YELKENLİ BİR BRİK:SERAĞI BAHRİ
Buharlı
gemiler daha 'vira' demeden önce; kimisi kürekli, kimisi de yelkenli olan
gemilere Osmanlılarda da değişik adlar verilirdi. Kürekle hareket eden
gemilere; Uçurma, Karamürsel, Celiyye, Çamlıca, Kancabaş, Şayka, İşkampavye,
Şahtur, Çekelve, Kırlangıç, Firkate, Pergende gibi adlar verilirdi. Yelkenli
gemilere de Ateş gemisi, Şalope, Brik, Uskuna, Şehtiye, Ağrıpar, Korvet, Barça,
Kalyon, Firkateyn denilmekteydi. Yelkenleri olmakla birlikte kürekle de yol
alan bir savaş gemisi olan Çektiri’ler ya da Çekdirme’ler de vardı. Daha
sonra da denizlerde buharlı gemiler de boy göstermeye başlamıştı.
Uzun
Mehmet’in de buharlı bir gemide askerlik yaptığı, maden kömürünü de, ilk kez
bu gemide gördüğü de öteden beri söylene gelmiştir. Geminin adının da;
Siracı Bahri, Şıracı Bahri, Serajı Bahri, Serracı Bahri, Seragi Bahri olduğu
ifade edilmiş, kitaplara,makalelere, dergilere de böyle geçmiştir. Hatta;
Surağ-ı Bahri denildiğini de bazı araştırmacıların yaptıkları çalışmalarda da
görmekteyiz.
Biz de; bu
gemi var mıdır? Hangi döneme aittir? Gemi kürekli midir, yelkenli midir, yoksa
buharlı mıdır? diye araştırmaya koyulduk…
Yapmış
olduğumuz araştırma ve incelemelerde; yukarıdaki gemi adlarının hiç birinin
doğru olmadığını, bu yanlışlığın da hatalı telaffuzlardan kaynaklandığını
tespit ettim. Aslında gemi 'Serağı Bahri' adında yelkenli 'Brik'
bir gemidir. Gerçi Korvet, Kalyon olarak da yazanlar da olmuştur. Ancak
bu gemi bir Brik'tir. Çünkü; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı İstanbul Deniz
Müzesi Komutanlığı'nın arşivinde de adı 'Serağı Bahri Briki' olarak
geçmektedir. Bu gemi hem yelkenli, hem de 1850’li yılların bir gemisidir. Yani
buharlı bir gemi de değildir.
12.12.1935 ULUS GAZETESİ
Brik-Korvet-Kalyon ne demektir?
a)Brik: Yelkenli gemilerin iki
direkli ambarsız (tek ambarlı) olanlarına brik denilirdi. Brikler yarım
armalı, zamanının en seri harp gemilerinden olup; küpeşte lumarlarında topu
vardır. Brik her iki direği kabasorta denilen dört köşe yelkenlilerdir.
b)Korvet: Üçdirekli harp
gemilerindendir. Yalnız güvertesinde yirmi ila otuz topu vardır.Uzunluğu 33 ila
39 zira’dır. Korvet iki direği kabasorta ve üçüncü direk sübye donanımlı
gemilere denir.
c)Kalyon: Üç direkli yelkenli
büyük harp gemilerindendir. İki ve üç ambarlıları da vardır. Güge, barça, burton,
karaka, karavele, firkateyn, kapak ve üç ambarlılar hep kalyondur . Kalyonlar
43 ila 64 zira veya arşına yapılırdı.
Seragi Bahri adı ilk nerede
geçmektedir?
Uzun Mehmet ile ilgili 1903
yılının Sabah gazetesinde geçtiği ifade edilen haberde, bu gemi yok... 1916
yılı Müstakil Bolu Sancağı Salnamesinde de bu gemi yok... Gerçi bu salnamelerde
Uzun Mehmet de yok, Neyren de yok, burada Tiran var. Tiran’ı da Niran
yapmışlar... Yine Uzun Mehmet’in adının geçtiği 1925 yılına ait Meslek
Gazetesinde de bu gemi yok… Hatta 1930’lu yıllarda Uzun Mehmet ile ilgili
yapılan ilk haberlerde ve Ahmet Naim’in 'Zonguldak Maden Havzası Uzun
Mehmet'ten Bugüne Kadar' adlı kitabında da bu gemi ile ilgili bir bilginin
olmadığını görüyoruz.
