II.Mahmut döneminde idam edilen Viranşehir Sancağı Mütesellimi “HAYDUTOĞLU MEHMET BEY”
NİHAT YASA
YEREL TARİH ARAŞTIRMACISI
II.Mahmut döneminde idam edilen Viranşehir
Sancağı Mütesellimi
“HAYDUTOĞLU MEHMET BEY”
19.yüzyılın ilk çeyreğinde, bölgemizin sancak olarak
da Viranşehir Sancağı’na bağlı olduğu yıllarda yönetiminde, bazen “Haydutoğulları” bazen de “Haydaroğulları” olarak anılan ailenin
büyüklerinden, Kurucaşile Ova Tekkeönü köyünden olan Haydutoğlu Mehmet Bey, Viranşehir
Sancağında mütesellim olarak görev yapıyordu. II.Mahmut döneminde, ayan ve
mütesellimlerin ortadan kaldırıldığı süreçte, 1815 yılında da idam edilmiştir.Yaşadığımız
dönem itibariyle tanık bulmanın imkansız
olduğu da göz önüne alındığında
çalışmamız, Başbakanlık Osmanlı arşiv kayıtlarına, mütesellim ve ayanlar
üzerinde yapılan çalışmalarla, bölgemiz ile ilgili yazılan kitaplara dayanmaktadır.
Ailenin
bazı yakınlarının, Ova Tekkeönü Köyü nüfusuna kayıtlı olduğu, nüfus kütükleri incelendiğinde
“Haydaroğlu” lakapları ile yer
aldığı görülmektedir. Tekkeönülüler tarafından “Avalar”(ağalar) olarak tanınmaktadır. Ailenin Amasra’da yaşayan
diğer yakınlarının da Amasralılar tarafından “Haydutlar”diye tanındığı bilinmekle beraber, nüfus kütüklerinde “Haydaroğlu” lakabı ile kayıt altına
alındıkları görülmektedir. Soyadı kanunu çıktığında Kurucaşile Tekkeönü’nde yaşayan
ailenin bireyleri “Özalp”,Amasra’da yaşayan
bireyleri de “Başaran” olarak soyadı almışlardır.
HAYDUTOĞLU MEHMET BEY’İN HAYATI
Mehmet Bey, Kurucaşile’nin Ova Tekkeönü Köyünde doğmuş, çocukluğu
bu köyde geçmiş, genellikle gemicilikle uğraşmış, sert mizaçlı bir kişiydi. Kendisinin
mütesellim olması, Osmanlı Devletinden ticari ayrıcalıklar kazandığı için
oldukça güçlü ve sözü geçer birisi durumuna geldiği görülmektedir.
Haydutoğlu Mehmet ile ilgili çalışma yaparken öncelikle bölge
tarihi üzerinde çalışmış Necdet Sakaoğlu’nun kitaplarını inceleme fırsatı
buldum. Sakaoğlu’nun 1966 yılında Latin Matbaasından çıkan ”Kuruluşundan günümüze Çeşm-i Cihan Amasra” ve 1999 yılında Kültür
Bakanlığı yayınlarından çıkan “Çeşm-i Cihan Amasra” adlı kitaplarında
Mehmet Bey’i şaki, yani haydut ya da eşkıya olarak nitelendirmektedir.1966
yılında yayınlanan “Kuruluşundan
günümüze kadar Çeşm-i Cihan Amasra”adlı
kitabında İdare-i Mahsusa Acentesi ve Fener Memuru Mustafa Bey ile ilgili
olarak; “Bu zat, Haydutoğulları namıyla
anılan ailedendir. Aslen Balkan memleketlerinden olan Haydutoğlu Ali Bey, uzun
bir süre Tekkeönü’nde derebeylik etmiş, idamından sonra oğulları Amasra’ya
göçmüşlerdir. Mustafa Bey’in oğlu Ali Bey ise bir aralık Amasra Nahiye
Müdürlüğüne vekâleten bakmıştır”demektedir.
