CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE EREĞLİ KÖMÜR HAVZASI (1920-1940)
CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE EREĞLİ
KÖMÜR HAVZASI (1920-1940)
Murat KARA
Tarih Öğretmeni
Kdz.Ereğli - Zonguldak
Murat KARA*
Öz
Milli Hükümet ve Cumhuriyet İdaresi, bağımsızlığımızı
kazanmadan önce ekonomiye önem vermiş ve bunun için önemli çalışmalar
yapmıştır. İktisat Vekaleti’nin kurulması, Amele Kanunu, İzmir İktisat
Kongresi’nin toplanması, İş Bankası’nın açılması, Teşvik-i Sanayi Kanunu ve
Etibank’ın kurulması bunların en önemlilerindendir. Yapılan bu çalışmalar
sonucu Ereğli Kömür Havzası’nda kömür üretimi artmış ve ekonomik kalkınmada
önemli bir gelişme sağlanmıştır. İlk olarak özel teşebbüs teşvik edilmiş, ancak
savaş koşullarından dolayı özel teşebbüsün yetersiz kalması sonucu devlet
ekonomiye müdahale ederek ülkenin kalkınması sağlanmaya çalışılmıştır. Böylece
Atatürk’ün “Devletçilik İlkesi” uygulamaya konulmuştur. Ekonomik kalkınmanın ancak yerli sermaye ve
müteşebbis ile olabileceği inancıyla, yerli şirketler desteklenmiş ve Etibank
ile Ereğli Kömür Havzası “millileştirilmiş” ve ülkemiz adına önemli kazançlar
elde edilmiştir.
Anahtar Kelimeler:
Kömür, Maden, Sanayi.
REPUBLICAN IN PERIOD EREĞLİ COAL BASIN (1920-1940)
Abstract
National Government and Republican
Administration has paid speacial attention to economics and done important
works in the economic sphere in the country. The establishment of Ministry of
Economics, Law for the Encouragement of Industry, making of Workers Law,
organizing of İzmir Economy Congress, opening of Is Bank and Etibank are the
most significant works done by the Republican Administration. As a result of
all those works, Coal Production has increased in Ereğli Coal Basin and this
also has led to economic development in the country. First of all, Private
Sector has been encouraged, but because of the difficult war conditions, the
state has tried to develop the economic conditions of the country by
interfering the economy. In this way, The "principle of Etatisme" of
Ataturk has been put into practice. With the belief ecomomic development could
only be realized by means of domestic capital and local entrepreneurs, local
companies has been supported and Etibank and Eregli Coal Basin has been
nationalized and obtained significant gains in the name of the country.
Keywords: Coal, Mine, Industry.
GİRİŞ
23 Nisan 1920 tarihinde TBMM’nin
açılmasıyla Ereğli Kömür Havzası’nın yönetimi Milli Hükümet’e geçmiştir. Ancak
bu tarihlerde Havza’nın durumu hiç de iyi değildir. Fiilen Fransız askerlerince
işgal altında olan kömür havzasından çıkarılan kömürler İstanbul’da kurulan “İhtilâf Kuvvetleri Kömür Komisyonu”
(Genç, 2007: 132) tarafından istediği gibi tasarruf edilmektedir. Havzada
Fransız ve İtalyan kolonilerinin yanında bir de Pontus hizbi ortaya çıkmıştır.
8 Mart 1919’da Zonguldak’a 400 Fransız askerinin gönderilmesiyle azınlıkların
taşkınlıkları artmış, Rumlar Ereğli işgalinde düşmanla hareket etmişlerdir.
Hatta Fener Rum Patrikhanesi’nce Zonguldak’a iki papaz gönderilerek asayişi
bozmak için propaganda yapmışlardır (Çağlar, 1995: 22). Dolayısıyla havza resmen talan edilmekte ve
millî kaynaklarımız yabancılar
tarafından sömürülmektedir (Savaşkan, 1993: 40).
300 adete yakın kömür ocağı bulunan
havzada üretim ilkel şartlarda yapıldığından yıllık bir milyon tonu
bulmamaktadır. Ocakların idaresi Fransız ve İtalyan şirketlerine aittir.
İşçinin sağlığı için herhangi bir tedbir alınmadığı gibi yeterli ücret de
verilmemektedir. Çok zor şartlarda çalışmak zorunda kalan köylü işçiler, sağlık
ve temizlik bakımından mağdur oldukları gibi rahat edebilecekleri yatakları
dahi yoktur. Yedikleri tek gıda ise mısır unundan yapılan “malay”dır.[2] İş
yerinde çalışırken giydikleri elbiselerle tekrar köylerine dönmektedirler (Bildik,
1950: 16).
İşçiler köylerine dönerlerken yanlarına
dinamit almaktadırlar. Bunun sebebi, iki üç ay köyünden ayrı kalan işçilerin,
çok zor şartlarda çalıştıklarından, köye yaklaştıklarında dinamitleri patlatıp
sağ salim olarak köye döndüklerini haber vermeleri ve böylece köylülerce sevinç
içinde karşılanmalarıdır (Bildik, 1950: 17). Bu durum bile hem çalışan işçinin
hem de onları dört gözle bekleyen ailelerinin hangi psikolojide olduklarını çok
çarpıcı bir şekilde ifade etmektedir.
Bu dönemde kömür havzasında var olan üç kuruluş
havzanın gelişiminde önemli rol oynamıştır. Bu kuruluşlar Zonguldak Maadin
Mühendisi Mektebi Âlisi, Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası ve Türkiye İş
Bankası’dır. Özellikle İş Bankası havzada çağdaş yöntemlerle, satın aldığı
ocakları işletmeye başlamıştır. Bunun sonucu olarak başta Fransız sermayeli
Ereğli Şirketi olmak üzere diğer yabancı şirketler, ocakları ilkel şartlarda ve
en önemlisi gayr-i insani yöntemlerle işletemeyeceklerini anlamışlardır
(Savaşkan, 1993: 42).
MİLLÎ HÜKÜMET VE
CUMHURİYET İDARESİ DÖNEMİ
(İKTİSAT VEKÂLETİ YÖNETİMİ, 1920-1940)
I. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında memleket harap
hale gelmişti. Savaş nedeniyle çalışan nüfusun üretim alanlarından ayrılmak
zorunda kalması iktisadi hayatı da olumsuz etkilemişti. Bu nedenle TBMM.’nin
ilk gayesi, savaş masraflarının iyice artması ve ülkenin gelir kaynaklarının
azalması üzerine, ekonomik hayatı yeniden canlandırmak olmuştur.
Savaş devam ederken bütün millî kaynakları savaş gücünü arttırmak için
seferber etmek gerekliydi. Bu nedenle öncelikle üretimi arttırmak için
askerlikten tecil ve mükellefiyet tedbirleri alınmıştır. Ardından milli bir
ekonomi politikası oluşturmak için “İktisat
Vekâleti” kurulmuştur. Böylece tüm ekonomik faaliyetler bir çatı altında
toplanmıştır. Mahmut Celâl Bey (Bayar) Ağustos 1920’de bu vekâletin başına
getirilmiştir (Eldem, 1994: 158).
İktisat Vekâleti konunun önemine
binaen, daha hükümet programı bile kabul edilmeden ülkenin ekonomisiyle alakalı
bütün kesimlerinin katılımını sağlayacak bir kongrenin hazırlıklarına başlamış
ve 17 Şubat ile 4 Mart 1923 tarihlerinde “İzmir
İktisat Kongresi”ni toplamıştır. Dolayısıyla kongrede ortaya konan
temennilerden çoğu kabul edilerek Millî
Hükümet’in ekonomi politikaları belirlenmiştir. Ülkemizin sanayileşme hareketi,
devletin teşviği ve himayesi altında, özel teşebbüsün gayretine bırakılmış ve
bu uzun zaman devam etmiştir. Ancak ne zaman ki, özel teşebbüs özellikle ağır
sanayi kurma konusunda yetersiz kalmışsa, devlet bizzat müdahale ederek
kalkınmayı hızlandırmıştır. Nitekim Atatürk’ün “Devletçilik İlkesi”nin uygulanması da bunun sonucudur.
Ülkemizin bütün ekonomi temsilcilerinin
katılımıyla gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi, ekonomik meselelerle
alakalı ele aldığı meselelerin çeşitliliği ve bunların çözümü için teklif
ettiği tedbirler bakımından çok önemli bir toplantı olmuştur. (Eldem, 1994: 160).
Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra
yeni Türk Devleti’nin ekonomik politikaları şu üç temele dayandırılmıştır (İnan,
1989: 14):
1)
Yabancı şirketler
elindeki imtiyazları satın alarak millileştirmek.
2)
Endüstrileşmeye
gidilirken, ulaşım için memleket yollarını bir plana göre yapmak.
3)
Devletçilik
ilkesine göre yurdun doğal kaynaklarını tespit ederek nerelerde hangi endüstri
tesislerinin kurulabileceğini ekonomik koşullara göre planlamak. Devletin
yapacağı ve işletecekleri yanında bu plana göre özel teşebbüse imkan sağlamak.
1920-1933 yılları yeni Türk Devletinin
ekonomi konusunda hazırlık yıllarıdır. Bu dönemde imtiyazlı yabancı şirketlerin
elinde bulunan bütün işletmeler devlet tarafından satın alınarak millîleştirme
yoluna gidilmiştir. Devlet bizzat müteşebbis olarak iktisadi hayata
katılmamıştır. Ancak ekonomiye geniş ölçüde müdahale ederek klasik devlet
hizmetleri ötesinde ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda hizmet ederek ılımlı
devlet niteliğini teşkil etmiştir.
1933 yılına kadar Hükümet tarafından, ekonomik
kalkınma için özel teşebbüs hep teşvik edilmiş, bu konuda her türlü tedbir
alınmıştır. Ancak buna rağmen sanayileşme konusunda istenen düzeye
ulaşılamamıştır. Bunun sebepleri şunlardır: 1) Umumi gelir seviyesinin çok
düşük olması 2) Müteşebbis sayısının yetersizliği 3) Teknik bilgi yetersizliği 4)
Yabancı sermayenin olumsuz davranışı ve bu sermayeye karşı oluşan güvensizlik 5)
1929’a kadar sanayinin dışa karşı himayeden yoksun olması 6) Özel teşebbüsün
teşviklere rağmen yapabildiği yatırımların yetersiz olması (Eroğlu, 1990: 298).