Peki, bu
gemi ilk olarak, nerede geçiyor? Bugüne kadar yapmış olduğum araştırma ve
incelemelere göre; 12 Aralık 1935 tarihli Ulus Gazetesinde geçiyor. Öncesinde
bu gemi ile ilgili bir bilgi var mı, ben görmedim.
Ulus Gazetesi'ne göre Seragi Bahri:
12 Aralık
1935 tarihli Ulus Gazetesinin 6. sayfasında 'Maden Kömürümüz' adlı yazıda
bulunmaktadır. Bu yazıda “Ereğli limanına yaslanmış tatlı bir sathı
mailde (Kestaneci köyü nde) doğan ve Karadenizin bazan kuduran ve bazan
uyuyan manzaralarına baka baka büyüyen Uzun Mehmet asker ocağında yirmi iki
sene didindikten, çırpındıktan sonra memleketine dönmüştü. Uzun Mehmet
askerliğinin son yılını (H.1241 M.1825) tarihinde Sinop tersanesinde yapılan ve
buharla işliyen (Seragi Bahri) adındaki kalyonda geçirmişti. (Seragi Bahri)
donanmaya ilk iltihak eden buharlı gemilerden biridir. Koskoca bir gemiyi
yürüten siyah cevheri Uzun Mehmet bu gemide görmüş ve tanımıştı.” denilerek,
Seragi Bahri gemisinden bahsedilmektedir.
Yalnız
bu haberde geminin bir kalyon olduğu da belirtilmektedir. Kalyon ise üç
direkli, yelkenli büyük bir harp gemisine denir. İlk olarak İkinci Bayezid
devrinde yapılmış olan kalyona 'Göke' deniyordu ve 2 bin mevcutlu idi. Adına
Göke, Barça, Burton, Karaka, Karavele, Firkateyn, Kapak ve Üç Ambarlı denilen
gemilerin de hepsi kalyon tipi gemilerdir.
Cemal Kutay’ göre Serajı Bahri:
Yazar Cemal
Kutay, 23 Nisan 1937 tarihinde Ulus Gazetesi'ndeki 'Kömürün Romanı' başlıklı
yazısında “1827 Mayısının ilk cuması, işte bu sebeplerden, İstanbul
halkı boğazın iki kıyısına toplanmıştı. Evvela buharlı gemiler, önde Mahmudiye
ve arkasında Serajı Bahri bacalarından kara dumanlar savura savura kıyıları
dolaştılar ve sonra iki sahile yakın yerlerde demir attılar. Halk sandallarda
ve akın halinde gemileri gezdi.” Sonrasında yazar Kutay, "Kdz.
Ereğli’nin Kestaneci köyünden olan Uzun Mehmet gemiler için asker ayrılacağını
duyduğu günden, zamanının en yeni Serajı Bahri tayfalarından oluncağa kadar
hayatının en heyecanlı günlerini geçirmişti.” demişti.
Tahir Karauğuz’a göre Siracı Bahri:
08 Kasım
1949 tarihinde Ulus Gazetesi'nde çıkan bir haberde Tahir Karauğuz’un hazırlamış
olduğu bir yazıdan bahsedilmektedir. "Bugün bu sahada rivayet yok,
tespit edilmiş bir hakikat vardır. Bu hakikat, havzamız maden kömürünün ilk
defa Uzun Mehmet adlı Türk çocuğu tarafından bulunmuş olduğudur. Uzun Mehmet
maden kömürünü nerede ve nasıl buldu. Ereğli’nin Kestaneci köyünde doğmuş olan
Uzun Mehmet deniz eri olarak Siracı Bahri gemisinde askerdi.” demiştir.
Zonguldak'ın
maden tarihini, bugün anlatıldığı şekliyle belirleyenlerden biri olan
Tahir Karauğuz'unda Uzun Mehmet’in askerlik yaptığı geminin adını 'Siracı
Bahri' olarak belirttiğini görüyoruz. Siracı Bahri adını kullananlar;
sanıyorum Tahir Karauğuz’un bu yazılarını doğru olarak kabul ederek, kaynak
olarak almış olabilir diye düşünüyorum.