Sakaoğlu, 1999 yılında basılan “Çeşm-i Cihan Amasra” adlı kitabında,” Haydutoğlu 1800’lü yıllarda Romanya’dan kaçarak Tekkeönü’ne gelip
yerleşmiş; kişisel gücü ile ünlü bir zorbaydı. Kurduğu küçük çete ile çevredeki
etkinliğini yirmi yıl kadar sürdürmüştür. İdam edilmesinden sonra bu kez de
kardeşi Koç Ali, Amasra Muhtarı Yazıcıoğlu Ali ile işbirliği yapmıştır.Bunların
halka baskı uyguladıkları belgelerle tespit edilebiliyor.
Yapmış olduğumuz araştırma ve incelemelerden, II.Mahmut’un ayan ve
mütesellimleri ortadan kaldırdığı dönemde idam edilen kişinin ,Haydutoğlu Ali Bey (Koç Ali) olmadığı, kardeşi Viranşehir Sancağı Mütesellimi olan
Haydutoğlu Mehmet Bey olduğu açık ve net olarak görülmektedir. Sakaoğlu 1999 yılındaki aynı kapsamdaki çalışmasında ise Mehmet Bey’in
adını vermeden yalnızca Haydutoğlu olarak belirtmektedir.Romanya’dan kaçarak
Tekkeönü’ne geldiği ile ilgili bir belge ve kaynakta göstermemektedir. Bunun
yanında, zorba olduğunu, küçük bir çetesi olduğunu da ifade etmektedir. Oysa Haydutoğlu
Mehmet Bey Tekkeönü’nde, Amasra’da ve Safranbolu’da konakları olan,
denizcilikle uğraşan, bir çok gemisi bulunan, aynı zamanda Viranşehir
Sancağı’nın da Mütesellimi olarak dönemin bölge politikalarında söz sahibi olan,
bulunduğu çağa göre önemli bir kişiydi. Arşiv kayıtlarında da gördüğümüz gibi 1915 yılında da idam edilmiştir.
TEKKEÖNÜ HİSAR
TEKKEÖNÜ
AYAN VE MÜTESELİMLER
Osmanlılarda feodal
yapı incelendiğinde, mütesellim ve ayanlık, devletin iç politikasında önemli
bir rol oynayan bir sistem olarak gözükmektedir. Hemen hemen bütün mütesellim
ve ayanlar servetlerini devlet memurluğu yaptıkları sırada edinmekteydiler. Bu
durum mütesellim ve ayanların öldükten, ya da katl edildikten sonra
servetlerini müsadere edildiği konusuna açıklık getirmektedir. Yerli ailelerin
güçlü olanları idari, iktisadi, mali ve askeri alanlarda yapmış oldukları
yardımlar nedeniyle devlet içinde vazgeçilmez ve her zaman kendilerine
başvurulan bir unsur olarak göze çarpmaktaydılar.
Kimi zaman ordunun sefere
çıkışında, asker toplama çabaları içinde olan ayan ve mütesellimler, asayişten
vergi toplamaya, kaçak ve eşkiyaların yakalanmasına kadar doğrudan devleti
ilgilendiren her sorun onlara havale edilmiştir. Bu sistem Osmanlı Devleti
tarihinde gücün devredilmesi ve yerinden yönetim sistemi devletin kuruluşunda
ve genişleme döneminde başvurulan yöntemlerden birisi olmuştu. Ayan ve mütesellimler merkezi otoriteyi sürdüremeyen, kırsal
alanda tımar sisteminin yozlaşması ve zayıflamasıyla denetim gücünü yitiren, iç
ayaklanmalar karşısında merkezi devletin de onayladığı yerel savunma güçlerinin
liderleri konumunda olan ekonomik olarak da güçlenen, devletin taşradaki
temsilcileriydiler.
