VE FATMA BULUNDU...








Ve artık Fatma meçhul değil...

Bu blogu takip edenler bilir. Efemera belgeleri topluyorum. Bütçem el verdikçe kartpostal, fotoğraf, fatura, kimlik belgesi, ekmek karnesi vb. alıyorum. Alamadıklarımı da dijital olarak arşivliyorum. Neyse konumuz Fatma'ya gelelim 2 yıl önce 2 fotokartına bir müzayede rastladığım ve “Fatma Adında Meçhul Bir Kız" şeklinde birde burada bilgi olarak paylaştığım Fatma nihayet bulundu.

 Bu esrarengiz iyi eğitimli kızın hayatı bir film veya roman konusu olacak kadar olay örgüsüne sahipmiş dün akşam bölgemiz yerel tarihçilerinden Ekrem Murat Zaman'ın dikkati sayesinde artık Fatma'yı ve hikâyesini biliyoruz.

Ekrem beyin paylaşımı:

2018 yılında Gürdal Özçakır "Ekrem bey yukarıda mektup ta Fatma İstanbul'a giden rahibe hanıma yazmış Sadun bey Fransızcadan çevirmişti. Fatma bir yetim olmalı ve Fransız misyonu onu himayesine almış." yazarak bir Zonguldak fotoğrafı ve fotoğrafın arka yüzünü göndermişti.

Aşağıda Kartpostalın arkasındaki yazıyı yazan FATMA Ayşe Özdoğan Özek hocamın aracılığı ile bir kaç gün önce öyküsünü paylaştığım Fatma Dürsaf Pirol aynı kişi.

DAHA ÖNCE ALINTIYLA PAYLAŞTIĞIM ÖYKÜ AŞAĞIDA.

Değerli arkadaşım Ayşe Özdoğan Özek :

”Ekrem Bey günaydın, Zonguldak'la bağlantılı bu öykünün ilginizi çekebileceğini düşündüm. Selamlarımla" yazmış Instagram'a

Yazan: eceaymercrafthouse…

Öylesine güzel kaleme alınmış bir hikâye ki sayfayı çevirip devamını okumak, daha fazla bilgi edinmek geliyor insanın içinden. Hikâye gibi diyorum çünkü Ece Hanımın yazdıkları hikâye gibi. Hikâye gibi okuyorsun ama gerçekler acı. Hem de, Zonguldak'a tarih dersi gibi anlatılanlar. Hala bina olarak duruyor Fransız Okulu. O okulun müdiresi halasından söz ediyor.

Hilmi Çelikiz’i "KÖMÜRE GİDEN DEMİR YOLU" çalışmamdan biliyorum. Biraz da o nedenle dikkatle okudum Ayşe Özek'in iletimine aracı olduğu öyküyü.

Fotoğrafı görülen annesini anlatıyor ECE HANIM;

Fatma Dürsaf Pirol. Mavi gri gözleri vardı. Bembeyaz tenli simsiyah saçlı. Çok güzeldi. Değişikti güzelliği. Çok ince espriliydi ama o gözlerde hep hüzün vardı. Hep asildi. Şimdi, şimdi düşünüyorum da sanki yarım kaldı hayatında hep bir şeyler…

"Annemi bilmem ben. Beni halalarım büyütmüş. Zonguldak Fransız Okulu müdiresiymiş halam" derdi hep…

Hikâye çok karışık. Bir rivayete göre annesi Rum kızı, babası 1918 yıllarında bir Türk askeri. Birbirlerine âşık oluyorlar. Bu aşkın meyvesi doğunca, erkek tarafının ailesi kızı kabul etmiyor ve kız doğurtulur, zorla Yunanistan'a gönderiliyor. Güzeller güzeli bebek de Zonguldak'ta koca bir malikânede, içlerinden biri Zonguldak Fransız Okulu müdiresi olan halalarla büyüyor ve güzelleşiyor. Onlara anne diyor.

Yaş 18.

Bir gün biçki dikiş kursuna giderken yakışıklı bir beyefendiye rastlıyor. İsmi Hilmi Çelikiz. Kendinden 20 yaş büyük. Adam, bu duru güzelliği görür görmez aşık oluyor. Aileyle görüşüyor ve Dürsaf'la evlenmek istediğini bildiriyor. Hilmi Çelikiz dönemin meşhur demiryolu müteahhitlerinden biri. Atatürk vermiş soyadını. Halalar razı oluyorlar bu evliliğe.

Benim canımın içi anneannemdir kendisi. Hilmi Çelikiz ise dedem.

Hep derim ya ben anneanne çocuğuyum diye. Sığındığım yer, oyun arkadaşım, sırdaşım, en yakın arkadaşım oldu ölene kadar. Dedemle, ben doğduktan kısa bir süre sonra ayrılmışlar. O yüzden önceleri günlük ziyarete bize gelse de sonraları bizim evin kalıcı üyesiydi canım anneannem.

Tuhaf bir gerçekle karşılaştım 2018 Ekim ayında annemi kaybedince. Annemin ölüm ilanını alınca, annemin annesinin isminin yazılı olduğu yerde anneannemin isminin yazmadığını keşfettim. Muhtemelen eskiden çok yapıldığı gibi dedem anneannemle hiç evlenmemiş ve doğan çocuklarını da ilk karısı üstüne yazdırmış. Maalesef anneannemin ismine ise bugüne kadar hiçbir yerde rastlamadım.

Bu güzeller güzeli kadın neden bütün bunlara yıllarca katlanmış. Urfa'da konaklarda aşçılarla, uşaklarla başlayan hayat hiç parasız Ankara'da nasıl bitmiş? Annem ve dayımın üzerine kayıtlı olduğu diğer Fatma Hanım nasıl razı olmuş bunlara? Zonguldak, Urfa ve sonra Ankara'da biten 75 yıllık gizemli bir hikâye…


google.com, pub-9766373420522367, DIRECT, f08c47fec0942fa0


Yorumlar

Sadece C. dedi ki…
Levent Bey'in bloğundaki yorumunuzdan merak edip geldim, hakikaten çok ilginç bir hikâye..Tarihi bir döneme, geleneklere, acılara işaret resmen! Çok etkileyici...
Evet bu tip efemera belgelerinin peşine düşünce her zaman olmasa da bazen talih göz kırpıyor.Ben buna "Araştırmacı Talihi" diyorum.Daha öncede buna benzer birkaç olay yaşadım.Yorumunuz için teşekkürler.

Bu blogdaki popüler yayınlar

KDZ.EREĞLİ İLE İLGİLİ KİŞİ, LAKAP,YER ADLARI VE DEYİMLER

BİR İSYANIN ANATOMİSİ;DEVREKLİ SAHTE KADIN PEYGAMBER DUDU HATUN İSYANI İLE KIZLAR DERESİ EFSANESİNİN BAĞLANTISI

ZONGULDAK DOĞUMLU TÜRK POPU’NUN İLK STARLARINDAN AY-FERİ