Necdet Sakaoğlu’na göre Siracı
Bahri:
Necdet
Sakaoğlu’nun Nokta Dergisinde 'Uzun Mehmet bizi affet' başlığıyla yaptığı
bir söyleşide: “1829’da Uzun Mehmet’in kömür bulması diye bir şey
olmadığını şuradan da anlayabiliriz. O sırada Osmanlı Devleti’nin bir donanması
yok, çünkü hepsi Navarin’de yanmış. Yanan gemilerin hepsi de kalyon tipi
yelkenliler. Aralarında buhar motorlu tek bir gemi yok. Uzun Mehmet masalları
da, bahriye subaylarının terhis olan askerlere kömür örneği verdikleri
anlatılır. Oysa o devirde ne bahriye subaylığı, ne de terhis olayı var. Çünkü
devşirme sistemi yürürlükte. Açıkça anlaşılıyor ki, o günlerde ne kömür
gereksinimi var, ne terhis olan asker, ne de bahriye subayı. Dolayısıyla,
oluşturulan efsane temelinden yerle bir oluyor.” dedikten sonra aynı söyleşide
“Amiral Fahri Çoker bunun üzerinde durdu ve bahriye tarihimizde, Uzun Mehmet’in
çalıştığı söylenen 'Siracı Bahri' adlı bir vapurun olmadığını söyledi. Ama
sanıyorum Zonguldaklılar pek memnun olmadılar bu işe...”demektedir. Burada,
Necdet Sakaoğlu'nun gemiyi ararken 'Siracı Bahri' olarak aradığını
görüyoruz. Bu sebeple de gemiyi bulamamış...
Bahri S.Noyan’a göre Surağ-ı Bahri
Korveti:
Kendisi de
emekli bir deniz subay olan Bahri S.Noyan Hayat Tarih Dergisinde “Donanmamızda
buhar devri, II.Mahmut zamanında başlamış ve padişahın deniz gezintileri için,
1828 yılında İngiltere’den 'Swift' adında bir vapur getirilmişti. İlk buharlı
tekne ise 1838’de İstanbul Tersanesinde Amerikalı inşaiye mühendisi Foster
Rhodes tarafından yapılmıştı”. demektedir. Yazının devamında “Yurdumuzda
maden kömürü ilk defa 1829 yılında Ereğli’de bulunmuştu. Askerliğini deniz eri
olarak 'Surağ-ı Bahri' korvetinde yapan Uzun Mehmet, terhis olunca,
subaylarının; milletimiz kömür yüzünden yabancı memleketlere büyük paralar
ödüyor.” tarzındaki sözlerini dikkatle dinlemiş ve torbasına koyduğu kömür
numuneleriyle, doğduğu yer olan Ereğli’nin Kestaneci köyüne dönerek Safranbolu
Kaymakamı Hacı İsmailoğlu İsmail Ağaya kapılanmıştı.”demiştir. Emekli
Den.Alb.Bahri S.Noyan kendisinin de bir denizci olması hasebiyle buharlı ve
yelkenli ya da kürekli gemileri ayırt edebilecek bilgi ve donanıma sahip
biridir. Uzun Mehmet’in askerliğini yaptığı 'Surağ-ı Bahri Korveti' nin
buharlı gemi olduğunu açıkça ifade etmese de yazının gelişiminden böyle bir
anlam çıkmaktadır. Oysa ki korvetler de yelkenlidir.
Recep Çetin’e göre Siracı Bahri:
Recep Çetin
ise, yazmış olduğu kitapta geminin adını verirken Bahri S.Noyan’ın yazısından
bahsederek şöyle demektedir. “Yukardaki yazıda Uzun Mehmet’in
askerliğini yaptığı geminin adı Surağ-ı Bahri olarak belirtilmiştir. Başkaca
kaynaklarda ise bu geminin adının Siracı-Şıracı-Serracı (A.Naim) gibi
kelimelerle yazılmış olduğunu gördük.” şeklinde ifadede bulunsa da
kendisi de; İstanbul Denizcilik Müzesi'ne yaptığı bir başvuruda geminin
adını 'Siracı Bahri' olarak tanımlamıştır.
Recep Çetin'in başvurusu:
“Zonguldak’tan
Mehmet adlı bir erin, 1820’li yıllarda faaliyette olduğu belirtilen
Siracı Bahri adlı bir gemide askerlik yaptığı belirtilir. Bu er ve beraberindeki
askerler, askerlik vazifesini sona erdirip terhis olacağı zaman, bir
komutanı(subay)tarafından “Yanartaş” gösterilir. “Komutan ‘bu taştan gittiğiniz
yerlerde bakın ki bulursanız bize götürün’ der. Köye dönen Uzun Mehmet köydeki
gezileri esnasında bu taşları tespit eder ve böylelikle kömür bulunmuş olur.