Genç yaşta Osmanlı tahtına çıkan II. Mahmut ilk iş olarak,ayanlarla
“Sened-i İttifak” denilen anlaşmayı yapmak zorunda kalmış, kendi otoritesinin
yanında ayanların de gücünü kabul etmek zorunda kalmıştır.Yapılan bu anlaşma
tarihte Osmanlıların ilk Anayasası olarak da bilinmektedir. Bu durumu
kabullenemeyen II.Mahmut, merkezi otoritesini sağlamlaştıracak, Batı’nın mali,
idari ve askeri yapısına uygun yeni bir devlet düzeni oluşturmuş,devleti ayakta
tutmaya yönelik bir takım reformlar yapmıştır. Onun bu reformları getirdiği
yeni kurum ve düzenlemeleriyle Tanzimat’ın hazırlayıcısı olarak çağdaşlaşma
yolunda önemli bir yer tutmuştur. Ancak yapmak istediklerinde kısmen başarılı
olan II. Mahmut özellikle yönetim alanında halkın güvenliğini sağlayıp, düzenli
vergi vermelerini sağlayacak çözümler üretmede başarısız olmuştur. Bu
başarısızlıkta devlet görevlilerinin uzun yıllardır gelenekleştirdikleri
rüşvet, görevi kötüye kullanma, halka angarya iş yaptırma gibi
alışkanlıklarından vazgeçememelerinin payı olduğu gibi, içte ve dışta felaketle
sonuçlanan siyasi gelişmelerin payı büyüktür.
HAYDUTOĞLU MEHMET BEY’İN MÜTESELLİMLİĞİ
Ayan ve mütesellimler,Anadolu’nun birçok yerinde devlet adına
görev yapmışlardır. 19.yüzyılın başında Bolu Vilayeti ve çevresinde görev
yapan,Alaplı’da Pehlivanoğlu Ahmet, Ereğli’de Ali Molla, Dirgine(Devrek Yazıcık
Köyü)’de Küçük Haliloğlu Halil, Bartın’da Çalıkzade Hasan, yine Bartın’da
Çavuşzade Mehmet, Perşembe’de Kadıoğlu, Eflani’de Tölemenoğlu, Düzce’de Hacı
İbrahimoğlu Seyid Ahmet ve Zeynel Abidin , Akçaşehir’ (Akçakoca)de Sarhoş Osman,
Kızılbel’de (Karabük Eskipazar bölgesinde) Kahveci zade Mehmet, Ulak(Karabük Ovacık)’ta
Hacı Mehmet Ağa bu ayanlardan
bazılarıdır.Aynı dönemde Haydutoğlu Mehmet Bey ise Viranşehir Sancağı’nda mütesellim
olarak bulunmaktaydı.
Osmanlılar döneminde, Bolu ve çevresinde görev almış ayanlar ve
mütesellimler diğer bölgelerde olduğu gibi güçlerini pekiştirmişler ve
padişahtan bağımsız bir biçimde sahip oldukları bölgeleri yönetmeye
kalkmışlardır. Amasralı olarak da bilinen Ali Molla, yaşamının büyük bir
dönemini Ereğli’de ayan olarak sürdürmüş, kendi memleketine dahi eziyet eder
duruma gelmiştir. Buna dair merkezden gönderilen fermanlar olayı açıkça
göstermektedir. Bu fermanlardan birisinde şöyle anlatılmaktadır: “Bolu ve Viranşehir Sancakları miri
varidatın en büyüklerinden olduğu halde bu iki sancağın voyvodalığı, bir
müddetten beri bazı beylere verile gelmiş ise de adı geçen bu sancakların
“Voyvodalık” idaresi ile fukaranın tazyik ve perişanına sebep olduğundan bundan
böyle buraların Derebeyi Makulelerine ihale olunmayarak Büyük Valilere tevcih
olunması emredilir.(1811–1826) II. Mahmut’un emrinden sonra Bolu ve
çevresinde ayanlar ve mütesellimler yok edilmiştir. Bunun yerine mutasarrıflıklar
kurulmuştur. Bolu’ya ilk olarak Hüsrev Paşa Mutasarrıf tayin edilmiştir. Hüsrev