1929-1930 Dünya Ekonomi bunalımının etkisi, ekonomide yeni bir takım
tedbirlerin alınmasını zorunlu kılmıştır. 1933 yılında hazırlanan Birinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı, 1934 yılında uygulamaya konmuş ve başarılı olmuştur. Bu
dönemde önemli devletleştirme işleri yapılmıştır. Bunlardan bazıları Ereğli
Limanı, Zonguldak-Çatalağzı demiryolu ve kömür madenleri işletmeleridir.
Himayeci Dönem (1920-1925)
Ereğli Kömür Havzası’nın idaresi Millî Hükümet’e geçtiğinde henüz ülkemizin
bağımsızlığı sağlanamamıştı. Buna rağmen kömür havzasıyla ilgili gerek çalışan
işçinin durumu, gerekse kömür üretimini arttırmak amacıyla önemli çalışmalar
yapılmıştır.
İlk olarak maden ocaklarında çalışan işçilerin askerliklerini tecil
etmek için 10 Ağustos 1920 tarihinde 154 numaralı kararnâme (Düstur, Üçüncü
Tertip c.I, 33), ardından maden kömürlerinden alınacak ihraç vergisinin belirlemek
için 15 Ağustos 1920 tarihinde 11 numaralı kanun (Düstur, Üçüncü Tertip c.I, 34),
yine mevcut kömür tozlarının işçi menfaatine satışına dair 28 Nisan 1921
tarihli 114 sayılı kanun (Düstur,
Üçüncü Tertip, c. II, 24) ve aşağıda izah edileceği üzere 1921 yılında
çıkarılan “151 sayılı Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun (8
Muharrem 1340 - 10 Eylül 1337)”, (151 Sayılı Yasa,
İnternetten 5 Haziran 2009’da elde edilmiştir. http://www.amelebirligi.gov.tr/article.php?article_id=61) ile 1923 yılında kabul edilen “Amele Birliği İhtiyat ve Teavün Sandığı Talimatnamesi” bunların en
önemlilerindendir. Ayrıca 1923 yılında toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde
havzayla yani milli kaynaklarla alakalı çok önemli kararlar alınmıştır.
Millî Hükümet’in neden havzayla ilgilenmesi gerektiğini
anlamak için Saltanat devrinde havzada kömür işleten yerli ve yabancı
işletmecilerin sayısına bakmak bize ayrıca bir fikir verecektir.
Tablo 1: Saltanat
Devrinde Havzada Ocak İşleten Yabancı ve Yerli Şahısların Sayısı
Yabancı
Şahıslar
|
Yerli Şahıslar
|
|
Zonguldak
Mevkii
|
36
|
9
|
Kozlu
|
13
|
15
|
Kilimli
|
16
|
8
|
Ereğli
|
4
|
9
|
Amasra
|
10
|
4
|
Toplam
|
79
|
45
|
Kaynak: Cumhuriyetin On Yılında
Zonguldak ve Maden Kömürü Havzası, (1993) Zonguldak: Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odası, 129-132.
Tabloya baktığımızda havzanın genelinde
yabancı işletmeci sayısının yerli işletmeci sayısından fazla olduğu görülür. Bu
durum öz kaynaklarımızın hangi oranda yerli işletmeciler tarafından
değerlendirildiğini göstermesi bakımından önemlidir. Saltanat devrinde sadece
madencilik değil, kömürün ihtisas işleri hatta işçilik dahi yabancıların
tekelinde idi. Havza köylüsüne düşen ise az kazançlı amelelikti. Ocaklardaki
mühendisler, yardımcıları, çavuşlar, ustabaşıları, memurlar vs. çoğunluk
yabancılardan oluşmaktaydı (Cumhuriyetin
On Yılında..., 1993: 137). Havzanın işletmeciler bakımından durumu bu
iken, üretilen kömür miktarına baktığımızda durum daha vahim gözükmektedir.
Nitekim aşağıda bölüm içinde verilen tablolarda bu durumu görebilmek mümkündür.
Bağımsızlık mücadelesi veren bir
toplumun savaş sonrası tek başına ekonomik kalkınmayı sağlaması mümkün
değildir. Bu gerçeği gören Millî Hükümet ve Cumhuriyet İdaresi hemen İzmir
İktisat Kongresi’ni (1923) toplamış, İş Bankası’nı (1924) kurmuş ve Teşvik-i
Sanayi Kanunu’nu (1927) çıkarmıştır. Bunları yaparken aynı zamanda özel
teşebbüsü de desteklemiştir.
İşçi Hastanesi ve Amele Kanunu
Osmanlı Devleti zamanında kabul edilen
Dilaver Paşa Nizamnamesi ile aslında havzada çalışan işçilere yönelik bir takım
düzenlemeler yapılmıştır. Ancak bunların tam olarak uygulandığı söylenemez.
Çünkü bu nizamnamenin tatbikini kontrol eden memurlar birtakım menfaatler
peşinde idiler. Meşrutiyetin ilanı sonrası kömür şirketleri işçilerin tedavisi
için hastane veya dispanser açmışlardı. Fakat yapmış oldukları masrafları kömür
işçilerinden tedarik etmişlerdir. Doğal olarak bu durum işçilerde huzursuzluğa
neden olmuş ve havzada trenlerde ve ocaklarda çalışan işçiler işlerini terk
etmişlerdir. Bunun üzerine Osmanlı Hükümeti havzaya Musul gambotu (1866-1909)
ile avcı taburları sevk etmiş ve Conte Vitalis’i de havzaya göndermiştir.
Ereğli Şirketi’nin işçilerin taleplerini kabul etmesiyle olay sona ermiştir.
Buna rağmen işçilerin istekleri yerine getirilmemiştir (Yiğitler, 1943: 21).
I. Dünya Savaşını müteakip imzalanan Mondros Ateşkes
Antlaşması’nın 7. maddesine istinaden işgal kuvvetleri derhal Anadolu’yu işgale
başlamışlardı. Bunun sonucu olarak Fransızlar 8 Mart 1919’da Zonguldak’a asker
çıkarmışlar (Sarıkoyuncu, 1992: 30), 8
Haziran 1920’de Ereğli’yi ve 18 Haziran 1920’de Zonguldak’ı resmen işgal
etmişlerdir (Sarıkoyuncu, 1992: 55-57). Bu işgaller sonrası kömür havzası olumsuz
olarak etkilenmiştir. Nitekim aşağıdaki tabloda görüleceği gibi işgalle beraber
kömür üretimi büyük bir düşüş yaşamıştır.
Tablo 2: Havzada Üretilen Kömür
Miktarı (1917-1923)
Yıl
|
Üretim /
Ton
|
1917
|
158.203
|
1918
|
186.036
|
1919
|
380. 901
|
1920
|
569.370
|
1921
|
342.041
|
1922
|
410.944
|
1923
|
597.410
|
Kaynak: Cumhuriyetin
On Yılında Zonguldak ve Maden Kömürü Havzası, (1993) Zonguldak: Zonguldak Ticaret ve
Sanayi Odası, 172.
Millî Hükümet, Kurtuluş Savaşı’nın devam ettiği
yıllarda Ereğli Kömür Havzası’nı ihmal etmemiş, ilk iş olarak yıllardır kötü
idareden dolayı ezilmiş olan işçilerin durumunu dikkate alarak onlarla ilgili
düzenlemeler yapmıştır. Bunlar;
1)
Acil olarak bir
işçi hastanesi inşa etmek
2)
İşçinin haklarını
koruyacak bir kanun çıkarmak
Bunun sonucu olarak Ağustos 1920’de
Meclis-i Mebusan’ca verilen karar gereği Zonguldak’ta 50 yataklı bir hastane
inşa edilip açılmıştır. İşçilerin tedavileri için doktorlar atanmıştır.
Sonradan bu hastane memleket hastanesi olarak kullanılmaya devam etmiştir (İmer, 1944: 34).
Millî Hükümet’in işçiler lehine yaptığı
bununla kalmamış, havzada çalışan amelenin hakkını korumak için bir de kanun
çıkarmıştır (Düstur, 3.Tertip, c:2, 91). Bu
kanun aynı zamanda Milli Hükümet’in çıkardığı ilk iş kanunudur. 16 Ağustos 336
(1920) tarihinde, Umuru İktisadiye Vekili Celâl Bey (Bayar), Ereğli Maden
Müdüriyetine bir telgraf çekerek, TBMM kömür işçisi için kanun hazırlamakta
olduğunu, bunun için işçi-işveren ilişkileri hakkında bilgi verilmesini
istemiştir.
Ereğli Maden Müdürü Hüseyin Fehmi Bey,
14 Eylül 336 (1920) tarihinde, Umuru İktisadiye Vekili Celal Beye (Bayar)
çektiği telgrafta gerekli bilgiyi hazırlayarak gönderdiğini bildirmiştir (Çıladır,
1970: 58).
Yapılan çalışmalar sonucu 10 Eylül 1921 yılında çıkarılan kanun,
Ereğli Havza-i Fahmiyesi Müdürlüğü aracılığıyla maden işçilerine 22 Eylül 1921
yılında duyurulmuş ancak “Amele Birliği İhtiyat ve Teavün Sandığı” kuruluncaya
kadar kağıt üzerinde kalmıştır (Zaman, 2004: 66).
151 sayılı Amele Kanununun işçilere getirdiği haklar
şunlardır (İmer, 1944: 35):
1)
Ocak çevresinde
işçi koğuşları ve hamamlar inşa edilecek
2)
İşçiler için
yardım sandıkları kurulacak
3)
İşçilerin
tedavisi için hastane ve eczaneler yapılacak
4)
İş esnasında
yaralananlara ve ölenlerin ailelerine mahkeme kararı göre tazminat verilecek
5)
İşçiler 8 saatten
fazla çalıştırılmayacak, fazla çalışanlara fazla ücret verilecek ve belirlenen
asgari ücretten aşağı ücret verilmeyecek
6)
İşçinin
davalarını ücretsiz olarak takip için İktisat Müdüriyeti’nde bir avukat
bulundurulacak
Kanunun uygulanması sırasında bir takım
problemler ortaya çıkmıştır. İlk olarak bu kanunun ülkedeki diğer madenlerde
çalışan işçileri kapsayıp kapsamadığı meselesidir. Bununla ilgili olarak Yüksek
Temyiz Mahkemesi’nin 4 Aralık 1929 tarihli kararıyla kanunun sadece Zonguldak
havzasındaki maden işçilerini kapsadığı belirtilmiştir (Yiğitler, 1943: 22).