Fakat bu resmi bilgilerin doğru olmadığını belirtenler de olmuştur. Onlara göre
böyle bir gemi ve subay bulunmamaktadır. Sonuç olarak; yaptığımız bir
araştırmaya kaynaklık etmek üzere, 1820’li yıllarda var olduğu belirtilen
Siracı Bahri gemisi hakkında, Müze Müdürlüğünüzün bilgilerini talep etmekteyiz.”
Recep Çetin'e verilen cevap:
“e
postamızda belirtmiş olduğunuz Sirac-ı Bahri adlı gemiye ait araştırma uzman
tarihçi arkadaşımız tarafından yapılmış olup hem Deniz Müzesi Arşivi
kataloğunda hem Başbakanlık Osmanlı Arşivleri kataloğundaki evraklarda böyle
bir isme rastlanılmamıştır. 19.yy’daki gemilerle ilgili temel kaynaklar olan
Ali İhsan Gencer, Ahmet Güleryüz, Şakir Batmaz ve İdris Bostan gibi
hocalarımızın eserlerinde de bu isme rastlanılmamıştır.Ancak bir isim
benzerliği olarak değerlendirmek isterseniz II.Mahmud dönemine ait Seca-i Bahri
adlı gemi size belki başka bir yol açabilir.İyi çalışmalar.”
Burada
Necdet Sakaoğlu nasıl 'Siracı Bahri' adlı gemiyi aramışsa Recep Çetin de
aynı şekilde 'Siracı Bahri' adlı gemiyi aramış ve kendisine böyle bir
geminin olmadığı ifade edilmiştir. Çetin, aramalarına devam da etmiş, Osmanlı
Arşiv kataloglarında yapmış olduğu taramalarda “Şica’i Bahri (Şüca’ı Bahri)
adıyla bir korvetin-geminin bilgi ve belgelerine ulaştık.” demiştir.
Oysa; Recep Çetin korvet olan bir geminin de bir yelkenli olduğunu bilmeliydi.
Kaldı ki bu gemi ile ilgili arşivlerdeki belgenin tarihi hicri 23/Z/1226(
08.01.1812)’dir. Oysa aranılan gemi buharlı bir gemidir. Zaten o
tarihlerde buharlı gemi de yok…
Nejat Gülen’ e göre Buharlı Gemiler:
Yazar, “1829’da
II.Mahmut’un padişahlığında 128 toplu 'Mahmudiye' kalyonu ve 64 toplu
'Şerefsan' fırkateynini Mehmet Efendi inşa etti. 1830-1840’lı yıllarda
İstanbul’da kömürle işleyen, yandan çarklı,buharlı gemiler görülmeye başlandı.
Buharlı gemiler daha çok ticari amaçlarla kullanılıyordu. Savaş gemileri gene
büyük yelkenli kalyonlardı”. dedikten sonra;
Buharlı
Gemiler:
Adı
Yapıldığı Yer
Yapıldığı Yıl
Sürat(Swift)
İngiltere
1828
Kebir
İngiltere
1828
Sagir
İngiltere
1829
Mesiriferah
Amerika
1831
Mesiri
Bahri
İstanbul
1838
Tairi
Bahri
İstanbul
1839
Peykişevket
Fransa
1839
Hümayıpervaz
-
-
olarak buharlı gemileri
sıralamıştır.
Yazar
yazının devamında: “İstanbul tüccarları aralarında para toplayarak
İngiltere’den bir buharlı gemi satın aldılar ve bunu padişaha hediye ettiler.
20 Mayıs 1828’de İstanbul’a gelen ve orjinal adı 'Swift' olan bu gemiye halk
'Buğu Gemisi' adını taktı. Padişah bu gemiyi çok beğendi. Marmara’da
gezindi, hatta Tekirdağ’a kadar gitti. Ayrıca, Mısır Hidivi de Padişaha 'Hümayı
Pervaz' ismi verilen bir buharlı gemi hediye etti. İlk buharlı gemiler
Tersane-i Amire tarafından yönetiliyordu, gemicilerin gelirleri de Tersane-i
Amire hazinesine veriliyordu. İlk ticaret gemileri Eseri Cedit ve Girit idi.
Çok yeni olan buharlı gemiler İngiliz çarkçılar tarafından yönetiliyor, Türk
personelde yeni denizcilik kurallarını onlardan öğreniyorlardı. 1860 yılına
gelindiğinde İstanbul’da Haliç’teki tersanede inşa edilen gemilere
İngiltere’den ithal edilen makinelerin monte edilmesinden sonra denize indirme
törenlerine padişahın gelmesi adet olmuştu.” demiştir.