Paşa’nın Mutasarrıflığı Bolulular için bir ümit kapısı olarak görülmüşse de,
Hüsrev Paşa başka bir görev için Bolu’dan kısa süre içerisinde ayrılmıştır. Bu
sırada devam eden Bükreş Seferi dolayısıyla orduya katılmış ve bu durumu fırsat
bilen ayanlar ve mütesellimler yeniden zorbalıkla görevlerini devralmaya
çalışmışlardır. Bu ayanlardan birisi olan Ali Molla, Ereğli Müftüsünün evini
basarak kendisi ve ailesini katletmiştir. Küçük Haliloğlu adlı ayan ise Mutasarrıf
Hüsrev Paşa’nın Bolu’dan ayrılmasından sonra hoşuna gitmeyen insanları
öldürmüştür. Sultan II. Mahmut (1803–1839), Bolu-Viranşehir bölgesinde giderek güçlenen
ve zenginleşen yerli derebeylerinin gücünü kırabilmek için bir dizi önlemler
alma gereğini duymuş ve geniş yetkilerle Bolu’ya gönderdiği İbrahim Paşa’nın tevcih beratına da “Bolu ve Viranşehir sancakları varidatı
cesime-i müriyeden olub bazı derebeyi ve o makule kesana ihale olunagelmişse de
Livayı merkumenin voyvodalık ile idaresi tazyik ve perişaniyi fukarayı mucib
olmağla fi-mabad derebeyi ve o makulelere ihale olunmayub vülat-ı izama tevcih
olunması” uyarısını yazdırmıştır.
Sakaoğlu bu durumu “İbrahim
Paşa’nın Bolu’ya gelmesiyle yerli derebeylerine savaş açılması kaçınılmaz
olduğunu, 1810’lu yıllarda bölgede bir iç çekişmenin olduğu, Ali Molla’nın güçlü adamlarını ve
milislerini Devrek, Perşembe, Dirgine yörelerine yayarken Bartın ve Amasra’da
da kendisine yandaşlık eden ayanlar ve derebeyleri vardı. Büyük olasılıkla, İbiş
İbrahim Ağa’da bu bölgesel ayaklanmanın Amasra’daki uzantısını yönetti ” demektedir.
Sakaoğlu, kitabının 163.sayfasında İbiş İbrahim Ağa’yı tanıtırken ”1810-1856 yılları arasında Amasra’da
ayanlık, muhtarlık, Gemi inşa nazırlığı yapmış güçlü bir kişidir” demektedir.
Ereğli Ayanı Ali Molla bir taraftan bölgede gücünü artırmak için
faaliyette bulunurken bir taraftan da devlet merkezi olan İstanbul’a şikâyet
mektupları göndermiştir. Ali Molla o kadar çok çekiniyor ki, sadrazam Ahmet
Paşa’ya 09/05/1811 tarihinde “Mutasarrıf
Hüsrev Mehmet Paşa'nın Bolu'da kaymakamı olan İbrahim Paşa, Viranşehir
sancağındaki vekil Haydutoğlu ile bilittifak halkın edasına müteahhid olduğu
taksiti evve emvaline nefisleri için üç dört kat
ilavesiyle cebren tahsile kıyam ve topladıkları askerlerle sevahil kazaları
kurdukdan sonra Benderkili'yi muhasara ettiklerine, halkın mugayir-i rıza
hareketten çekindiğine dair”yazışmalar yapmaktadır. 14/05/ 1811 tarihinde, Ali Molla’nın Benderkili
kadılığından sadarete gönderdiği şikâyette Bolu kaymakamı ve Viranşehir'e vekil
tayin ettiği Haydutoğlu tarafından kendisine baskı yapıldığını, kendisinden
halkın memnun kaldığını ifade ederken belgelerde ” Kaza Muhtarı ve Baba Limanı Muhafızı Ali Molla'ya; Bolu kaymakamı ve
Viranşehir'e vekil tayin ettiği Haydutoğlu tarafından teaddi ve tecavüz
olunduğu ve molladan halkın memnun kaldığı. şeklinde ifade edilmektedir.