Diğer bir mesele de, havzadaki kömür
ameleleri arasında ve diğer iş esnasında meydana gelen kazalarda, ocak içindeki
veya dışındaki amelenin bu kanundan yararlanıp yararlanmayacağı, liman ve
demiryollarındaki işçilerin durumunun da ne olacağı belirsiz bir durum arz
etmektedir. Bununla ilgili olarak 31
Kanunusani 1340 tarih (1924) ve 37 sayılı açıklama yapılmış ama yapılan
açıklama ilmi bir açıklama olmayıp tamamen kömür işçisi lehine yapılan bir
açıklamadır (Yiğitler, 1943: 22-24). Dolayısıyla bu belirsizlik havzanın
devletleştirildiği zamana kadar sürmüştür.
Amele Birliği İhtiyat
ve Teavün Sandığı
Cumhuriyet Hükümeti 22 Temmuz 1339 (1923) tarihinde,
151 sayılı Amele Kanununun dördüncü maddesine dayanarak “Zonguldak Amele
Birliği İhtiyat ve Teavün Sandıklar” teşkilatını kurdu (Cumhuriyetin On Yılında…, 1993: 188). İcra Vekilleri Heyeti
tarafından 22.07.1923 tarihinde onaylanan bu yönetmelikle (BCA, (Fon Kodu.
030.18.1.1. / Yer No. 7.25.10) 22.07.1339(1923),
Amele Kanunu uygulanmaya başlanmış ve Aralık 1923’te “Amele Birliği Binası”
açılmıştır (Zaman, 2004: 67). Sandığın kuruluş amacı şöyledir (Yiğitler, 1943: 59):
1)
Yaralılara ve
yaralıların ailelerine
2)
Hastalara ve
hastaların ailelerine
3)
Muhtaç ailelere
4)
Eceli ile
ölenlerin cenaze işlerine
5)
Herhangi bir
nedenle yevmiyesini alamayan ameleye temel ihtiyaçlarını temin için borç para
yardımı şeklindedir.
“Amele Birliği Yardım Baremi ve
Tatbikine Dair Talimat”ın yedinci maddesinde belirtildiği üzere yapılacak yardımlar
şunlardır (Cumhuriyetin On Yılında…,
1993: 195):
1)
Hasta işçilere
yardım
2)
Doğum yardımı
3)
Ölenlerin gömülme
masrafı için yardım
4)
Nekahat devresi
ve hava tebdili için yardım
5)
Verem ve uzun
süren ve hastanelerde tedavisi kabil olmayan sair hastalıklar için yardım
6)
Havzada bir daha
çalışmamak üzere cüzdan terk edenlere son yardım
7)
Ölenlerin
ailelerine yapılacak son yardım
8)
Kazazede ameleye
avans yoluyla yapılan yardım
9)
Ödünç para vermek
(İkraz) suretiyle yardım
Bu bilgilerden de anlaşılıyor ki,
ameleye yapılacak yardımlar ikiye ayrılmaktadır (Yiğitler, 1943: 63):
1) Nakdi
yardım:
İşçiye
veya ailesine doğrudan doğruya para ile yapılan yardımdır. İşçiler
çalışmadıkları zaman maaş veya ücretleri işliyorsa bu yardımdan
yararlanamamaktadırlar. Beş günden aşağı süren hastalıklar için nakdi yardım
yapılmamaktadır. Ancak hasta işten beş günden fazla ayrı kalırsa alacağı nakdi
yardım ilk günden itibaren hesaplanmaktadır (Yiğitler, 1943: 63).
2) Muayene ve tedavi yardımı :
Bakımı işçiye ait olan aile ve
çocuklarının Amele birliği hekimlerince muayene ve tedavisi, ilaç parası,
mütehassıs ücreti, tedavi için İstanbul hastanelerine gönderilmesine lüzum
hasıl olanların hastane ücretleriyle yol masraflarının birlik tarafından
ödenmesi şeklinde yapılır. Bunun için işçinin daimi veya geçici olmasına
bakılmaz. Her iki işçi sınıfı da bundan yararlanmaktadır. Ancak işçinin bir
aydan fazla izinsiz işini terk etmemiş olması ve müessesedeki kadrolarda mevcut
olması gerekmektedir (Yiğitler, 1943: 63).
Aşağıdaki yardım barem cetvelinde işçilere yapılan
dokuz kısımdan oluşan bu yardımlar görülmektedir.
Tablo 3: İşçilere Yapılan Yardım Barem
Cetveli
YARDIM BAREM
CETVELİ
|
||||||||||||||||
1 inci kısım
|
2 inci kısım
|
3 üncü kısım
|
4 üncü kısım
|
5 inci kısım
|
6 ıncı kısım
|
7 inci kısım
|
8 inci kısım
|
9 uncu kısım
|
||||||||
Hasta işçilere yardım
|
Doğum yardımı
|
Ölüm yardımı
|
Tedaviden
sonra nekahet ve hava tebdili için yardım
|
Verem
ve hastalıkları uzun sürenlere yardım
|
Havzada
bir daha çalışmamak üzere cüzdan bırakanlara son yardım
|
Ölenlerin
ailelerine son yardım
|
Kazazede
işçilere avans yardımı
|
İkraz
yardımı
|
||||||||
Hastanede bakılanlar
|
Ayakta bakılanlar
|
Diğer
taksitler
|
Birinci
taksit
|
Büyükler
için
|
10
yaşına kadar çocuklar için
|
|||||||||||
Bekâr
|
Evli
|
Çocuklu
|
Bekâr
|
Evli
|
Çocuklu
|
|||||||||||
2-Münavebeli
işçi 1-Daimi
işçi
----
----
|
1/4 1/3
|
1/3 1/2
|
1/2 2/3
|
1/3 1/2
|
1/4 1/3
|
5x2,5=12,5 5x5=25
|
10 L. 20
L.
|
10 L. 15 L.
|
5 L. 7,5
L.
|
Birinci
kısımdaki nisbetler dairesinde azami 3 aylık
|
1-
Aylık
istihkakı 100 liraya kadar ise 90 günlük tam istihkak
2-
Aylık
istihkakı 100 liradan yukarı ise 100 lira üzerine 90 günlük
|
1-Hava tebdilindeki azami mikdara ilaveten her hizmet senesi için %20,
10 seneden sonraki hizmet seneleri için %30, 20 seneden sonraki hizmet
seneleri için %40 ilavesi ile
|
Çocuksuz kadına: Bir aylık tam kazanç
Çocuklu kadına: 16 yaşından küçük her çocuk için birer aylık
|
Bu
gibi mensup oldukları iş müesseselerinden alacakları tazminattan mahsup
edilmek üzere avans para verilir.
|
1-Evlenmelerde 2-Mektep taksitleri için 3-Muhtaç
ve fakir düşen anne, baba gibi yakınlara bakmak için 4-Afetlere
maruz kalanlar için 5-
Nekahet ve hava tebdili için 6-Ailelerini celp için
|
|
Birinci
kısımdaki nisbetler dairesinde azami
1 aylık
|
2-Birinci kısımdaki nispetler dairesinde azami bir aylık
|
|||||||||||||||
Not: F.heyet kararıyla
değişmiştir.
|
Kaynak: Ü.N.Yiğitler, (1943). Kömür Havzasında Amele Hukuku, Zonguldak, 70.
Yardım Barem Cetveli’nde görüldüğü gibi işçilere dokuz
farklı yardım yapılmaktadır. Yine burada dikkati çeken diğer bir husus,
yardımların daimi ve münavebeli işçilere göre değiştiğidir. Yapılan yardımlar
ilk dört ve altıncı kısımda değişip beşinci, yedinci, sekizinci ve dokuzuncu
kısımlarda ise aynıdır. Bunun sebebi münavebeli işçilerin bir ay veya bir buçuk
ay ocaklarda çalışıp aynı süre kadar köylerinde kalmalarındandır. Dolayısıyla
sürekli havzada kalmayan bu işçiler çalışmadıkları dönemle ilgili ücret
almamaktadırlar. Köylerinde tarım ve hayvancılıkla uğraşarak aile bütçelerine
katkı sağlamaktadırlar (Gürboğa, 2006: 135).
İzmir İktisat Kongresi
(1923)
TBMM. Hükümeti’nin başlıca amacı ülkenin
bağımsızlığını sağlamaktı. Bunun için ülkeyi işgal eden düşmanlara karşı
amansız bir mücadele vermiştir. Ancak Mustafa Kemal’in Atatürk’ün ifadesiyle “Siyasi
ve askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle
taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner.”
Dolayısıyla siyasi zaferin kalıcı olması ekonomik başarıya bağlıdır. Bu
nedenle konunun önemine binaen Lozan
Konferansı’na ara verildiği bir anda 17 Şubat - 4 Mart 1923 tarihleri arasında
“İzmir İktisat Kongresi”
toplanmıştır (İnan, 1989: 12). Ülkemizin ziraat, sanayi, ticaret ve işçi
kesimini temsilen kongreye katılan 1135 kişi “Misak-ı İktisadi Esasları”nı belirlemiştir (İnan, 1989: 19).
Kongrede ülkemizin maden meseleleri
görüşülürken, kömüre ve Ereğli Kömür Havzası’yla ilgili düzenlemelere de yer
verilmiştir. Bu durum havzanın ülke ekonomisi açısından ne kadar önemli
olduğunu göstermektedir.
Kongrede bu konuyla ilgili yer alan maddeler
şunlardır:
Madde 6 : Kok ve antrasit cinsleri müstesna olmak üzere
ihtiyacımızı temin eden maden kömürlerimizin ecnebi maden kömürleri rekabetine
karşı himayesi
Madde
8 : En mühim ve zengin kömür
havzamız olan Ereğli-Zonguldak havzasıyla Soma ve diğer umum kömür
havzalarımızın halihazırdaki elim vaziyetlerinin ıslahını temin edecek tedabir
ittihazı ve bu meyanda Zonguldak havzasındaki Kozlu ve Kilimli
şömendöferlerinin nefs-i Zonguldak’taki şömendöferlerde yapıldığı gibi geceli
gündüzlü işletilmesi ve bu mahallerdeki şömendöfer ücretleriyle Zonguldak
limanı rüsumunun tenzili çaresinin takarrisi ve bütün müessesatı-ı milliye ile
şömendöferlerimizin ve yerli fabrikalarımızın ve seyr-i sefain şirketleriyle
ziraat makinelerinin yerli kömürü sarf ve istihlak eylemelerinin temini.
Madde 9 : Ereğli-Zonguldak kömür havzası için tetkiki himmet ve
zaman sarfını icap eden diğer noktalar da şunlardır:
1) Havzanın tabakatülarz vaziyeti ve haritalarının iyice
tesbiti.
2)
Maden ocaklarının
halihazırdaki hudut, vaziyet-i hukukiyeleri tayin ve tesbit edilerek münazaat-ı
hazırayı kaldıracak hukuk-i tasarrufiye meselelerinin sür’at ve kat’iyetle
halli.
