleştirmiştir.
Ahmet Naim 1930’lu yıllarda çok
etkili edebiyat-sanat ve tiyatro etkinlikleri yapan Zonguldak Halkevi’nin
kurduğu komisyonda, Hüseyin Fehmi İMER ve Tahir Akın KARAUĞUZ ile birlikte
“Kömürün Uzun Mehmet tarafından 8 Kasım 1829 yılında bulunuşu ile ilgili
çalışmaları yürütür. Kömür ocaklarında da çalışan Ahmet Naim, ocağı, kömürü,
yeraltı işçisinin dramını çok iyi bilmektedir. Ahmet Naim, ölümünden sonra
yayımlanan kitaplarıyla kömür bölgesi Zonguldak ve çevresinin insanını katıksız
ve doğal yaşantısıyla yansıtan başarılı bir sanatçı olarak kabul görmüştür.
1934 yılında yayımlanan
“Zonguldak Havzası- Uzun Mehmet’ten Bu
güne Kadar” adlı kitabı, Mehmet SEYDA’ya göre kentin geçmişi ile ilgili ilk
bilgileri veren; kömürün bulunuşu, yabancı şirketlerin kuruluşu ve yeraltı
zenginliğimizin talan edilişi, işçilerin çok güç çalışma koşulları konularına
ışık tutan ilk yapıt niteliğindedir.
Ahmet Naim, Doğan
ŞADILLIOĞLU’nun kendisiyle 1967 yılında yaptığı ve Yeditepe Dergisi’nde
yayımlanan röportajda, öykülerini şöyle değerlendirir:“...Ben toprak ve yeraltı
insanlarını iyi tanırım, özellikle yeraltı insanlarını. Çalışma koşullarını,
yaşantılarını öz hayatım gibi bilirim. Onun için yıllar önce belli başlı sanat
dergilerinde yazdığım hikâyelerde köy, tarla, ağa saltanatı ve yeraltı konuları
işlenmiştir. Diyebilirim ki Türk hikâyeciliğine gerçek niteliğiyle maden hikâyelerini
sokan ilk yazarım... Basılmış olan kitaplarımın çoğu sosyal konular üzerine
etütlerdir. Hikâyeci tanındığım halde ve yayınlanmış yüzü aşkın hikâyeme karşı,
tek hikâye kitabım yoktur. Bu eksikliği gidermek için onbeş hikâyemi kitap
halinde yayınlamak üzereyim. Kitap işimi dostum Mehmet Seyda İstanbul’da
izliyor...”
Yazar İrfan YALÇIN,
Ahmet Naim’i ve sanatını şöyle yorumlar: “Ahmet Naim, kendi kendini
yetiştirmiş, Zonguldak’ın dar koşulları içinde bile, Türkiye ölçüsünde bir üne
erişebilmiştir. Kömür ocaklarında da çalışan Ahmet Naim, ocağı, kömürü, yeraltı
işçisinin dramını çok iyi bilir. Bunu onun hikâyelerini okuyunca hemen
anlıyoruz. O, Türk hikâyesinde ilk olarak yeraltı işçisini ele alan, bu işçinin
serüvenini yazan kişidir.”
Mehmet ERGÜN ise Ahmet
Naim’in kendi yöresini yansıtan özelliğinin yanında, kendi özgün sanatçılığını
da vurgular: “Ahmet Naim için söylenecek ilk söz onun hayat mektebinden yetişme
bir öykücü olduğudur. Bir yörenin öykücüsüdür her şeyden önce. Konu olarak çok
yakından tanıdığı, hatta üzerinde tarihi ve ekonomik araştırmalar yaptığı bir
yöreyi; inanış, yaşayış ve geleneksel yapısıyla somut, sıcacık bir yöreyi
seçmiştir: Zonguldak yöresini. Ahmet Naim, giderek artan bir ustalık içerisinde
hep aynı yöreyi ve hep aynı yörenin insanını kendi kendini tekrarlamadan
(edebiyatın o yoz batağına yuvarlanmadan) verebilmiş bir sanatçıdır.” (3)
Kömür havzası tarihinde
1867’de başlatılan 1.Mükellefiyet Dönemi ile Cumhuriyet döneminin bir bölümünü
de kapsayan ve Zonguldak maden ocaklarındaki çalışma koşullarını anlatan ve
bizlere ulaşmasını sağlayanda yine Ahmet Naim ÇILADIR’dır. Ethem Yemelek Çavuş
ile oturmuş bir nevi günümüzdeki anlamıyla sözlü tarih çalışması yaparak bu
anıları 1936 yılında kayda geçirmiştir.
Bu anılar aynı yıl
“Yeraltında Kırk beş Sene” adıyla ilk kez “Bartın” gazetesinde tefrika edilmiş,
küçük boyutlu bir kitap olarak da yayınlanmıştır.
Şimdi onun Zonguldak’a
gelişini yine onun ağzından dinleyelim;
Konya’da “Babalık” ve “Öğüt” diye iki gazete çıkardı. Ben o zaman Konya Sultanisinin
kalburüstü talebelerinden biriydim. Ağabeyim Hüsnü ARI o hengâme; İstiklâl savaşının
ölüm kalım günlerinden birinde Zonguldak'a atanmıştı. (*Ağabeyi o sırada
Zonguldak Polis Müdürüdür.) Ben ona kırmızı mürekkeple yazılmış mektuplar gönderir
ve Çankaya yolunda onunla beraber selamladığımız Başkomutan Mustafa Kemal'in
adını terennüm ederim.
Gün oldu, Zonguldak'a
geldim. Ağabeyim beni ihtiyar annemle beraber vapurdan aldı. Deniz kıyısında
bir eve götürdü. O akşam intibaları deniz hışırtısı ve şimendifer düdükleri
oldu.
