TİYATRO VE SİNEMA SANATÇISI ZONGULDAK’TA TEŞEHHÜT MİKTARI DOKTOR EMİN BELİĞ BELLİ (1894-1941)
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin
insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna
zorlamamışken,
hem de
en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
1947
Nazım Hikmet RAN
(Altı
Yedi Sanat ve Edebiyat Dergisi Güz 2020
sayısında yayımlanmıştır.)
TİYATRO
VE SİNEMA SANATÇISI
ZONGULDAK’TA
TEŞEHHÜT MİKTARI DOKTOR
EMİN
BELİĞ BELLİ
(1894-1941)
Bu çalışma
Merhum Emin Beliğ BELLİ’nin şahsında tüm görev şehidi sağlık çalışanlarımıza
adanmıştır.
(28 Eylül 2020)
*Gürdal ÖZÇAKIR
Emin Beliğ Belli
1894 yılında İstanbul’da doğdu.[1]
Dindar bir aileye mensuptu ve henüz beş yaşında iken komşuları olan
bir kadından Kur'an dersi alıp ilahi okumaya başladı. Yanık, dokunaklı bir sesi
vardı. Ailesi o dönemde onu hafız yapmaya karar vermişlerdi. Numune-i Terakki Mektebine
devam etmeğe başlayınca, birçok İstanbul çocuğu gibi Ramazan eğlencelerinde Karagöz
izlemeye başladı. Ancak onun Karagöz sevdası metotlu bir sevda idi: Karagöz
repertuarını muntazaman takip etti.[2]
Yıllar sonra bir röportajında o günleri şöyle anlatır: “ Küçükmustafapaşa’da oturuyorduk. Ramazan gelince, oyalanayım diye evden Karagöze abone olmuşlar. Otuz gece taşındık oraya. Daha ilk gördüğüm anda kapılmış, tutulmuştum, bu zilli hayale. Gitgide Karagöz benim için her şey oldu. Başladık arkadaşlarla evlerimizde Karagöz oynatmaya. İşte, görüyorsunuz ya, beni sahneye götüren yolun başında, Karagözle Hacivat Çelebi kol koladırlar.
Ramazan bitti, aylar geçti, yeni
bir zevk sahası keşfettik: “Galata’da,
şimdiki Çinili Rıhtım hanının bulunduğu yerde bir sürü ahşap yapılar arasında
bir de Amerika tiyatrosu vardı. Burada pandomima oynarlardı. Ve oyunlar
sabahleyin erkenden başlar, akşama, hatta gece yarılarına kadar devam ederdi. Biz de
mektebi asar, soluğu orada alırdık.”[3]
O tiyatroda William Shakespeare’in eseri “Otello”yu “Arabın İntikamı”
adı ile seyrettikten sonra, arkadaşları ile evlerde oda temsilleri yaptılar. Vefa
İdadisine geçtikten sonra, tatillerde işi büyütüp, amatör bir topluluk
kurup Kadıköy ve civarında temsiller vermeye başladılar.[4]
EMİN BELİĞ SAHNEYE İLK ÇIKTIĞI SENELERDE
Emin Beliğ lise
hayatında edebiyat ve tarih derslerinde çok başarılıydı. Ama Tıbbiyeye girmeyi
tercih etti. Bu sefer de
Şehzadebaşı’ndaki Manakyan’a ve Hasan’ın dram kumpanyasına dadanır.[5]
Vefa Lisesini bitirince,
Sekiz mecidiye aylıkla Memba-ül İrfan Mektebinde hocalık yapmaya başlar. Bir
yandan hocalık ederken bir taraftan da sahneye çıktığını duyan okul idaresi,
günün birinde “tiyatrocudan hoca olmaz” diyerek görevine son verir.
Yine anılarında “Sahnenin bana verdiği
ilk lokma” diyerek şunları anlatır: “Meşrutiyet ilan edildi.
Biraz sonra da büyük Çırçır yangını oldu.