Yukarıda
Nejat Gülen, buharlı gemilerin yapılış yerlerini ve yıllarını sıralamıştır.
Bazı yazarların da ifade ettiği Siracı, Şıracı, Serracı, Surağ-ı Bahri
dedikleri, bizim de arşivlerden ve bazı kaynaklardan elde ettiğimiz gibi adının
'Serağı Bahri' olan gemi bu sıralamada bulunmamaktadır. Çünkü 'Serağı
Bahri' buharlı değil yelkenli bir gemiydi.
İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığına
Başvurumuz:
Bazı
kaynaklarda bu geminin adının 'Serağı Bahri Birik' olduğunu ve
gemilerin bilgilerinin ve özellikle seyir defterlerinin Deniz Kuvvetleri'ne
bağlı İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı'nın arşivinde bulunduğunu öğrendim ve
mail olarak adı geçen kuruma bir başvuruda bulunmuştum.
Deniz Müzesi Komutanlığına
Beşiktaş/İstanbul
Değerli
Yetkili
Yapmış
olduğum bir araştırmaya kaynak olması için müzenizin envanterinde bulunan
Osmanlı döneminin gemisi 'Serağı Bahri Briki' adlı geminin buharlı ya da
yelkenli bir gemi olup olmadığını tarafıma bildirilmesini, ayrıca aşağıda tarih
ve dosya no’sunu belirttiğim 'Seyir Jurnali' den birkaç örneğini belirtmiş
olduğum mail adresime göndermenizi arz ederim.
Nihat Yasa
Eğitimci-Araştırmacı
Gemiler Bölümünde
1-Serağı Bahri Brik Seyir Jurnalı
Tarihi: M.1850, dosya no: 20
2-Serağı Bahri Brik Seyir Jurnalı Tarihi:
M.1852, dosya no: 23
diye tarihini ve dosya
numaralarını da belirttiğim bir başvuruda bulundum. Deniz Müzesi Komutanlığı
yetkilileri bu mailime cevap vermiş, ancak; adı geçen müzenin
envanterinde bulunan belgelerin incelenmesi için bizzat yerinde başvuru
yapabileceğimi ve üye olduğum takdirde bir yıl gibi bir süre bu arşivden
yararlanabileceğimi ifade ettiler.
İstanbul Deniz Müzesi
Komutanlığı'nın Serağı Bahri Brik başlığıyla cevabı:
“Sayın
YASA, bahse konu bilgilere ulaşmak için Deniz Müzesi arşivinden yararlanmanız
gerekmektedir. Arşiv araştırmacısı olmak için Deniz Müzesi internet sayfasında
bulunan arşiv ve kütüphane bölümündeki araştırmacı hizmetleri bölümündeki
belgeleri doldurup şahsen müzemiz bünyesinde bulunan Deniz Tarihi Arşivine elden
başvuru yapmanız gerekmektedir. Gerekli iznin çıkmasını takiben 1 yıl boyunca
arşiv ve kütüphanede çalışma yapabilirsiniz. Saygılarımızla…” dediler.
Serağı Bahri İngiltere'de:
Dz.Kur.Bnb.Hasan
İlhan ile Dz.Kur.Bnb.F.Emre Ülger’in 2014 yılında hazırladığı ‘Türk
Bahriyesi’nin İlkleri’ adlı kitapta Mirat-ı Zafer, Serağı Bahri ve Şihab-ı
Bahri adlı yelkenli gemilere 05 Ağustos 1850 tarihinde buharlı makine
konulması için İngiltere ve Fransa’ya gönderilmesi ile ilgili bir bilgi
bulunmaktadır. Sonrasında bu yelkenli gemilere buharlı makine takılıp
takılmadığını bilemiyoruz. Elimizde bir bilgi de bulunmamaktadır. Gerçi bir
başka belge ve bilgilerde bu gemilerin İngiltere’ye eğitim amaçlı gittiğinden
de bahsedilmektedir.
Portsmouth Türk Deniz Şehitliği:
Yukarda
adını belirttiğim 'Türk Bahriyesinin İlkleri' adlı kitapta 1902 yılında yurt
dışında ilk Türk Deniz Şehitliği’nin açılması ile ilgili bir bilgi
bulunmaktadır. Parantez içinde de (İngiltere-Portsmouth) (Mirat-ı Zafer ve
Serağı Bahri) denilmiştir.