Günler geçti.
KARAUĞUZ'la tanıştım. Ben Sultani talebesi iken “Babalık” da, “Öğüt” de
gazetecilik imtihanı vermiş bir acemi kabadayılığı ile onunla konuştum.
KARAUĞUZ, bana göre
yaşlı olmasına rağmen benim yaşıma nazaran daha pişkin adamdı. Beni
gazeteciliğin alfabesi olan bir kaç olayda denedi. Aldığı iyi sonuçtan sonradır
ki, bana memleket röportajları yazmak talih ve fırsatını verdi. Ve ben de “Karadeniz'in
incisi olan bu pür bahar beldeden pür sevinç ayrıldım.” diye biten bir Ereğli
röportajı hazırladım.
Ben KARAUĞUZ'un şu
tarafına şaşarım ki, bu adam edebiyatı beyin potasında eritmiş bir insan olarak
bizim acemi kalem denemelerimize nasıl tahammül eyledi. Ortada hikâyeci olarak
ben vardım ve şair olarak da Behçet Kemal Çağlar.
Benim ilk hikâyem “Bir
kahraman”dı. Ve şair Behçet Kemal Çağlar'ın da ilk şiir-lerinden biri :
“Denizlerin Salyası” “Dağların Şövalyesi” mısralarıyla başlayan bir şeylerdi.
KARAUĞUZ tahammül gösterdi: bizim kalem denemelerimizi bağrına basarcasına
gazetesine bastı.
Yıllar geçti; Behçet
Kemal ÇAĞLAR milli şair oldu. Ben de memleketin bütün sanat gazete ve
dergilerine kronik, makale, hikâye ve roman yazan bir muharrir oldum.
Zonguldak Gazetesi
demek oluyor ki, bizlere sanata hadim olmak vasfında beşik ve yatak oldu.
Zonguldak Gazetesi bence bir yığın broşür, kitaplar ve aslolan nüve “Doğu
Dergisi”nin beşiğidir.
Zonguldak Gazetesi 27
yaşına basmış, ona emek verdiğim ilk sırada ben 18 yaşlarındaydım. 18 e 27’yi
ekleyince bir insan ömrü için hazin yaşlar doğuyor.
Hazin yaşlar doğabilir.
Doğduk ve mutlaka ki öleceğiz. Öleceğiz ama gerçeği bilerek ve gerçeğe
kavuşarak.(4)
Makalemizi Kemal
ANADOL’un şu tespitleri ile nihayetlendirelim; Kazmacısı, domuzdamcısı,
lağımcısı ile Ahmet Naim'e kadar Türk edebiyatında iş kazası, göçük, grizu
yoktur. Yerin altından çıkartılan cesetleri, saniyede yıkılan umutlan, çıkıp
giden canları, dağılan aileleri bize o tanıtmıştır.
Bu zengin gözlemler,
usta bir anlatımla birleşince yazınımız ilk işçi öykülerine tanık olmuş, özgün
bir hikâyeciye kavuşmuştur.
Ahmet Naim, kuşkusuz
"Yerel"dir. Çünkü ekmek parasını Zonguldak'ta kazanmış, başı burada
belaya girmiş, acı ve tatlıyı bu kentte yaşamıştır. Birikiminde, deneyiminde,
gözlemlerinde, insan ilişkilerinde hep Zonguldak ve Zonguldaklılar vardır.
Ahmet Naim
"ulusaldır. Çünkü ulusal yazınımızda ilklere imza atmıştır. Yukarıda söylediğim
gibi edebiyatımıza ilk kez işçi öykülerini o sokmuş, Zonguldak maden
işçilerini, kıvırcıkları, lâzları, başçavuşları, mühendisleri ülkeye o
tanıtmıştır.
Abartmadan söylüyorum, Ahmet Naim
"evrensel" dir. Çünkü öykülerinde sınıf çelişkileri, emekçilerin
yaşam biçimi, alışkanlıkları, acıları ve az da olsa umutları vardır. Bunların
hepsi evrenseldir. Somut bir örnek vereyim. Alın Çıladır'ın "Ateş
Nefes" hikâyesini, çevirin İngilizce ve Fransızcaya. Oradaki okurlar da bu
çarpıcı grizu öyküsünü rahatlıkla okuyacak, okumak bir yana etkilenecek,
ürpereceklerdir! (5)
GÜRDALÖZÇAKIR
OCAK 2012
KDZ.EREĞLİ
KAYNAKÇA:
1- YENİ UFUK GAZETESİ ATEŞNEFES-HAMİT KALYONCU
30 Ekim 2009
http://www.yeniufuk.org/yazar/2052-hamit-kalyoncu-atesnefes2-AHMET NAİM KİMDİR?
http://www.edebiyatodasi.com/news_detail.php?id=2857 14 Ekim 2009
3- YENİ UFUK GAZETESİ ATEŞNEFES-HAMİT KALYONCU 30 Ekim 2009
4-(DOĞU DERGİSİ 1951, S. 204-205 )
5- AHMET NAİME ARMAĞAN ZOKEV 1999, S. 7
*http://www.halkinsesi.com.tr/yazar/5375-kadir-tuncer-zonguldak-tarihinde-39eylul39-ayinda-neler-oldu.html
Ahmet Naim ÇILADIR ve arkadaşı Abidin ARMAN 1930
Ahmet Naim ÇILADIR ve Tahir Akın KARAUĞUZ 1950
Uzun Mehmet için kurulan komisyon
Zonguldak Gazetesi çalışanları ve Ahmet Naim ÇILADIR
Yorumlar
Bedri Özçakır...