3)
Bu iki maksad-ı
mühimmi mahallinde tetkik ve halletmek üzere mütehassıslardan mürekkeb bir
heyetin teşkil ve izamı ve bu heyetin havza faaliyet-i iktisadiyesine vüs’at
vermek ve müessesat-ı sınaiye vücude getirmek için ne gibi esasat ve teşkilat
lazım ise bunların ihzar ve temini ile de mükellef tutulması (İnan, 1989: 35).
İzmir İktisat Kongresi’nde işçilerin
haklarıyla da ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Milli Hükümetin ilk işçi kanunu
olan 151 sayılı Kanunda ifade edilen bu düzenlemeler 22 Temmuz 1923’te kurulan
“Zonguldak Amele Birliği İhtiyat ve Teavün Sandıkları” nın kurulmasıyla
uygulamaya konabilmiştir. Görülüyor ki, Cumhuriyet ilan edilmeden önce havzayla
ilgili birtakım düzenlemeler yapılmıştır.
Genel olarak baktığımızda bunlar, işçilerle
ilgili olarak amele yerine işçi denilmesi, mesainin sekiz saat olması, maden
ocaklarında genel çalışma koşulları,
işçilerin ücretleri, hafta tatili meselesi, işçiye sigorta yapılması
gibi konulardır. Zaten çalışma şartları bakımından zor koşulları barındıran
maden ocakları, bu düzenlemelerin uygulanamaması nedeniyle daha da zor hale
gelmiştir. İş güvencesini göremeyen işçiler havzada rahat çalışamamaktadırlar.
Havzanın devletleştirilmesiyle beraber bu sorunlar da aşılacaktır.
Deniz İşçileri Derneği
(1924)
Zonguldak Kömür Havzası’nda üretilen kömür iki şekilde
vapurlara nakledilip yükleniyordu:
1)
Zonguldak
limanında vinç, seri yükleme aleti, mavnalarla (mavuna)[3].
2)
Amasra’dan
Ereğli’ye kadar uzanan bütün sahillerde açık denize maruz maden oluklarından
kayıklarla.
1925 yılından sonra yabancı kömür
şirketlerinin havzaya gelmesi, kömür üretiminin artması ve kömürün dış
memleketlere sevk edilmesi üzerine Ereğli ayrı bir önem kazanmıştır. Ereğli
limanını dolduran yerli ve yabancı gemilere, Çamlı ve Kireçlik ocaklarından
çıkarılan kömürler kayık ve mavnalarla yüklenmiştir. Bu dönemde herkes yörede “tahmilatçılık” denen kömür yükleme ve
boşaltma kayıklarında kürekçi veya hamal olarak çalışmaktadır. Böylece kayığı
ve mavnası olanlar, geniş bir kitleye hitap edip, onları istedikleri gibi
kontrol etmektedirler. Bu durum ocakların devletleştirildiği 1940’lı yıllara
kadar sürmüştür (Kıray, 2000: 93-94).
Kömürün nakliyesiyle alakalı ikinci
kısım Ereğli halkıyla alakalı olup bu teşkilat havza kurulduğundan beri bir kahya tarafından işletilmektedir. Bu
durum işçi için tam bir felakettir. Çünkü kahya istediği gibi davranabiliyordu.
Bu nedenle Cumhuriyet Hükümeti havzadaki kömür nakliye işçilerini yani “deniz
amelesini” örgütlemiştir (Çıladır, 1977: 144). 1924 yılında “kahyalık
teşkilatı” kaldırılarak yerine “Havza-i Fahmiye Deniz İşçileri Derneği”
kurulmuştur. Bu derneğin işçilere sağladığı haklar “Cumhuriyetin On Yılında
Zonguldak ve Maden Kömürü Havzası” adlı kitapta şu şekilde belirtilmiştir:
1)
İşçi ücretleri
peşin olarak ödenir. İşçi işini bitirir bitirmez parasını alır. Arada hiçbir
aracı yoktur.
2)
Ereğli’de bulunan
dispanser bütün işçilerle ailelerini ücretsiz tedavi eder, ilaçlarını ücretsiz
verir. Deniz işçisi hangi mevkide bulunuyorsa o mevkideki sıhhi müesseselerde
tedavi olur, yardım görür.
3)
Hastalık ve kaza
halinde işçinin bulunduğu yerdeki yardım sandığından kendisi ve ailesi de
yardım görür (Cumhuriyetin On Yılında…, 1993: 199).
Havzada Mallarıyla Terk Edilmiş Ocaklar
Harb-i Umumi Mütarekesi sonlarına doğru
Türk olmayan madencilerden çoğu ocaklarını terk ederek Zonguldak’tan
ayrılmışlardır. Dilaver Paşa Nizamnamesi’ne göre sebepsiz olarak 3 ay terk
edilen ocaklar metruk kabul edilerek hükümete geçmektedir. 63 nolu Rombaki, Panopos,
Boyacıoğlu Anesti ve Sarrafim ile Kozlu’daki İhsaniye ocakları bunlardan
bazılarıdır (İmer, 1944: 39-40). Hükümete intikal eden bu ocaklar Maliye
Vekaleti hesabına Zonguldak Defterdarlığı’nca emaneten işletilmiştir. Bu
ocaklar daha sonra Türkiye İş Bankası’nca kurulan şirketlere devredilmiştir. İş
Bankası, 1926-1934 yıllarında havzada kurduğu (Zonguldak, Kozlu, Ereğli,
Kilimli, Amasra) dört kömür şirketi ile bu ocakları işletmiştir (Özeken, 1955: 68).
Zonguldak Maadin Mühendisi Mektebi (1924)
Cumhuriyet Dönemi’nde kurulan ilk
yüksek öğretim kurumudur. 20 Ekim 1924’te açılan okul, kömür havzasında
mühendis ihtiyacını karşılamak ve maden mühendisi yetiştirmek amacıyla
kurulmuştur (Zaman, 2004: 74). İlk mezunlarını 1927-1928 ders yılı sonunda
vermiştir. Üç dönem daha mezun veren okul 1930-1931 ders yılı sonunda İktisat
Vekâleti’nce kapatılmış ve ilk üç sınıftaki öğrencileri İstanbul’daki Yüksek
Mühendis Mektebi’ne devredilmişlerdir (Dölen, 2006: 21).
Okul, dört dönem içerisinde 70 mühendis yetiştirmiş ve 1931 yılında tam
olarak bilinmeyen bir nedenle kapatılmıştır. Ancak, Zonguldak’ta maden
mühendisliği eğitimi sırasıyla Maden Tatbikat Mektebi (MTA), Zonguldak Maden
Teknik okulu (MEB), Zonguldak Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi (ZDMMA),
Hacettepe Üniversitesi-Zonguldak
Mühendislik Fakültesi (HÜZMF) ve halen Zonguldak Karaelmas
Üniversitesi’nde (ZKÜ), 1924 yılından günümüze kadar aralıklarla da olsa devam
etmektedir (Açıkgöz ve Ünlü, 2007: 103).
Millî
İktisât ve Tasarruf Cemiyeti tarafından 1930 tarihinde Ankara’da toplanan
Sanayi Kongresi’nden sonra okulun adı Yüksek Maadin ve Sanayi Mühendis Mektebi
olarak değiştirilmiştir. Bu kongre sonunda, mühendislik öğretiminin yanında iki
yıllık “Maden Meslek Mektebi” açılmıştır. Ancak bu okul 1931-1932 yıllarında
14, 1932-1933 döneminde 21 olmak üzere toplam 35 mezun verdikten sonra 1933
yılında kapatılmıştır.
1931 yılı ortalarında İktisat Vekâleti
tarafından yeterli sayıda maden mühendisi yetiştirildiği, fazlasının işsiz
kalacağı ve 1929 ekonomi buhranının Türkiye’yi
olumsuz etkilediği ileri sürülerek tasarruf tedbiri olarak okul kapatılmıştır.
Ancak bu pek inandırıcı değildir. Çünkü bu tarihten sonra Avrupa ülkelerine
maden mühendisliği öğrenimi için pek çok öğrenci gönderildiği gibi havzada bir
çok yabancı maden mühendisinin de çalıştığı görülmektedir. Bir fikir vermesi
adına havzada çalışan Türk ve yabancı mühendis sayısı aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir.
Tablo 4:
Havzadaki Türk ve Yabancı Mühendisler (1938)
Bölge
|
Türk
|
Yabancı
|
Toplam
|
Ereğli Ocakları (Kandilli
Kireçlik)
|
4
|
3
|
7
|
Kozlu Ocakları
|
6
|
10
|
16
|
Zonguldak ocakları
|
8
|
19
|
27
|
Kilimli Ocakları
|
1
|
5
|
6
|
Toplam
|
19
|
37
|
56
|
Kaynak: Emre Dölen, (2006). Zonguldak Maden Mühendis Mekteb-i Alisi, Zonguldak Kent Tarihi’05 Bienali Bildiriler Kitabı, Zonguldak:
Zonguldak Eğitim ve Kültür Vakfı, 29-30.
Tablodaki gerçek her şeyi ortaya koymaktadır. Yerli sermayemiz olan
maden ocaklarında kendi vatandaşlarımız yabancıların yarısı kadar yer teşkil
etmekteyken, maden mühendisi yetiştirmek için kurulan okulun kısa sürede kapatılması
gerçekten anlaşılır bir durum değildir.
Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası (1925)
1925’te kurulan Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası ile İmalatı Harbiye’ye mahsus
olanlardan başka devletin elindeki tüm tesislerin yönetimi bu bankaya
bırakılmıştır (İnan, 1988: 327). Böylece un, şeker ve pamuktan oluşan üç beyaz
ile kömür, demir ve akaryakıttan oluşan üç siyahın üretimi teşvik edilmiştir.
Bu temel malların yurt içinde üretilmesiyle hem döviz tasarrufu sağlanacak, hem
de bu maddeler için dışarıya karşı bağımlılık kalmayacaktı (Eroğlu, 1990: 297).
Bankanın sermayesi, Hükümetin devrettiği fabrikalar ve bunların mütedavil
sermayeleri, bankanın teşekkülünden evvel Ticaret Vekaleti’nin teşkil veya iştirak
ettiği şirketlere ait hisse senetleri ve teşviki sanayi tahsisatıdır (İnan,
1988: 328). Ancak bankanın başarısız olması üzerine, işletmecilik fonksiyonu
Devlet Sanayi Ofisi’ne, bankacılık görevi de Türkiye Sanayi ve Kredi Bankası’na
devredilmiştir. Bankanın madencilikle ilgili işleri, 1935’te kurulan Etibank’a
verilecektir (Zaman, 2004: 80).