Bu yangında zarar ve
ziyana uğrayanlar için üç müsamere tertip edilmişti. Namık Kemal'in “Vatan”ı oynanacaktı. Bilirsiniz, bu piyeste kalabalık vardır. Askerler vesaire. Bulunan asker, az gelmiş, bizi de sahneye
çıkardılar. Kadıköy’ünde Ziba oğlunda oynadığımız gün, Celâl Sahir de bir
konferans vermişti. İşte o gün bizi gören Celâl Sahir’in babası bu çocuklar bu
kadar zahmete katlandılar, herhalde karınları da açtır diyerek bizi aldı bir
lokantaya götürdü.” [6]
1912 yılında uzun yıllar
Tiyatro yarenliği yapacağı Muhsin Ertuğrul ile tanışırlar. Muhsin Ertuğrul
Avrupa’dan yeni gelmiştir ve bir tiyatro grubu oluşturmuştur. Fransız
tiyatrosunda “Leblebici Horhor” ilk oyunları olur. O günden sonra 1940
yılındaki jübilesine kadar yüzlerce oyun sergilerler.
Emin Beliğ eğitim hayatı boyunca
tiyatroya devam etmiştir. Donanma Cemiyeti Tiyatrosunun oynadığı Celâl Esad’ın “Büyük
Yarın” eserinde aktörlerden birinin hasta olması yüzünden ilk defa esaslı bir
rol alır ve ondan sonra kendini pek çabuk tanıtır.
Şehzadebaşı’nda Millet Tiyatrosunda
faaliyetlerini yürüten Donanma Cemiyeti Tiyatrosu 27 eserin provalarını yapmış
ve temsil etmiştir.[7]
1912-1914 yılları arasında Benliyan
kumpanyasında temsil edilen “Yıldırım Beyazıt” ve “Selimi Salis” piyesleri gibi
tarihî eserlerde kendini göstermeğe başlayan Emin Beliğ sonrasında 1914 Yılında
Darülbedayi’nin açtığı giriş sınavını Moliere’nin
“Zor Nikâh” adaptasyonu ile kazanır.[8]
1914 yılında İstanbul Belediyesi tarafından bir tiyatro
konservatuvarı kurmak için Fransız tiyatrocusu André Antoine ile anlaşmaya
varılmıştı. Paris’te Odeon tiyatrosu müdürü A. Antoine, sahne sanatında yenilikler
yapan yaratıcı ve teşkilatçı bir sanatkâr olarak şöhret kazanmıştı. Odeon
tiyatrosu müdürlüğünden de ayrılmış bulunuyordu.[9]
Haziran ayının sonuna doğru İstanbul’a gelip Darülbedayi[10]
Umum Müdürü oldu.[11]
Darülbedayi’nin 11-13 Temmuz 1914 tarihinde yaptığı
seçmelere kadın ve erkek 197 aday başvurmuştur. Darülbedayi İdaresi tarafından Maliye Nazırı Cavit Bey, Abdülhak Hâmit ve
Tevfik Fikret Beylere birer resmi yazı gönderilerek artistlerin seçim için jüri
olarak davet edildiler. Bir tek Abdülhak Hâmit Bey bu daveti kabul edip gelmiştir.
Ondan başka diğer bazı edebiyatçılarda seçim heyeti arasında bulundular. A.
Antoine imtihanları bizzat takip ediyordu. İlk seçmede 197
talipten 63 kişi seçildi.[12]
Darülbedayi İdaresi 14
Temmuz 1914 tarihli İkdam, Sabah, Tanin, Peyam, Tasviriefkâr, Jamanak,
Pozantiyon, İstanbul ve Lâtürki gazetelerine ilan verir ilk elemeyi geçenler 15
Temmuzda tekrar seçmelere girerler Darülbedayi de o gün bulunmaları istenilen
isimler şunlardır: Mehmet Bahaddin, Emin Beliğ, Halit, Mahmut Hilmi, Ekrem,
Müfit, Süleyman Nahit, Suat, Kâmil, Galip.[13]
Darülbedayi komedi, dram ve trajedi
sınıfları ayrılmıştı. Emin Beliğ trajedi sınıfına seçildi.