Osmanlı Arşivinde buna
benzer yazıların sadece Ereğli’den değil diğer kazalardan da geldiği ve halkın
Ali Molla’dan memnun olduğu belirtilmektedir. “Benderkili Ayanı ve Baba Limanı Muhafızı Ali Molla'ya Bolu Kaymakamı
İbrahim Paşa ile Haydutoğlu'nun teaddi ve müdahele ettikleri ve ahalinin
molladan memnun olduklarına dair Benderkili ve diğer kazalardan gelen ilam ve
arzı mahzarların gönderildiği” denilmekte
olup, bu dönemde diğer kazaların ayanlarının ve naiblerinin organize etikleri
bir durumdur. Bu durum Ali Molla’dan sonra kendilerine sıra geleceği kuşkusunun
içinde olmalarıdır. Fakat bütün bunlara rağmen Ali Molla’nın devlet aleyhine
faaliyetlerde bulunması dolayısıyla Haydutoğlu Mehmet ve İbrahim Paşanın
bölgede yaptığı faaliyetler göz ardı edilmiştir. Haydutoğlu Mehmet Bey ”Viranşehir Mütesellimi mührü ile Molla
Ali'nin muhasara ve tazyikine memur Ereğli limanı'nda bulunan iki gemimizin
ansızın limana giren iki Rus gemisi tarafından zabtolunduğu ve icab eden
tedbirin alındığı. “ bildirmektedir.Mehmet Bey’in, Bolu Kaymakamı İbrahim
Paşa’ya destek amacıyla, Amasra ve Kurucaşile’den gemileriyle Ereğli Ayanı Ali
Molla’yı denizden çevirme harekatı yaptığında, Ereğli Limanında bulunan iki
gemisi, Rus gemileri tarafından zaptolunmuştur. Mehmet Bey, bunun üzerine
gerekli tedbirlerin alındığını bildirmektedir. İbrahim Paşa ve Haydutoğlu
Mehmet Bey’in kuşatmasına daha fazla
dayanamayan Ali Molla gecenin karanlığından da yararlanarak bir gece gemi ile Ereğli’yi terk ederek kaçmıştır. Arşiv
belgelerinde Haydutoğlu Mehmet Bey’in Bolu Kaymakamı İbrahim Paşa ile 1811 ve 1812
yıllarında birlikte hareket ederek Ali Mollaya karşı mücadele verdiği
anlaşılmaktadır.
Necdet Sakaoğlu Çeşm-i Cihan Amasra kitabında “İbrahim Paşa’nın karadan sürdürdüğü operasyonu, Kaptan-ı Derya Hüsrev
Paşa’nın denizden destekleyince Ali Molla, Ereğli’den Amasra’ya, buradan da
Rusya’ya kaçmak zorunda kaldı. Bu kaçışta, Bartınlı, Amasralı yandaşları da ona
eşlik ettiler.” demektedir. Oysa ki Ereğli’de Ali Molla’nın denizden
çevrilmesi harekatını Haydutoğlu Mehmet Bey’in yaptığı arşiv kayıtlarında belirtilmektedir.
Ali Molla’nın bu kaçışta Amasra’ya uğradığı ile ilgili herhangi bir bilgi ve
belge de bulunmamaktadır. Kaçışta Bartınlı ve Amasralı yandaşları ona eşlik
ettiler denilmekte ise de bunun da mümkün olmadığını düşünüyoruz. Çünkü Ali
Molla’yı denizden çevirme harekatını bizzat yapan zaten Haydutoğlu Mehmet Bey’in
kendisi olup; Amasra’da ikamet etmekteydi. Bu nedenlerden dolayı Ali Molla’nın
Amasra’ya gelmesi söz konusu olamazdı.