Vasıtalı Müdahaleci Dönem (İş Bankası
İşletmeciliği, 1926-1936)
Ereğli Kömür Havzası’nın bu dönemi devletin İş Bankası aracılığıyla
işletmeci olarak havzaya girdiği dönemdir. Ulusal Kurtuluş Savaşı başarı ile
sonuçlandıktan sonra Cumhuriyet Hükümeti, Ereğli Kömür Havzası’nın ülkemizin
kalkınmasına hizmet edecek şekilde düzenlenmesine önem vermiştir. 1924 yılında
Millî Sermaye ile kurulan İş
Bankası kömür havzasına 1926 yılında “Maden Kömür İşleri T.A.Ş.” ni kurarak
girmiştir (Savaşkan, 1993: 44). İş Bankası, Etibank’ın kuruluşuna kadar olan
dönemde havzada kurduğu dört şirket ile kömür üretimine devam etmiştir.
Bu dönemde, Havza İktisat Müdürlüğü’nce ocakların kontrolü
yapılmıştır. İş Bankası bazı ocakları satın alıp işletmecilik işine
başlamıştır. Ancak havzadaki bazı ocaklar Fransız sermayeli Ereğli Şirketi’nin
elindedir. Şirket, elinde her türlü imkan olmasına rağmen üretime gereken önemi
vermeyip sömürgeci bir politika takip etmiştir. Bu tutumu nedeniyle
memleketimiz sermaye piyasasında büyük kapital bulmakta zorlanmıştır. Bu
nedenle devlet doğrudan doğruya İş Bankası aracılığıyla havzaya işletmeci
olarak girmek zorunda kalmıştır. Bunun sonucu olarak bu dönemdeki üretim 2.3
milyon ton olmuştur (Kdz. Ereğli’nin Dünü Bugünü, 2004: 55). Aşağıdaki tablo,
Ereğli Kömür Havzası’nda Cumhuriyet Hükümetleri dönemindeki değişimi açık ve
net bir şekilde göstermektedir.
Tablo 5: Havzadaki Kömür Üretimi
Osmanlı Devleti Döneminde
Kömür İstihsalatı
|
Türkiye Cumhuriyeti Döneminde
Kömür İstihsalatı
|
Kaynak: Türkiye
Ekonomisi Bakımından Kömür,
(1937). Ankara: T.C.İktisat Vekaleti Neşriyatı, 68-71.
Tabloya baktığımızda Osmanlı Devleti
zamanında, 1865 yılından 1922 yılına kadar geçen süreçte üretim hiçbir zaman
bir milyon tona ulaşmamıştır. İş
Bankası’nın 1926 yılında havzaya girişiyle beraber bu üretim miktarı aşılmış ve
1936 yılı itibariyle iki buçuk milyon tona yaklaşılmıştır. Nitekim 1927 yılında
İş Bankası şirketlerinin havzadaki toplam kömür üretimindeki payı %14,9 iken,
1936 yılında bu oran %37,25’e yükselmiştir (Gürboğa, 2005: 72). Dolayısıyla İş
Bankası İşletmeciliği havzada önemli bir değişim başlatmış ve kömür üretimini
arttırmıştır.
İş Bankası müesseseleri bununla birlikte havzada önemli yatırımlar
yapmışlardır. İlkin Kozlu Kömür İşleri T.A.Ş. tarafından Elektrik santrali
kurulmuştur. Ardından Üzülmez, Kozlu ve Kilimli’de üç lavuar inşa edilmiştir (Özeken,
1944: 57). Yine bir diğer önemli yatırım, Üzülmez’de temeli Başbakan İsmet
İnönü ile Ekonomi Bakanı Celal Bayar tarafından atılan ve 11 Eylül 1935
tarihinde Celal Bayar tarafından açılışı yapılan Türk Antrasit (Sömikok) ve
Briket Fabrikasıdır.
İş Bankası’nın havzada yaptığı
iyileştirmeler bunlarla kalmamış özellikle işçilerin barınma, beslenme ve
sağlıkları gibi konularda da önemli çalışmalar yapılmıştır. Örneğin ranzalı
yatakhane, duş makinesi ve yemekhane yaptırılarak işçilere sıcak yemek
verilmeye başlanmıştır. İşçi ve memur çocukları için beş sınıflı modern bir
ilkokul, sinema ve ekonoma[4]
yapılmıştır. Böylece hem işçilerin hem de ailelerinin sağlıklı bir şekilde
yaşamaları sağlanmıştır (Savaşkan, 1993: 46-47).
Cumhuriyet Dönemi’nde Kurulan Maden Müesseseleri
Maden kömürü havzamızdaki üretimin
artması ve kömürün ülkemiz ekonomisinde önemli bir yer alması, Cumhuriyet
Hükümeti’nin idaresi ve havzada kurulan yerli şirketlerle olmuştur. İş
Bankası’nın kurulup bazı ocakların satın alınmasıyla devam eden bu süreçte,
havzada makineleşmeye gidilmiş, işçinin ve ailelerinin temel ihtiyaçlarının
temini sağlanmıştır.
İş Bankası müesseseleri havzaya
girdikleri andan itibaren çok önemli çalışmalar yapmışlardır. Aşağıda da ifade
edileceği gibi bunlar hem işçilere yönelik çalışmalar hem de üretimi arttırmaya
yönelik yatırımlardır. Yapılan elektrik santralleri, lavuarlar ve fabrikalar
havzadaki değişimi göstermektedir. Yine bu dönemde mekanik metodlarla üretim
tekniği kullanılarak bir ilk yaşanmıştır. Yapılan bu iyileştirmeler sonucu
üretim miktarı net bir şekilde artmıştır. 1927 yılında 1.324 bin ton olan
üretim %73’ten fazla bir artışla 1936’da 2.298 bin tona ulaşmıştır.
Kozlu Kömür İşleri Türk Anonim Şirketi (Kömüriş)
İlk ulusal ve anonim sermaye ile
havzaya giren İş Bankası kuruluşu olan şirket, 3 Haziran 1926 tarihinde kurulmuştur
(Zaman, 2004: 81). Kozlu’da İhsaniye ve 69 nolu ocakları işletmek üzere kurulan
şirketin kuruluş sermayesi beşyüz bin liradır (Özeken, 1944: 57). Sermayesi
sonradan üç milyon liraya çıkarılmış olup süresi doksan dokuz senedir.
Şirket kömür üretimiyle alakalı havzada
bir lavuar, bir elektrik santralı, maden kuyusuna bir asansör ve ihracat
makinesi, işçilerin ve memurların barınması için evler ve depolar yapmıştır.
Kurulan bu elektrik santrali, Çatalağzı Elektrik Santrali kuruluncaya kadar
ülkemizin en büyük sanayi elektrik santrali olmuştur.
Kömüriş Şirketi, önceden sadece deniz seviyesinden yukarı olan
damarlarda üretim yaparken sonraları yapılan çalışmalar sonucu deniz
seviyesinden aşağı kısımlarda da üretim yapmıştır (Cumhuriyetin On Yılında…,
1993: 151-152).
İş Bankası adına Cemil Bey ve Ereğli
Şirketi adına M.Feldman (Romen) tarafından yönetilen şirket, 26 Ağustos 1937’de
EKİ’ye bağlanmıştır (Zaman, 2004: 81).
Maden Kömürü İşleri Türk Anonim Şirketi (Türkiş)
Zonguldak’ta 63, 69, 177 ve 200 numaralı
ocakları işletmek üzere 1 Temmuz 1926’da bir milyon sermaye ile kurulan
şirketin sermayesine, sonradan üçyüz bin lira daha ilave yapılmıştır (Özeken,
1944: 57). Atatürk’ün de kuruluşuna katkıda bulunduğu Türkiş şirketi, ocaklar
çevresinde bir takım düzenlemeler yapmıştır.
Bunlar kömür nakliyesi için motorlar, ocak içine hava verecek
kompresörler, vinçler ve tulumbalardır.
İşçiler de ihmal edilmemiş, onların
kalacakları barakalar ve daha elverişli şartlarda yemek yemeleri için
yemekhaneler inşa edilmiştir. Ayrıca boş zamanlarını değerlendirmek ve medeni
gelişimlerini sağlamak için sinema, radyo ve kütüphane kurulmuştur. Bekar memur
ve işçilerin kalabilecekleri pansiyonlar yapılmıştır. Şirket sadece kendi
mensupları için değil, faaliyet sahasına giren tüm insanlara da hizmet etmek
için dispanser gibi bir takım teşkilatlar vücuda getirmiştir (Cumhuriyetin On
Yılında…, 1993: 149-151).
Kilimli Kömür Madenleri Türk Anonim Şirketi
Kilimli Şirketi, 1 Mart 1926 tarihinde
dörtyüz bin sermaye ile kurulmuştur (Zaman, 2004: 83)[5]. Şirket,
faaliyet alanı başlangıçta kötü durumda olmasına rağmen ilave ettiği yeni
tesislerle üretimi arttırmayı başarmıştır (Cumhuriyetin On Yılında…, 1993: 154).
İş Bankası kuruluşu olan şirket, millî sermayenin ne kadar önemli olduğunu
havzadaki üretimi arttırarak göstermiştir. Kilimli Şirketi ile Güntepe ocakları
satın alınarak kurulan şirkete Sanayi ve Maadin Bankası %10 hisse katmıştır
(Zaman, 2004: 83).
Kireçlik Kömür Madenleri T.A.Ş.
1927 yılında üçyüz bin sermaye ile
kurulan şirketin merkezi İstanbul’dur. İstanbul Ticaret Odası kurucularından
olan Basmacızadeler tarafından kurulmuştur.
Basmacıların kredi borçlarını ödeyememeleri nedeniyle Kireçlik ocakları
Sümerbank’a geçmiştir (Zaman, 2004: 83).
Kireçlik şirketi 1927 yılında bir günde
50 ton kömür yıkayan lavuar inşa etmiştir. Sorumlu müdürü Şefik Kamil Bey olan
Kireçlik şirketi, havzada kurulan dördüncü İş Bankası kuruluşudur (Cumhuriyetin
On Yılında…, 1993: 157).
Türk Kömür Madenleri A.Ş.
Merkezi İstanbul olan şirket, Bender-Ereğli Şirketi’nin dağılması
sonucu 21 Temmuz 1926 tarihinde kurulmuştur. Kömür havzasının Kozlu, Kandilli
ve Alacaağzı mevkilerinde üretim yapmıştır.