Hocaları ise şu isimlerdir: Hamdullah Suphi, Filozof Rıza Tevfik, Şahap Rıza ve eski Mabeyincilerden Sadık Bey.[14]
Darülbedayi’nin
kuruluş hazırlıkları bitmiş, dersler başlamıştı ama maalesef tamda o sırada
Osmanlı Devleti 1.Dünya Savaşına dahil oldu. Fransa, bize karşı savaş açanlar
arasında olduğundan siyasî durumlar Fransız vatandaşı olan A.
Antoine 'ın İstanbul’da kalmasını imkânsız bir hale
getirmişti. Tiyatro uzmanı ve Darülbedayinin kurucusu olan bu şahıs alel acele ülkeyi
terk etmek zorunda kaldı. 4 Ağustos 1914
tarihinde gazetelere verilen ilan ile resmi açılışın ileri bir tarihe
ertelendiği duyuruldu.[15]
Emin Beliğ A. Antoine’ın gidişinde aynı
zamanda Donanma
Cemiyetinin “Yeni Tiyatro”sunun rekabetinin de etkili olduğunu söyler. Ona
göre olayların gelişimi şöyledir: “Bir
revü ile A. Antoine 'ı
fena halde kızdırdılar. Reşat Rıdvan istifa etti. Antuvan çekildi gitti. Yeni
Tiyatro heyeti de Darülbedayiye kondu.”[16]
Darülbedayinin kuruluşu sekteye uğrayınca Emin
Beliğ askere gitmiştir. Birinci Dünya Savaşında tıbbiye öğrencileri Tabip Muavini
olarak görev almışlardır. O da 3 yıl bu görevi yerine getirir.[17]
Mütareke döneminde, 1918 yılında İstanbul’a döner.Tıp eğitimini tamamlar fakat
gözü ve gönlü sahnede, sahne sanatındadır. Bu arada Darülbedayi 7 Mayıs 1915
tarihinde tekrar faaliyete geçmişti.[18]
Hemen sanatçı kadrosuna dahil olur. Bu durumu kendinde şöyle açıklar:
“Memlekette epeyce doktor mevcuttu.Buna mükabil sanatkar olmayı tercih ettim.[19]
1921 yılı Mart ayına gelindiğinde
Darülbedayi İdaresi ile sanatçılar arasında anlaşmazlıklar yaşanır. Bunun
sonucunda Emin Beliğ, Ertuğrul Muhsin, Behzat, Galip, Ercüment Behzat, Onnik
Beylerin ihracına karar verilir.[20]
1920 yılının sonlarında daha önceleri
ticarethaneler açan, gazete ve mecmualar yayımlayan ve iflas eden İsmail Faik
Bey namında bir zat “Yeni Sahne” ismiyle bir tiyatro da kurmuştu. 1921 de
Darülbedayiden ayrılan Emin Beliğ ve bazı tanınmış sanatkârlar da buraya
katılırlar.[21]
Emin Beliğ “Yeni Sahne”de Mehmet Rauf’un “Cerîha”,
Besime Rauf’un Paul Gavault’dan uyarladığı “Amca Bey” gibi eserlerde kendini
gösterir.[22]
İLK GÖZ AĞRISINDA BABA ROLÜNÜ İFA EDEN EMİN BELİĞ BEY
Sermayedar İsmail Faik Beyin iflâs etmesi
üzerine bu tiyatro kapanır.1921 yılında Darülbedayi haricinde “Türk Tiyatrosu”
adında bir temsil heyetinin faaliyette bulunduğunu görüyoruz. Burada çalışan
artistler Darülbedayiye darılıp oradan ayrılanlar ya da ihraç edilenlerdir.