1850 yılında
Portsmouth yerel gazetelerinden birinin haberine göre: “İngiliz usulü top
talimi ve seyr-i sefain eğitimleri görmek üzere İstanbul'dan avara eden Mirat-ı
Zafer ve Serağı Bahri Brik isimli iki firkateyn Ekim 1850'de
Portsmouth/İngiltere Deniz Askeri Üssü'ne intikal ederler. Portsmouth
Limanı'nda bulunan iki Türk firkateyninin subayları Sir Godfrey Webster' in
rehberliğinde, Portsmouth Tersanesi ve Clarence Kızakhanesi'nin hemen tüm
bölümlerini ziyaret etmiş bulunurlar.” Yazının devamında, Türklerin erzak
alışverişi yaptıkları, gemileri ziyaret etmek isteyen İngilizlere çok nazik
davrandıkları, ancak cuma ve cumartesi günlerini dinî inançları nedeniyle
ibadete ayırdıkları ve bu günlerde ziyaretçi kabul etmedikleri
belirtilmektedir. Coşkuyla karşılanan leventlerimizin eğitimleri başarıyla
devam etmektedir. Fakat Portsmouth ve karşı kıyıdaki (Gosport) sağlık
koşullarının dikkate alınmaması (yeterince önlem alınmaması) firkateyn
mürettebatlarına pahalıya mâl olacaktır. 1849 yazında görülen kolera salgınında
bölgede bini aşkın kişi hayatını kaybetmiştir. Kanalizasyon sisteminden yoksun,
tersane işçilerinin üst üste yığılarak yaşadığı sağlıksız mahallelerde, altyapı
çalışmaları ancak 1854' ten sonra başlatılabilmiştir. Kolera salgının 1850
yılında Gosport'a sıçraması bu tarihlerde bölgede bulunan denizcilerimize acı
kayıplar yaşatacaktır. Gosport'ta, 1745'ten 1996'ya kadar İngiliz Kraliyet
Donanması adına hizmet veren, Haslar Hastanesi, kabristanının bir bölümünü Türk
şehitliğine ayırmıştır. Günümüze kalan mezar taşları olayın şahitleri
niteliğindedir. Taşların tümü 1850-1851 yıllarına aittir, çoğunluğu ise 1851
tarihlidir. Aynı yılın içinde, beş aylık bir zaman diliminde, 26 Türk
denizcisinin birden vefat etmiş olması salgın hastalığın boyutlarını
göstermektedir. 1985'te Genelkurmay Başkanlığı tarafından başlatılan bir
çalışma sonucunda restorasyonu yapılan Şehitlik, Türk Deniz Şehitleri Günü olan
4 Nisan 1993'te törenle açılmıştır.
Özgün
taşların çoğu bu dönemde yenilenmiş olmalıdır. Şehitlikte halen üç adet özgün
mezar taşı bulunmaktadır. Bunlardan biri 'kullu nefsun zâikatul mevt' ibaresi
ile başlayıp şehitlikte yatan tüm 'asakir-i İslam'dan merhumin'in ruhları için
el Fatiha' ile her iki gemi mürettebatından, bu şehitlikte yatanların tümüne
birden ithaf edilmiştir. Burada ilginç olan diğer bir nokta ise bu taşın
üzerinde yer alan ay yıldızın bir yandan Türk-Osmanlı geleneğini çağrıştırırken
aynı zamanda Gosport'un karşısında yer alan Portsmouth kentinin sembolü olması
ve günümüzde de bu özelliğini sürdürmesidir. Diğer taş ise 'Huve'l
hallaku'l bâki-La ilahe illâllah Muhammed resulullah' ibaresi ile başlamakta ve
'Liman Reis-i-zâde Mehmed Kapudan ruhu için el Fatiha' ile sona ermektedir ve
yalnızca Serağı Bahri'nin komutanı Mehmet Kaptan'a adanmıştır. Taşların ilki
'Muharrem 1268' ikincisi ise 'fi 24 Câ 1267' tarihlidir. Bu tarihler
miladi 1851'e denk düşmektedir.
Cenazeleri ülkeye ulaştırılamayan askerler önce
Portsmouth Deniz Hastanesi’nin bahçesine 1902 yılında ise, hastane yakınında şu
an bulundukları 'Chayhall Askeri Mezarlığı'na defnedilmiştir. Bakımından
Türkiye’nin Londra Askeri Ataşeliği’nin sorumlu olduğu bu şehitlikte Mirat-ı
Zafer ve Serağı Bahri gemilerimizin askeri olan 26 denizci yatmaktadır.