Şirket üretim alanı yönetim bakımından ikiye ayrılmıştır:
1)
Kozlu grubu
madenleri
2)
Kandilli –
Alacaağzı grubu madenleri
Şirket, üretim alanına giren bölgelerde yeniden
yapılanmaya gitmiştir. Memur ve ameleler için gerekli olan her türlü ihtiyaç
gidermeye çalışmış, müstahdem çocukları için Kandilli’de ilk mektebi açmıştır.
Kozlu ve Kandilli’de elektrik santralleri yapılmış ve lavuarın
kapasitesi arttırılmıştır. Yapılan tüm bu çalışmalar sonucu şirketin üretim
alanı olan Kozlu ve Kandilli ocaklarında kömür üretimi her yıl belirli oranda
artmıştır. Nitekim bu durumu aşağıdaki çizelgede görmekteyiz.
Tablo 6: Kozlu ve Kandilli Ocaklarında
Kömür Üretimi (1927-1932)
Sene
|
Kozlu
Mevkii / Ton
|
Kandilli-Alacaağzı
Mevkii / Ton
|
Toplam Ton
|
1927
|
37.081
|
61.572
|
98.653
|
1928
|
61.592
|
53.927
|
115.519
|
1929
|
102.166
|
117.556
|
219.722
|
1930
|
136.925
|
158.525
|
295.450
|
1931
|
149.513
|
134.856
|
284.369
|
1932
|
171.977
|
134.618
|
306.595
|
Toplam
|
659.254
|
661.054
|
1.320.308
|
Kaynak: Cumhuriyetin On Yılında Zonguldak ve Maden Kömürü Havzası, (1993). Zonguldak: Zonguldak Ticaret ve
Sanayi Odası, 155.
Yapılan iyileştirmeler sonucunda kömür üretimindeki artışlar, havzada
takip edilen Millî politikanın
isabetliliğini göstermesi bakımından önemlidir.
Amasra İstismar Mıntıkası Türk Anonim Şirketi
1927 yılında Esat Paşa ile Nebil Bey
tarafından kurulan şirketin merkezi İstanbul’dur. 100 bin sermayeli şirket
sonraları Amasra Kömür Şirketi adını almıştır (Zaman, 2004: 84). Hakkında fazla
malumat olmayan şirketin, üretimini sürekli arttırmasıyla ne kadar önemli
olduğu anlaşılmaktadır (Cumhuriyetin On Yılında…, 1993: 158).
Teşvik-i Sanayi Kanunu (1927)
Cumhuriyet Hükümeti maden işçilerinin durumlarıyla
ilgili iyileştirmeler yaparken ocaklardaki üretimi arttırmak için de çalışmalar
yapmıştır. Teşvik-i Sanayi Kanunu bunun en önemli göstergesidir. Bu kanunla
özel birikimin teşvik edilmesi kararlaştırılmıştır. Ancak bu teşviklerin
kanunun çıktığı tarihten beş yıl sonra kaldırılması tepkiye neden olmuştur (Karadoğan,
1999: 75).
Kanunun maden şirketlerine sağladığı bazı haklar
şunlardır:
1) Müsakkafat vergisinden
2) Arazi vergisinden
3) Kazanç vergisinden
4) Bu vergilerin İdare-i Hususiyeye ve Belediyeye ait
kusurat-ı munzammesinden
5) Maktu zam vergisinden
6)
Belediyeye ait
inşaat, buhar kazanları, motorlar ve imbiklerin ruhsatiye resminden muafiyettir
(İmer, 1944: 38).
Yine maden müessesatına ait olup memlekette bulunmayan
veya yeterince üretilemeyen aşağıdaki maddelerin Gümrük ve buna münzam resimlerden
muafiyet hakkı bahşedilmiştir.
1)
Bu Müesseseler
ile müştemilatının tesis, inşa ve tevsiine muktazi her nevi inşaat malzemesi
2) Bu müesseselere ait olarak vücuda getirilecek nakliye,
tahmil ve tahliye ve kuvvei muharrike ve mütehar iken istihsal ve nakil
tesisatına muktazi bilcümle malzeme (inşaat malzemesi dahil) ve vesaiti
muharrike ve müteharrike ve bunların yedek ve tecdit parçaları (İmer, 1944: 38).
Görülüyor ki hükümet, Teşvik- Sanayi
Kanunu’yla ciddi kararlar almıştır. Maden şirketleri bazı vergilerden muaf
tutularak, kömür üretimini arttırmaları konusunda teşvik edilmişlerdir.
Neticede bu kolaylık ve teşvik sonucu maden ocakları hızla makineleşecek,
elektrik santralleri ve lavuarlar yapılarak kömür üretiminde önemli bir artış
sağlanacaktır.
Cumhuriyet Hükümeti, maden kömürümüzün
dış piyasada alıcı bulması ve rağbet edebilmesi için dışa sevk edilecek
kömürden düşük vergi alınmasını ve prim verilmesini desteklemiştir. Dış
piyasada değişen şartlara göre kömürlerimizin satışlarını kolaylaştırmak için
de birtakım kararnameler çıkararak bu durumu düzenlemiştir. Bu kararnameler
şunlardır:
Tablo 7:
Kararnameler
Numarası
|
Tarihi
|
14112 No’lu
|
1 Nisan 1933 tarihli
|
15282 “
|
12 T.Sani 1933
“
|
2/359 “
|
2 Nisan 1934
“
|
2/2543 “
|
14 Mayıs 1935
“
|
2/3584 “
|
25 T.Sani 1935
“
|
2/4715 “
|
30 Mayıs 1936
“
|
2/5047 “
|
21 Temmuz
|
2/5870 “
|
20 K.Sani 1937
“
|
2/6111 “
|
5 Mart 1937
“
|
2/6671 “
|
25 Mayıs 1937
“
|
2/8922 “
|
20 Mayıs 1938
“
|
2/9103 “
|
23 Haziran 1938
“
|
2/1347 “
|
15 Şubat 1939
“
|
Kaynak: H.Fehmi İmer, (1944).
Ereğli Maden Kömürü Havzası Tarihçesi,
Zonguldak: C.H.P.Zonguldak Halkevi Yayınları, 39.
Bu kararnameler hükümetin kömür üretimine
hangi oranda değer verdiğini göstermesi bakımından önemlidir. Ülkenin
kalkınmışlığının temel taşı olan ağır sanayinin olmazsa olmazı olan maden
kömürünün, sadece ülke içinde değil dış piyasalarda dahi rekabet edebilecek
seviyeye gelmesi için sürekli iyileştirmeler yapılıp ülke ekonomisine yarar
sağlanmak istenmiştir. Nitekim aşağıdaki tablo bu çalışmaların hangi seviyeye
geldiğini göstermesi bakımından önemlidir. Çünkü İş Bankası’nın işletmecilik
döneminde havzadaki kömür üretimi sürekli bir artış içinde olmuştur.
Tablo 8: Havzada 1926-1936 Arası Üretim
Miktarı
Sene
|
Üretim/Ton
|
1926
|
1.216.008
|
1927
|
1.323.833
|
1928
|
1.250.639
|
1929
|
1.421.008
|
1930
|
1.595.359
|
1931
|
1.574.091
|
1932
|
1.593.579
|
1933
|
1.852.107
|
1934
|
2.288.269
|
1935
|
2.340.491
|
1936
|
2.298.649
|
Kaynak: S. Enver, (1941). Zonguldak Kömür Havzamız, Etibank Yayınları, 39.
Tabloya göre 1926-1936 yılları arasındaki kömür üretiminin artmasındaki temel sebep İş Bankası’yla milli sermayenin havzaya girmesi olmuştur. Bunun yanında İtalyan Sermayeli Türk Kömür Madenleri A.Ş.’nin de önemli bir etkisi vardır. Kandilli ve Kozlu’da ocakları olan şirket her geçen gün üretimini arttırmıştır.
1920-1936 yılları arasında Havzada üretim yapan şirketleri dört gruba
ayırabiliriz (Özeken, 1944: 59):
1)
Ereğli Kömür İşletmesi
(Gelik, Asma , Dilaver, İkinci Makas, Çaydamar ocakları);
2)
İş Bankası
Şirketleri :
1) Maden Kömür İşleri T.A.Ş. (63 numaralı Derebaca ve
Kemerbaca ocakları)
2) Kozlu Kömür İşleri T.A.Ş. (İncir Harmanı, İhsaniye,
Yeni Şirket Ocakları)
3) Kilimli Kömür Madenleri T.A.Ş. (Kilimli ve Güntepe
ocakları)
4)
Kireçlik Kömür
Madenleri T.A.Ş. (Kireçlik ocağı)
3)
Türk Kömür
Madenleri A.Ş. (İtalyan Sermayeli) : Bu şirketin Kozlu ve Kandilli’de iki
şubesi vardır. (Ocakları Kozlu, Kandilli ve Alacaağzı’ndadır.)
4)
Küçük Ocaklar:
1) Hayri Araboğlu ve Ş.(Çamlı ve Subaşı ocakları-138 ve
214)
2) Ali Fırat ve ortağı(İnağzı ocakları – 362-113)
3) Hafız İsmail Ergener (Kasap Tarla-Gürgen ocakları
271-22)
4) Süleyman Sırrı (374 numaralı ocakları)
5) Naci Üçer (Kilimli 226 numaralı ocak)
6) Hasan Rıza Temelli (Kilimli 32 numaralı ocak)
Yukarıda saydığımız şirket ve müesseselerin, bunun yanında bazı
şahısların 1935 yılı itibariyle kömür havzasında genel üretimdeki yerini aşağıdaki
tabloda görmek mümkündür.