Darülbedayi, çıkardığı artistlerin dışarıda pekâlâ iş yapabildiklerini ve kendi
elinde kalanlarla bir şey yapılamadığını görünce “Türk Tiyatrosu” unvanı
altında çalışan eski sanatkârlarıyla tekrar anlaşmak için müzakereye girmek
zorunda kalır.[23]
Emin Beliğ böylece Darülbedayiye dönerek o
yıl Mahmut Yesari'nin Emile Fabre'ından uyarladığı “Harap Yurt” ve Reşat Nuri'nin Paul
Lindau'nun eserinden uyarladığı
“Karanlık Kuyu” piyeslerinde oynamıştır.[24]
1925
yılında Darülbedayi temsil heyeti Karadeniz sahillerine turneye çıkar.1925
senesi kışında Karadeniz’den dönen heyetin o yıl İstanbul’da Tepebaşı
tiyatrosunda temsiller verdiğini görüyoruz. Bu heyette Emin Beliğ ile beraber Raşit
Rıza, Muvahhit, Behzat, Vasfi Rıza, Hüseyin Kemal, Bedri, Muammer, Hâzım, Rıza
Fazıl, M. Kemal Beyler, Bedia, Neclâ, Cemile, Şaziye, Kınar. Mina ve Aznif
Hanımlar bulunmaktaydı.[25]
Emin
Beliğ ’in adına daha sonrasında 1927 yılında Darülbedayide bu
kez “Hamlet” oyunundaki rolü ile ilgili bir haberde rastlıyoruz. İstanbul’da
Almanca yayın yapan “Türkische Post” gazetesi 11 Eylül I927 tarihli nüshasında
şunları yazar: “…Darülbedayi geçen sene muvaffakiyetle temsil edilen
(Shakespeare) in (Hamlet) ini dün tekrar etti. Malûm olduğu üzere eseri
Ertuğrul Muhsin'in tercüme ettiği oyunda. Ertuğrul Muhsin, Hamlet rolünde çok iyi
idi. Emin Beliğ, M. Kemal ile Vasfi Rıza da çok güzel oynadılar.[26]
Hamlet oyunu yoğun ilgi görünce İzmir’de de oynanır.
1928 yılında Emin Beliğ
ve Darülbedayi sanatkârlarının çıktığı turne o zamana kadar yaptıkları sanat seyahatlerinin
en büyüğüdür. Sırasıyla Adana, Mersin sonrasında oradan da yurt dışına
çıkılarak Kahire’ye, İskenderiye’ye gidildi. Mısırda verilen temsiller Türk
tiyatrosu hakkında yabancı ülke gazetelerinde takdir edici yayınlar yapılmasına
sebep oldu. Darülbedayi sanatkârları Mısırdan Kıbrıs’a geçtiler, orada Larnaka,
Lefkoşa ve Limasol şehirlerinde temsiller verdiler, aynı rağbet ve alâkayı gördüler.[27]
Mısır seyahati sırasında
Darülbedayi seyahat komiserliğini zorunlu görünce Muhsin Ertuğrul bu görev için
Emin Beliğ’i uygun görmüştür. Bunda doktor olması ve Arapçayı bilip rahatça
konuşması etkili olmuştur. [28]
Emin Beliğ bu süre zarfında
Yüksek Hâkim Rıfat Beyin[29]
kızı Muammer Hanım ile evlenmiştir.1928 yılında oğulları Hamit dünyaya gelir.
Yaptığımız görüşmeler
sonucunda Belli soyadını almasının sebebini torunu Tuğrul Belli şu şekilde
anlattı: “1934 yılında tiyatro da provada iken bir nüfus memuru soyadı
belirlemek için tiyatroya geliyor. O zamanlar Emin beyin tiyatro camiasında lakabı
“Beliğ”.[30]
Vasfi Rıza Zobu nüfus memuruna “Beliğ” olsun diyor. Ama nüfus memuru bu
kelimeyi fazla Arapça bulduğu için kabul etmiyor. O zaman da Vasfi Rıza Bey “Emin’in Beliği belli zaten,
“Belli” olsun” diyor. “Beliğ” ise göbek adı olarak yazılıyor.