Değerlendirme:
Serağı
Bahri üzerinde bu çalışmayı yaparken, öncelikle denizcilik ve bahriye alanında
uzman sayılan eserleri ile bilgi dağarcığımızı zenginleştiren İsmail Hakkı
Uzunçarşılı, Ali İhsan Gencer, Fahri Coker, Emin Yüce, Ahmet Güleryüz, Şakir
Batmaz ve İdris Bostan, Bülent Işın, Nejat Gülen, Oktay Sönmez’in eserlerini
inceledim. Başbakanlık Osmanlı Arşivi kataloglarına da baktım. Ne bu
kitaplarda, ne de Osmanlı Arşiv Kataloglarında 'Serağı Bahri' adlı gemiye
rastlamadım. Koskoca İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı'nın bile, Recep Çetin’e
verdiği cevapta böyle bir geminin olmadığı kanaatinde olduğunu, yapmış olduğu
yazışmalarında görüyoruz. Aynı şekilde Necdet Sakaoğlu’da gemiyi ararken
yanlış isim üzerinden aramış, hatta Amiral Fahri Coker’e ‘Siracı
Bahri’ adında gemi var mıdır diye sormuştur. Ancak, geminin adı ‘Siracı
Bahri’ değil, ‘Serağı Bahri’ dir. Tabi ki koskoca amirale de ‘Siracı Bahri’
derseniz adam da ‘Siracı Bahri’ diye arar ve böyle bir adla bir geminin
olmadığını söyler.
Oysa;
İstanbul Deniz Müzesinin arşivlerinde bu gemi ile ilgili bilgiler
bulunmaktadır. 'Serağı Bahri' gemisinin 1850-1853 yılları arasında seyir
jurnali arşivde bulunmaktadır. Arşiv kayıtlarında 'Serağı Bahri
Brik' olarak geçen bu gemi yelkenli bir gemidir. Bu tür yelkenli
gemilerin ömrü de 15 yıl dolayındadır. Bu gemi ile ilgili olarak; bazı yazarlar
'Korvet', bazıları da 'Kalyon' demiş, biz de Deniz Kuvvetlerine bağlı İstanbul
Deniz Müzesi Komutanlığının arşivindeki bilgilere göre “Brik” diyoruz. İster
'Kalyon', ister 'Korvet', ister 'Brik' olsun; bu üç tip gemide yelkenli
gemilerdir. Yelkenli gemiler buharlı gemilerden farklı gemilerdir. Bunların
bilinmesi gerekir.Denizciler de zaten bilir bunları…
Nejat
Gülen’de, buharlı gemilerin yapılış yerlerini ve yıllarını sıralamıştır. Bazı
yazarların da ifade ettiği Siracı, Şıracı, Serracı, Surağ-ı Bahri dedikleri,
bizim de arşivlerden ve bazı kaynaklardan elde ettiğimiz gibi adının Serağı
Bahri olan gemi bu sıralamada bulunmamaktadır. Çünkü Serağı Bahri buharlı değil
yelkenli bir gemiydi.
Ulus
Gazetesi H.1241 M.1825 tarihinde Sinop tersanesinde yapılan ve buharla
işlediğini belirttiği Seragi Bahri adında bir kalyondan
bahsetmektedir. "Seragi Bahri donamaya ilk iltihak eden buharlı gemilerden
biridir". derken, Ali İhsan Gencer de, buharlı gemilerin, Türkiye’de ilk
defa olarak 1827 (H.1243) senesinde İngilizler tarafından getirilerek
Padişaha satılan, adının 'Sürat' ismi verilen gemiye halk 'Buğu
Gemisi' olarak bilinen gemidir demektedir.
Yine Deniz
Kuvvetlerinin 'Türk Bahriyesinin İlkleri' adlı kitabında adları Mirat-ı
Zafer, Serağ-ı Bahri ve Şihab-ı Bahri olan yelkenli bu gemilerin
İngiltere’ye buharlı makine takılması amacıyla gittiğinden bahsedilmektedir.
Bazı askeri kaynaklara göre de, İngiltere’ye eğitim amaçlı gittiğinden de
bahsedilmektedir. Dolayısı ile iddia edildiği gibi Serağı Bahri adlı gemi
Uzun Mehmet’in askerlik yaptığı iddia edilen yıllara tekabül eden bir
gemi zaten değildir. Bu tür iddialar söylemekle, yazmakla, sağa-sola sataşmakla
gerçek olmuyor. Ne ile oluyor? Kanıt ile, belge ile oluyor...