Tablo 9: 1935 Yılı İtibariyle Şirketlere
ve Şahıslara Göre Havzadaki Üretim
İşleten
Müessese veya Şahıslar
|
İstihsalat/Ton
|
% Nisbeti
|
Ereğli Şirketi
|
767.792
|
32.81
|
Türk Kömür Madenleri A.Ş. (Kozlu)
|
229.087
|
9.79
|
Türk Kömür Madenleri A.Ş. (Kandilli)
|
200.949
|
8.59
|
Maden Kömür İşleri T.A.Ş.
|
284.477
|
12.16
|
Kilimli Kömür Madenleri T.A.Ş.
|
110.872
|
4.74
|
Kozlu Kömür İşleri T.A.Ş.
|
382.168
|
16.33
|
Süleyman Sırrı
|
59.449
|
2.54
|
Hafız İsmail
|
75.736
|
3.24
|
Naci, Ahmet Selim
|
53.414
|
2.28
|
Ali Fırat, Naci ve İbrahim Hakkı
|
35.682
|
1.52
|
Musa Çavuş
|
22.078
|
0.95
|
Hayri Araboğlu Şeriki Şirketi
|
45.578
|
1.95
|
Leon For
|
22.432
|
0.95
|
Kireçlik Kömür Madenleri T.A.Ş.
|
3.776
|
0.16
|
Çıkırıkçı Oğulları
|
3.097
|
0.13
|
Alemdar oğlu Tevfik
|
5.714
|
0.24
|
Kösterit Mustafa
|
4.533
|
0.19
|
İbrahim Ayat ve Batman Oğulları
|
14.310
|
0.61
|
Mühendis Nazım
|
5.226
|
0.23
|
Acenta Zihni, Mühendis Kiş ve Zeki
|
1.690
|
0.07
|
Kerim Çavuş
|
1.453
|
0.06
|
Amasra İstismar Mıntıkası İşletme T.A.Ş.
|
2.969
|
0.12
|
Rıfat Kamil
|
200
|
0.01
|
Dağcı İsmail
|
1.800
|
0.08
|
İttihadi Maadin T.A.Ş.
|
1.639
|
0.07
|
Kara Mahmut Oğulları
|
1.825
|
0.08
|
Mehmet Maksut
|
2.110
|
0.09
|
Etemağa Veresesi
|
335
|
0.01
|
Toplam
|
2.340.491
|
100.00
|
Kaynak: A.Ali Özeken, (1944).
Ereğli Kömür Havzası Tarihi Üzerinde Bir
Deneme, İstanbul: Kenan Matbaası, 60.
İşletmecilik Dönemi (1936-1940)
İzmir İktisat
Kongresi, ekonomik kalkınmamız konusunda önemli kararlar almıştır. Özel
teşebbüsün geliştirilmesi amacıyla 1927 yılında Teşvik-i Sanayi Kanunu
çıkarılmış ve şahıslar bizzat devlet tarafından teşvik edilmiştir. Ancak
yaşanan kömür buhranı ve dünyayı saran 1929 ekonomik krizi nedeniyle özel
teşebbüs beklenen sonucu verememiştir. Krizle birlikte başlayan kömür
fiyatlarındaki düşüş, İkinci Dünya Savaşına kadar devam etmiştir. Bunun üzerine
ülkemizde ekonomi alanında devletçilik politikası uygulanmaya başlanmıştır.
İş Bankası ile
havzaya ilk Türk sermayesinin girmesi, kömür havzadaki sorunları ortadan
kaldırmamıştır. Özellikle yabancılara ait kömür işletme imtiyazları ve
ocakların hudud meseleleri havzanın gelişmesini engellemektedir (Durusoy, 1947:
12). Her ne kadar yapılan teknik ıslahata bağlı olarak iktisadi kalkınma
hızlansa da, yabancı sermayeye ait ocakların olması milli sermayenin tamamen
havzaya hakim olmasını engellemektedir (Tak, 2001: 171).
1936-1940 yılları arasında kömür havzasındaki
üretim sürekli artış göstermektedir (Bkz.Tablo
10). Ancak bu yeterli görülmemiştir. Bu nedenle ülkemizde milli
sanayinin kurulması ve Devlet Demiryolları şebekesinin gelişmesini sağlamak
için İş Bankası müesseselerinden yararlanılmıştır. Ancak bütün bunlar
yapılırken özel sermayenin bu konuda yetersizliği görülmüş ve ülkenin artan
kömür ihtiyacı, kömürün umumi ve ekonomik hayattaki rolü nedeniyle devlet
desteğine ihtiyaç duyulmuştur. Bunun için ilk olarak Ereğli Şirketi devletçe
satın alınarak ocakların işletilmesi Etibank’a verilmiştir (Özeken, 1944: 60-61).
Ereğli Kömür
Havzası’nın bu döneminde havzada yer alan en önemli yabancı sermaye (Fransız
sermayeli Ereğli Şirketi) havzadan ayrılmıştır. Etibank’ın kurulmasıyla devlet
eli havzada güçlenmiştir. Yapılan iyileştirmeler kömür üretimindeki artışı beraberinde
getirmiştir. 1940 yılında kabul edilen 3867 sayılı kanun ile Ereğli Kömür
Havzasındaki ocakların işletilmesi tamamen devletin kontrolüne geçmiştir (Tak,
2001: 172).
1936 yılında
kabul edilen İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, planlanan çalışmalar bakımından
hem birinci beş yıllık kalkınma planını desteklemekte, hem de özellikle sanayi
ağırlıklı işlere öncelik vermektedir. Nitekim bu plana göre teklif edilen
sanayi çalışmaları şunlar olmuştur: 1-Madencilik 2-Maden Kömürü Ocakları 3-Mıntıka elektrik santralleri 4-Ev mahrukatı sanayi ve ticareti 5-Toprak sanayi 6-Gıda maddeleri sanayi ve ticareti
7-Kimya sanayi 8-Mihaniki sanayi
9-Denizcilik (İnan, 1989: 5).
Planda özellikle
Ereğli Kömür Havzası’yla ilgili olarak kömür üretimini arttırmaya yönelik
çalışmalardan bahsedilmektedir. Buna göre kömür üretim merkezleri, Çatalağzı
İstihsal Merkezi, Zonguldak İstihsal Merkezi, Kozlu İstihsal Merkezi olarak
belirlenip buralarda nelerin yapılması gerektiği ve maliyetlerinin neler
olacağı tespit edilmiştir (İnan, 1989: 60-64).
Harita 1:
Ereğli Kömür Havzası Üretim Bölgeleri Haritası
Kaynak: Afet İnan, (1989). Türkiye
Cumhuriyetinin İkinci Sanayi Planı 1936, Ankara: TTK Basımevi, 64.
Kalkınma planında ayrıca kömür
istihsalinin arttırılması çalışmaları çerçevesinde havzada ihtiyaç duyulacak
olan enerji için elektrik santrali yapımı konusuna da yer verilmiştir. Çünkü
mevcut üretime göre beş sene sonrası için 5 milyon ton üretim hedeflenmiştir (İnan,
1989: 79). Buna bağlı olarak elektrik ihtiyacı artacaktır. Oysa havzada bulunan
enerji santrali, elektrik ihtiyacını ancak 1937 yılına kadar karşılayabilecek
durumdadır. Bu nedenle Çatalağzı Direk Harmanı’nda 45.000 kw bir enerji
santrali yapımına karar verilmiş ve santral 1948 yılında üretime geçmiştir.
Harita 2:
Zonguldak Mıntıkası Elektrik Santrali
Kaynak: Afet
İnan, (1989). Türkiye Cumhuriyetinin İkinci Sanayi Planı 1936, Ankara: TTK
Basımevi, 96.
Etibank’ın
Kuruluşu
Ereğli Kömür Havzası’ndaki kömür
madeninin istismarını önlemek için Cumhuriyet Hükümeti’nin aldığı en önemli
tedbirlerden biri de “Etibank”ın ve
“Maden Tetkik Arama Enstitüsü”nün
kurulmasıdır. Etibank, 14 Haziran 1935 tarih ve 2805 sayılı Kanunla “Memlekette
Mütenasip ve Madencilikle Enerji Üretim ve Dağıtımının Özelliklerine ve
Koşullarına Cevap Verecek Biçimde 20 Milyon Sermayeli Yüksek Bir Mali Müessese”
olarak kurulmuştur (Savaşkan, 1993: 51). Aynı kanunun dördüncü maddesinde
Etibank’ın madenlerle ilgili görevleri şöyle sıralanmıştır:
1) Maden cevherleri, taşocağı
maddeleri, madeni hammaddelerle maden malzemesi almak, satmak ve bunların alım
ve satımını gerçekleştirmek
3) Türkiye’de maden imtiyazları, maden
ocağı imal ruhsat tezkereleri, taşocağı ruhsatnameleri veya bunların hissesini
istihsal etmek
Yine aynı kanunun beşinci maddesinde
Etibank ile MTA bağlantısı şu şekilde ifade edilmiştir: “Maden Tetkik ve Arama
Enstitüsünün herhangi bir sahada maden cevherleri veya taşocağı maddeleri için
yapmış olduğu ameliyat neticesinde, işletmeye elverişli gördüğü maden veya
taşocakları hakkında İktisat Vekaleti’ne verilmiş olan dosya Vekaletçe de
tetkik edilerek işletmeye elverişli görüldüğü takdirde Etibank’a tevdi olunur.
Banka enstitüsünün raporunda derpiş edilen ana hatlar dairesinde, bu işletmeyi
tahakkuk ettirmeye ve bu hususta iktiza eden bütün muameleleri yapmaya
mecburdur. Banka, İktisat Vekaleti’nin tasdikine iktiran etmiş bulunan
enstitünün bu hususa aid masraflarını öder” (Karadoğan, 1999: 82). MTA ise 22
Haziran 1935 tarih ve 2804 sayılı kanunla yer altındaki hazinelerimizin
miktarını, işletme kabiliyetini tesbit etmek, maden cevherlerimizin bir
demirbaşını çıkarmak ve üretim programını yapmak için kurulmuştur (Enver, 1941:
64).
Etibank, daha sonra 3460 nolu ve 26
Haziran 1938 tarihli kanunla, sermayesinin tamamı devlet tarafından konulmuş
olup faaliyetleri Başvekalet Umumi Mürakabe Heyeti’nin kontrolüne tabi tutulan Sümerbank, Toprakofis, Devlet Ziraat
İşletmeleri gibi teşekküller arasına alınmıştır (Özeken, 1955: 86).
Ereğli Şirketi’nin Etibank’a Devri
Ereğli Şirketi, Etibank’ın kurulmasıyla
havzada rahat çalışma ortamı bulamamıştır. Bunun üzerine şirketin isteği ve
teklifi üzerine, bu şirketin satın alınması çalışmaları başlatılır (Şirketin
1970 yılına kadar sözleşmesi vardır). Ereğli Şirketi ile İktisat Vekaleti
arasında 28 Kasım 1936 yılında imzalanan mukavele, 3146 sayılı ve 7 Nisan 1937
tarihli kanun ile tasdik edilip kabul edilmiş ve böylece Ereğli Şirketi’ne ait
bütün tesisler hükümete intikal etmiştir (Zaman, 2004: 99). Doğal olarak bu
yetki ülkemizdeki madenleri işletmek üzere kurulan Etibank’a devredilmiştir.