Emin Beliğ sessiz sinema
döneminden başlayarak toplam 10 filmde rol almıştır.
Bu filmler sırasıyla şöyledir
: İstanbul’da Bir Facia-i Aşk 1922, Boğaziçi Esrarı / Nur Baba 1922, Ateşten
Gömlek 1923, Kızkulesi Faciası 1923, Ankara Postası 1928, Bir Millet Uyanıyor 1932,
Aynaroz Kadısı 1938, Allah’ın Cenneti 1939, Bir Kavuk Devrildi 1939 ve Şehvet
Kurbanı 1940 [31]
1930’lu yıllarda onun ile yapılan iki ayrı
röportajda “Hangisini tercih edersiniz,
sahneyi mi? perdeyi mi?” sorulduğunda ise: “Muhakkak ki sahneyi... Sinemada
insan şahsiyetini kaybediyor.
Rejisörün kayıtsız şartsız emri altına giriyor. Heyecan
kalmıyor.” “Sinema çekilirken hiç zevki yok” cevabını verir.[32]
Yine bu iki röportajda
ortak konulardan biri ise Doktorluk gibi kazançlı bir meslek yerine nasıl
olurda Tiyatroyu seçtiğidir? Bu soruyu da “Sahneyi her şeye tercih ettiğime ciddi surette bir an
bile pişman olmadım. Olsaydım, bırakmaz mıydım?” diye cevaplar.[33]
Emin Beliğ tiyatro
temsilleri uzun süren turneler ve film çalışmaları derken 1940 yılına
gelindiğin de Darülbedayi ’de 25. Sanat yılına ulaşır. Ve çok zor bir seçim
içine girer. Çocukluk aşkı tiyatro mu? Yoksa oğlu Hamit ve ailesinin
istikbalini sağlayacak olan doktorluk mesleğine geri dönüş mü? Burada mantığı
duygularına hakim olur ve uzman doktorluk için Haseki Hastanesinde staja başlar[34]
ve Prof. Tevfik Remzi'nin asistanı olur.[35]
EMİN BELİĞ VE OĞLU HAMİT
Feridun Kandemir, Emin
Beliğ Belli için hazırlanan Türk Tiyatrosu Dergisi Jübile Özel sayısında bu
durumu şöyle ifade eder. “Bu, bir muamma değildir; bir sahne emektarı ki 25 yıllık
hizmetin sonunda çoluk çocuk sahibi olduğu zaman eline 120-130 lira geçtiğini
görür ve yarın çalışamayacak hale geldiği zaman tekaüdiye,
ikramiye filan diye de beş kuruşluk, bir yardıma bile hak kazanmadığını bilir.
E… Bu adam, ilk fırsatta sahneden uzaklaşmayı düşünmez de, kim düşünür? Biraz
etrafımıza bakalım sahnemizde mütemadiyen alkışladığımız sanatkârların hayatını
tetkik edelim; Ertuğrul Muhsin film çevirmekle uğraşır İ. Galip işi muallimliğe
dökmüştür, Hazım piyango bileti satar, Karagöz oynatır, Mahmut stüdyo stüdyo
dolaşır ve terzilik eden kadın artistler vardır.