Sonuç
olarak şunu ifade etmek istiyorum. Yıllarca bu gemi aranıp durdu. Bizim yapmış
olduğumuz bu çalışma ile bu geminin adı,tipi ve hangi yıllara ait bir
gemi olduğu tarafımızca ortaya konmuştur. Bu günden sonra konu üzerinde çalışma
ve araştırma yapacak olan araştırmacılara da, fikir vereceği düşüncesi ile bir
gemici tabiriyle VİRA BİSMİLLAH! diyelim.
Kaynaklar:
1-BİRGEN
Muhittin,Ereğli Kömür Havzası,
Kömür Havzası Hakkında Umumi Malumat”, Meslek,1925.
2-NAİM Ahmet, Zonguldak
Havzası-Uzun Mehmet’ten Bugüne Kadar, Hüsnütabiat Mat. İstanbul, 1934
3-12 Aralık 1935 tarihli Ulus
Gazetesinin 6.sayfasında “Maden Kömürümüz
4-ÖZEKEN Ahmet Ali Ereğli
Kömür Havzası Tarihi Üzerine Bir Deneme, 1840-1940”, İstanbul, 1944.
5-KARAUĞUZ Tahir,Kömür
Servetimiz Nasıl Meydana Çıktı.08.11.1949 tarihli Ulus Gazetesi
6-KARAUĞUZ Tahir, Uzun
Mehmed’den Günümüze Kadar Türkiye’de Kömür I, Karaelmas Basımevi Zonguldak 1959
7-Kitab-ı Bahriyye Piri
Reis,Tercüman 1001 Temel Eser.
8-UZUNÇARŞILI İsmail
Hakkı,Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, TTK,1988.
9-SAKAOĞLU Necdet,“Uzun Mehmet
bizi affet” Söyleşi:12 Kasım 1989 NOKTA, S.102-103
10-BOSTAN İdris,Osmanlı
Bahriye Teşkilatı, Tersane-i Amire, TTK1992.
11-BOSTAN İdris,Osmanlılar ve
Deniz, Küre Yay. 2007.
12-BOSTAN İdris,Adriyatik’te Korsanlık,
Timaş, 2009.
13-SÖNMEZ Oktay,Anılarda
Gemiler, İş Bankası Yay. 2001.
14-GENCER Ali
İhsan,Bahriyede Yapılan Islahat Hareketleri (1789-1867),TTK,2001.
15-GÜLEN Nejat, Şanlı Bahriye,
Kartaş Yayınevi,2001
16-IŞIN Bülent,Osmanlı
Bahriyesi Kronolojisi,Dz.K.K. Basımevi, 2004.
17-TOKSOY Levent,Amasra
Tarihine Denizden Bakış, Deniz Kuvvetleri K.lığı 2009.
18-Müstakil Bolu Sancağı
Salnamesi Bolu Belediyesi, Bolu Araştırmaları Merkezi,
19-COKER Fahri, Bahriyemizin
Yakın Tarihinden Kesitler, Dz. K.K.lığı Basımevi
20-TUTEL Eser,Gemiler,
Süvariler, İskeleler, İletişim Yay.
21-YÜCE Emin,Abdülhamid
Donanması'nda Bir Bahriyeli, Timaş Yayınları, Ocak 2010
22-TAK İsa, Osmanlı Döneminde
Ereğli Madenleri, Basılmamış doktora tezi, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Erzurum,2001
23-ÇETİN Recep,Uzun Mehmet,Ses
Reklamcılık Matbaacılık,Ankara,2015
24-http://www.denizmuzeleri.tsk.tr
25-KUTAY Cemal,Kömürün
Romanı,23 Nisan 1937 Ulus Gazetesi
27-İLHAN
Hasan,Dz.Kur.Bnb,ÜLGER F.Emre,Dz.Kur.Bnb.Türk Bahriyesinin İlkleri Deniz
Basımevi Müdürlüğü, 2014
Sözlükler:
1-Deniz Kuvvetleri Terimler
Sözlüğü, Cem Gürdeniz, SHOD, 2001.
2-Denizcilik
Sözlüğü, Münip Baş, Akademi, 2001.
google.com, pub-9766373420522367, DIRECT, f08c47fec0942fa0
Yorumlar