Yapılan anlaşmayla Ereğli Şirketi’nin sahip olduğu:
1)
Zonguldak
Limanı’na ait olan 1893 ve 1912 yıllarına ait imtiyazı
2)
Zonguldak ve
Çatalağzı şimendifer hatlarına ait 1893 ve 1912 yıllarına ait imtiyazı
3)
Sahip olduğu tüm
imal ruhsat izinleri ve bunlardan doğan hak ve menfaatleri
4)
Liman işletmesine
ait tüm tesisat, taşınır taşınmaz donatımla kendi ya da üçüncü şahıslar adına
sahip olduğu tüm deniz vasıtaları
5)
Türkiye
sınırlarında sahip olduğu kendi ve üçüncü şahıslar adına kayıtlı emlak, arazi ve
tüm menkul ve gayri menkulleri
6)
Demiryolu
işletmesine ait taşınır taşınmaz tüm araçları
7)
Maden işletmesine
ait, yer altı ve yerüstündeki taşınır taşınmaz tüm malzeme ve araçları olmak
üzere tüm mal varlıkları “üç milyon beş yüz bin Türk lirası” karşılığı hükümete
devredilmiştir (Zaman, 2004: 100).
EKİTAŞ
Ereğli Kömür İşletmesi
Ereğli Şirketi’nden alınan liman, demiryolu ve
madenlerle İktisat Müdüriyeti tarafından işletilen Kozlu ve Kilimli
demiryollarının işletilmesi ve havzadaki deniz işlerinin inhisara alınması
çalışmaları başlamıştır. Bunun için 3241 nolu ve 15 Haziran 1937 tarihli
kanunla ve Etibank Yönetim Kurulu’nun, 4
Mart 1937 tarih, 31/4 sayılı, 28 Nisan 1937 tarih, 36/3 sayılı kararları ve
1377 ticari kayıt numarası ile Ereğli Kömür İşletmesi T.A.Ş.(EKİTAŞ)
kurulmuştur. (İmer, 1944: 45) 1937-1939 yılları arasında şahıslara ait bazı
ocaklar satın alınarak EKİTAŞ’a verilmiştir. Maden Yüksek Mühendisi Bekir Vehbi
(Ergene) 1 Mayıs 1937 yılında şirkete müdür olarak atanmıştır (Zaman, 2004: 101).
EKİTAŞ Kozlu
Kömür İşletmesi
Fransız sermayeli Ereğli Şirketi’nin
hisselerinin alınmasıyla havzada millileştirme yolunda önemli bir adım
atılmıştır. İş Bankası’na ait olan Kömüriş şirketi, 27 Ağustos 1937’de Kozlu
Kömür İşletmesi adını almış, İhsan Soyak da
şirketin müdürü olarak atanmıştır.
Durum onu göstermektedir ki, kömür
havzasında devlet elinin himayesi altında olmayan şirketlerin durumu zordu. Her
ne kadar İş Bankası’nca işletilen Kömüriş Şirketi, Etibank’a devredildiğinde
332.125,75 lira zarar açıklamışsa da, şirketin zarar gerekçeleri 1940 tarihli “Hissedarlar Alelade Genel Heyeti”
raporuna göre şunlardır:
1) Amele sorununa bağlı yevmiyenin artması ve işçiliğin
yükselmesi
2) II. Dünya Savaşı nedeniyle malzeme fiyatlarının
artması
3) Sonraki yıllarda yüksek üretim elde etmek için yapılan
projelere yönelik hazırlık çalışmaları
4) Maliyet fiyatının yükselmesine rağmen kömürün
satışının maliyetinden düşük fiyattan olması
(Zaman, 2004: 101).
Tablo 10: Havzadaki Kömür Üretimi
(1937-1940)
Yıl
|
Üretim
|
1937
|
2.306.869
|
1938
|
2.588.957
|
1939
|
2.696.935
|
1940
|
3.019.458
|
Kaynak: Bahri Savaşkan, (1993). Zonguldak Maden Kömürü Havzası Tarihçesi,
Zonguldak:İlkadım Matbaası, 56.
SONUÇ
Görülen odur ki, havza Milli Hükümetle birlikte Cumhuriyet İdaresi’ne
geçtiğinde büyük bir değişim yaşamıştır. Çünkü Milli Hükümet, bağımsızlık
mücadelesinin verildiği günlerde, kömür havzasını da ele almış ve öncelikle
işçinin çalışma hayatının düzeltmeye başlamıştır. Bu nedenle 1921 yılında “151 sayılı Amele Kanunu”nu çıkarmış, sonrasında
da 1923 yılında “Zonguldak Amele Birliği
İhtiyat ve Teavün Sandıklar” teşkilatını kurarak amele kanununu işler hale
getirmiştir. Ardından milli ekonominin kalkınması için önemli kararlar
almıştır. İzmir İktisat Kongresi
bunların en önemlilerindendir. Sonra İş
Bankası kurulmuş, Teşvik-i Sanayi
Kanunu çıkarılmış ve böylece özellikle özel teşebbüs sanayi alanında teşvik
edilmiştir. Ancak dünyada yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle, özel teşebbüsün
yetersiz kalması sonucu devlet bizzat kendisi ağır sanayiyle uğraşmak zorunda
kalmıştır.
Birinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı’yla kömür havzasında çok önemli çalışmalar yapılmıştır. Bunun
heyecanıyla İkinci Beş yıllık Kalkınma Planı hazırlanmış ancak II. Dünya Savaşı
nedeniyle uygulamaya konulamamıştır. Kısaca şunu söyleyebiliriz ki, Milli
Hükümet ve Cumhuriyet İdaresi, Ulusal bağımsızlık kadar ekonomik bağımsızlığa
da önem vermiş, birini diğerinden ayırmamış ve gelinen süreçte ülkeyi muasır
medeniyetler seviyesine çıkarmak için önemli çalışmalara imza atmıştır.
KAYNAKÇA
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi
Açıkgöz, B. ve
Ünlü,T. (2007). “Dünden
Bugüne Zonguldak’ta Madencilik Eğitimi”, Zonguldak Yüksek Maadin ve
Sanayi Mektebi Kongresi, Madencilik
Bülteni, s. 102-104.
Çağlar, G. (1995). Bahr-ı Siyah Ereğlisi Kömür Havzası ve Asayiş (1918-1919), Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, (2), s. 15-28.
Çıladır, S. (1970). Zonguldak Havzası’nda Emperyalizm 1848-1940, Ankara: Aydınlık Yayınları.
Çıladır, S. (1977). Zonguldak Havzasında İşçi Hareketlerinin Tarihi 1848-1990, Ankara: Yeraltı Maden-İş Yayınları.
Dölen, E. (2006). Zonguldak Maden Mühendis Mekteb-i Alisi, Zonguldak Kent Tarihi’05 Bienali Bildiriler Kitabı, Zonguldak: Zonguldak Eğitim ve Kültür Vakfı, s. 21-31.
Genç, H. (2007).
Ereğli Kömür Madenleri (1840-1920), Yayımlanmamış Doktora Tezi, Marmara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Gürboğa, N. (2005). Mine Workers, the State and
War: The Eregli-Zonguldak Coal Basin as the Site of Contest, 1920-1947, Yayımlanmamış Doktora
Tezi, Bogaziçi University Atatürk Institute for Modern Turkish History.
Gürboğa, N. (2006). Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Zonguldak Kömür Havzasında İşgücü Sorunu,
Amele Köyleri Projesi ve Zorla Çalıştırma, Zonguldak Kent Tarihi’05 Bienali Bildiriler
Kitabı, Zonguldak: Zonguldak Eğitim ve Kültür Vakfı, s.135-149.
İmer, H. F. (1944). Ereğli Maden Kömürü Havzası Tarihçesi, Zonguldak: C.H.P.Zonguldak
Halkevi Yayınları.
İnan, A. (1988). Medeni
Bilgiler ve M.Kemal Atatürk’ün El Yazıları, Ankara: TTK Basımevi.
İnan, A. (1989). İzmir
İktisat Kongresi, Ankara: TTK Basımevi.
İnan, A. (1989). Türkiye
Cumhuriyetinin İkinci Sanayi Planı 1936, Ankara: TTK Basımevi.
Karadoğan, S. (1999). Osmanlı’dan Türkiye
Cumhuriyeti’ne Ereğli-Zonguldak Kömür İşletmeleri (1848-1957), Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Kdz.Ereğli’nin
Dünü Bugünü,
(2004). Ankara:TŞOF Plaka Matbaası.
Kıray, M. B. (2000). Ereğli Ağır Sanayiden Önce Bir Sahil Kasabası, İstanbul: Bağlam
Yayınları.
Özeken, A. A. (1944). Ereğli Kömür Havzası Tarihi Üzerinde Bir Deneme, İstanbul: Kenan
Matbaası.
Özeken, A. A. (1955). Türkiye Kömür Ekonomisi Tarihi, İstanbul: Milli Mecmua Basımevi.
Sarıkoyuncu, A. (1992). Milli Mücadelede Zonguldak ve Havalisi, Ankara: Kültür Bakanlığı
Yayınları.
Savaşkan, B. (1993). Zonguldak Maden Kömürü Havzası Tarihçesi, Zonguldak:İlkadım
Matbaası.
Tak, İ. (2001).
Osmanlı Döneminde Ereğli Kömür Madenleri, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Türkiye
Ekonomisi Bakımından Kömür, (1937). Ankara: T.C.İktisat Vekaleti Neşriyatı.
Yiğitler, Ü. N. (1943). Kömür Havzasında Amele Hukuku, Zonguldak.
Zaman, E. M. (2004).
Zonguldak
Kömür Havzasının İki Yüzyılı,
Ankara: TMMOB Maden Mühendisleri
Odası Yayını.
AMELEBİRLİĞİ Biriktirme
ve Yardımlaşma Sandığı, http://www.amelebirligi.gov.tr/article.php?article_id=61 (5 Haziran 2009).
Ekonoma,
[1] Bu
çalışma, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü 2009 “Ereğli
Kömür Havzası ve Cumhuriyet Dönemi Şekillenişi” adlı Yüksek Lisans Tezinden
derlenmiştir. (This
study, Abant Izzet Baysal University Institute of Social Sciences, 2009 " Ereğli Coal Basin and Formation in Republic
Era" master's
thesis is compiled).
* Tarih Öğretmeni, Kdz. Ereğli İlçe Milli
Eğitim Müdürlüğü, Kdz. Ereğli, Zonguldak, kr_murat@hotmail.com
[2]Yöreye ait, mısır ununun
kaynar suya atılmasıyla yapılan bir tür yiyecek.
[3] Limanlarda, şamandıralara bağlı olarak yükleme ve boşaltma
yapan gemilerden, kıyılara römorkör yedeğinde yük götürüp getiren 40-60 ton
arasında yük alabilen tekne.
[4] 1)
Bir iktisadi kurum (kuruluş) personelinin gıda maddeleri ve diğer ihtiyaçlarını
tedarik eden servis. 2) İşletme marketi.
Yorumlar