Fazla düşünmeğe, hele
hakikati gizlemeğe hiç lüzum yok: Bütün süslü lâflara rağmen biz hâlâ sahne
sanatkârlarımızı terfih edemediğimizi bilmeliyiz.”[36]
Aynı dergide, Muhsin Ertuğrul ise birazda sitemkâr bir ifade ile şunları yazar: “Omuz omuza harbeden silâh arkadaşları birbirleri için ne kadar kıymetliyse, Emin Belli de bizim için öyledir. Bir ideal, bir tiyatro sevgisi için gençliğimizde beraber başladık, yıllarca beraber çalıştık, senelerce beraber uğraştık ve böyle çabalaya çabalaya beraber ihtiyarladık. Bugün o ya bu yolda yürümekten yoruldu yahut ta tiyatromuz gayesine ulaştı zannediyor galiba ki bizden ayrıldı.”[37]
Emin Beliğ Belli
üniversitenin kadın doğum hastalıkları şubesinde 3 yıl süren asistanlık dönemi
sonrasında 1941 yılının Ocak ayında jüri önüne çıkarak teorik ve uygulama
sınavlarını vererek kadın hastalıkları ve doğum uzmanı unvanını alır.[38]
İlk görev yeri bir
madenci şehri olan Zonguldak olur. Zonguldak Sağlık Teşkilatı Köy Merkez
hekimliği görevini üstlenir. Kömür işçilerinin ve ailelerinin muayene ve
tedavileri ile meşgul olmaya başlar.[39]
Kısa sürede şehirde sevilen bir sima
haline gelir.[40]
Emin Beliğ Belli
Zonguldak köylerinde işçi evlerinde arkadaşı merkez baş memuru Şevket Göndem
ile beraber şifa dağıtırken 1941 yılının soğuk Aralık günlerinde işçi
hastalarından bulaşan bir hastalığa tutulur.[41]
Ahmet Naim Çıladır’ın bir yazısında belirttiği gibi “Hayata hazırlandığı asıl mesleğini bırakıp bütün ömrünü
Türk sahnesine vermiş olan, sonra da teşehhüt miktarı döndüğü hekimliğinde
vazife başında, yine vazifesi ve mesleği icabı yakalandığı öldürücü
hastalıktan kurtulamayarak hayata gözlerini yumar.” [42]
Vefat
tarihi kesin olarak 26 Aralık 1941 Cuma günüdür.[43]
Yaptığımız araştırmada Emin Beliğ ‘in kesin vefat sebebini onun kendisi gibi
tiyatrocu ve hekim olan kadim dostu Dr. Neşet Halil Öztan’dan öğreniyoruz. “Emin Beliğ, uzun uzun
çalışmalardan sonra, kadın hastalıkları mütehassısı olarak Zonguldak’a
yerleşmişti. Orada bir taraftan doktorluk yapıyor, diğer taraftan da kalbinde
yaşatmakta olduğu sanat aşkını tatmin için
Zonguldak Halkevi temsil kolunun gençlerini yetiştirmekle de meşgul oluyordu. Tam bu sırada melun
bir hastalık, bir Ebert basili zavallı Emin'i aramızdan alıp götürdü.” [44]
Ebert Basili toplu ölümlere sebep olan Tifo hastalığına
sebep olan bakteridir. Bu hastalığa bir basilin neden olduğunu ilk kez 1880’de K.
J. Ebert açıkladığı için bu isimle anılır.[45]
Tarih boyunca savaş dönemlerinde büyük
salgın hastalıklar da patlak vermiştir. İkinci Dünya Savaşının etkilerinin
yoğun olarak hissedilmeye başlandığı 1941 ve 1942 yılları ölüm nedenleri
arasında tifonun 1940 yılına göre ikiye katlandığı yıllar olmuştur.[46]
Vefatı ile ilgili
İstanbul gazetelerinden Akşam ve Son Posta gazeteleri vefat sebebi olarak kalp
krizi şeklinde belirtseler de Vakit gazetesi doğru bilgi olarak Tifo
hastalığını sebep olarak göstermiştir.[47]
Emin Beliğ Belli'nin
vefat ettiği sırada henüz 13 yaşında olan oğlu Hamit Belli aileden gelen sanat
tutkusunu devralarak Galatasaray lisesinden arkadaşı Haldun Dormen'in kurduğu Dormen
Tiyatrosu'nun kurucuları arasında yer aldı. Sonrasında Akbank'ta yöneticilik
dönemlerinde 1972 yılında Akbank Çocuk Tiyatrosunun kurulmasını sağladı.[48]
Yine Akbank Sanat'ın kuruluşuna önderlik etti.1977 yılında Nejat Eczacıbaşı
önderliğinde kurulan İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) kurucuları arasında yer
aldı. Hamit Belli 23 Nisan 2010 tarihinde İstanbul'da vefat etmiştir.[49]
Ahmet Naim Çıladır’ın belirttiği
üzere, teşehhüt miktarı yaşadığı Zonguldak’ta bugün Emin Beliğ Belli’nin
mezarının yeri belli değildir. O dönemde yaşanan bir sel sonucu yeri değişen
mezar sonrasında şehir mezarlığının taşınmasıyla maalesef tümden kaybolmuştur.
İsminin Zonguldak’ta bir sokağa verilmesi konusu ise bizim temennimiz olarak
tarihe not düşülsün…
*Gürdal ÖZÇAKIR (Uzman Tarih Öğretmeni, Kdz.
Ereğli Anadolu Lisesi, Zonguldak, Türkiye.
e-mail: koleksiyon67@gmail.com
[1] http://hakkindabilgial.com/emin-belig-belli/ (Son
Erişim 20.06.2020)
[2] Selami İzzet Sedes, “Emin Beliğ Belli Jübilesi”, İkdam,
15 Eylül 1940 Pazar, No:398, s.2.
[3] Feridun Kandemir,
“Aktör Olan Doktor”,Yedigün, 3 Mart 1937 Çarşamba, No:208,s.14.
[4] Selami İzzet Sedes, a.g.m.,
s.2.
[5] Feridun Kandemir,
a.g.d.,s.15.
[6] Feridun Kandemir,a.g.d.,s.15.
[7] Selahattin
Özçelik, Donanma-yı OsmaniMuavenet-i Milliye Cemiyeti, Türk Tarih Kurumu,
Anakara 2000, s.183
[8] Selami İzzet Sedes, a.g.m.,
s.2.
[9] Ahmet Refik, Türk Tiyatrosu Tarihi Cilt 1, Kanaat Kütüphanesi, Ahmet Said Matbaası,
İstanbul 1934 s.87.
[10] Darülbedayi: "Güzellikler
Evi" anlamına gelir.1931 'de Şehir Tiyatrosu adını almıştır. İslam
Ansiklopedisi s.515. https://cdn.islamansiklopedisi.org.tr/dosya/8/C08003240.pdf (Son Erişim
23.06.2020)
[11]Ahmet Refik, a.g.e., s.89
[12] Ahmet Refik, a.g.e., s.92.
[13] Ahmet Refik, a.g.e., s.92.
[14] Feridun
Kandemir,a.g.d.,s.16.
[15] Ahmet Refik, a.g.e., s.94.
[16] Feridun
Kandemir,a.g.d.,s.16.
[17] Emin Beliğ, “Neden Doktorluk
Değilde Aktörlük Ediyorum?” Darülbedayi Dergisi, 15 Şubat 1930 Cumartesi,
No:1,s.3.
[18] Ahmet Refik, a.g.e., s.92.s.99.
[19] Emin Beliğ, a.g.d.,s.3.
[20] Ahmet Refik, a.g.e.,s.107.
[21] Ahmet Refik, a.g.e.,s.107.
[22] Selim Nüzhet (Gerçek), "Temâşa Âlemi.", Yarın, Haftalık İlmî, Edebî, İçtimaî
Resimli Mecmua Sayı: 3,1921,s. 11.
[23] Ahmet Refik, a.g.e.,s.107.
[24] Selim Nüzhet (Gerçek), a.g.d.,s. 11.
[25] Ahmet Refik, a.g.e.,s.16.
[26] Ahmet Refik, a.g.e.,s.109-110.
[27] Ahmet Refik, a.g.e.,s.80.
[28] Vasfi Rıza Zobu, O Günden Bugüne: Anılar Milliyet
Yayınları 1977 İstanbul, s.288.
[29] Rıfat ÖZSOY
(Osmanlı döneminde ve sonrasında İstanbul’da etkin bir hukukçudur.)
[30] Beliğ: Açık düzgün ve anlaşılır
söz söyleyen. Kâfi derecede olan yeterli olan. Belagatli kimse.
Osmanlıca-Türkçe
Sözlük: https://www.luggat.com/beli%C4%9F/1/1 (Son Erişim 21.06.2020)
[31] https://www.sinemalar.com/filmleri/65947/emin-belig-belli,
Yalçın Özgül, Türk Sinema Filmleri
Ansiklopedisi 1914-2010, I. Cilt (1914-1961)
[32] Feridun Kandemir,a.g.d.,s.16.
Hikmet Feridun Es, Akşam,23 Ocak
1934,Salı, No:5492,s.10.
[33] Feridun Kandemir, a.g.d., s.26.
[34] Nusret Safa Coşkun, “Emin Belli ile Mülakat”
Türk Tiyatrosu, Emin Belli Jübilesi Özel Sayısı 1915-1940, No:117,s.16.
[35] Feridun Kandemir, “Emin Belli’nin Son
Jübilesi” Türk Tiyatrosu, Emin Belli Jübilesi Özel Sayısı 1915-1940, No:117,s.10
[36] Feridun Kandemir, a.g.m.,s.10,11.
[37] Muhsin Ertuğrul, Türk Tiyatrosu, Emin Belli
Jübilesi Özel Sayısı 1915-1940, No:117,s.2.
[38] Cumhuriyet, 17 Ocak 1941 Cuma, No:5904, s.2.
[39]
Mustafa Tunç, “Büyük Türk Sanatkarı Emin Beliğ Belli’nin Hayatından
Parçalar”, Darülbedayi Dergisi,
1 Ocak
1943 Cuma, No:154,s11.
[40] Bartın Gazetesi 17 Ocak 1941 Cumartesi,
Sayı:755,s.1.
[41] Mustafa Tunç, a.g.d.,s 11.
[42] Ahmet Naim Çıladır ,“Dr. Emin Beliğ Bellinin Belli Olmayan
Kabri” Doğu Büyük Ülkü Gazetesi, Yıl:3, Cilt:6,Ekim –Kasım 1945 Zonguldak, s.48.
[43] Bartın Gazetesi 17 Ocak 1941 Cumartesi,
Sayı:755,s.1.
[44] Dr. Neşet Halil Öztan, ”Büyük Sanatkâr Dr.Emin
Beliğ Belli” Türk Tiyatrosu, No:179,s.2.
[45] Prof. Dr. Ural Akbulut, “Tifo: 2000 Yılında
Dünyada 21,7 Milyon Tifo Hastası Vardı” http://www.uralakbulut.com.tr/wp-content/uploads/2018/04/T%C4%B0FO-2000-YILINDA-D%C3%9CNYADA-21-7-M%C4%B0LYON-T%C4%B0FO-HASTASI-VARDI-31-MART-2018.pdf
(Son
Erişim 21.06.2020)
[46] Ceren UTKUGÜN, "İkinci Dünya
Savaşı Yıllarında Türkiye’de Ekonomik Sıkıntıların Sosyal Hayata Etkileri
(1939-1945)", Doktora Tezi Eylül,
2016,Afyonkarahisar, s.202.
[47] Akşam,3 Ocak 1942 Cumartesi, No:
8332,s.3.
Son Posta, 1 Ocak 1942 Perşembe, No: 4099,s.3.
Vakit, 2 Ocak 1942 Cuma, No:8599,s.1.
[48] “Markalar sayesinde tiyatro meraklısı
bir nesil yetişiyor” https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/markalar-sayesinde-tiyatro-meraklisi-bir-nesil-yetisiyor-7744995 (Son Erişim 28.06.2020)
[49] “Hamit Beliğ Belli”, http://www.oktayaras.com/hamit-belig-belli/tr/29085 (Son Erişim 28.06.2020)
Yorumlar