HAYDUTOĞLU MEHMET BEY’İN İDAMI
Ali Molla ve diğer ayanların bertaraf edilmesinden sonra,1815 yılı
gelindiğinde bir bahaneyle, Viranşehir Mütesellimi Haydutoğlu Mehmet Bey de bu
bertaraf edilen kişilerden birisi olmuştur. Osmanlı Devleti, ayanlık ve
mütesellimlik müessesesini ortadan kaldırmak için öldürülen yöneticilerin
mallarına da el koymuş ve ondan sonra gelebilecek aile efradının gücünü yok
etmeyi amaç edinmiştir. Bu amaçla vilayet ve sancaklara gönderdiği devlet
yöneticilerinden bölgelerde güç sahibi olan ayan ve mütesellimler hakkında
bilgiler istenmiştir. Bununla ilgili Bolu, Kastamonu ve Viranşehir Mutasarrıfı
Seyyid Ali Paşa sadarete kendi bölgesiyle ilgili bilgiler göndermiştir. Seyyid
Ali Paşa, 27/02/1815 tarihinde sadarete yazmış olduğu mektupta” Viranşehir sancağında Ulus kazası
mütesellimi Haydutoğlu Mehmet'in idamının emrolunması halinde suhuletle icra
olunabileceği hakkında Bolu, Kastamonu ve Viranşehir Mutasarrıfı Seyyid Ali
Paşa'nın tahriratı. ile Haydutoğlu Mehmet’in idamı gerekirse ve emir de verilirse
derhal yerine getirileceğini ifade etmiştir.17/10/1815 tarihinde sadarete
yazmış olduğu bir başka mektup da ise Viranşehir'e
tabi Ulus kazası mütesellimi Haydutoğlu Mehmet'in şimdilik zulmü yok ise de
evvelce hayli mezalim yaptığı malum olduğundan şayet izalesi için ferman sadır
olursa suhuletle ele geçirmek kabil olacağı hakkında Kastamonu, Bolu ve
Viranşehir Mutasarrıfı Seyyid Ali Paşa'dan Sadaret'e tahrirat. Viranşehir
Sancağına bağlı Ulus Kazası mütesellimi Haydutoğlu Mehmet’in şimdilik isyan,
zulüm vb. kötü faaliyetleri yoksa da evvelce birçok kötü faaliyetlerinin olduğu
ve eğer emredilirse veya bu konuda bir ferman yazılırsa Haydutoğlu’nun derhal
yakalanabileceğini ifade etmiştir. Bütün bu yazışmalar sonucunda Seyyid Ali Paşa,
istediği fermanı almış ve Haydutoğlu Mehmet Bey’in idam edilmesi
kararlaştırılmıştır. 2/11/1815 tarihinde yakalanan Viranşehir mütesellimi
Haydutoğlu Mehmet Bey hemen idam edilmiş ve Viranşehir’de bulunan konağındaki
eşyalar ile kaza, nahiyeler ve Amasra’daki bütün eşya, hayvan ve mal varlığı
devlet hazinesine devredilmiştir. Konu ile ilgili belgelerde ”Cezası tertib olunan Viranşehir Mütesellimi
Haydutoğlu Mehmet'in konağında, kaza ve nahiyeler ile hasseten Amasya'da
bulunan bütün emval, eşya ve hayvanatının miriye zabtı”denilmektedir. Bolu ve Viranşehir Sancakları Mutasarrıfı Seyyid
Ali Paşa, Haydutoğlu Mehmet Bey’in idamı işini gerçekleştirdikten sonra, o
dönemlerde bir gelenek olan idam edilen
kişinin başının kesilerek sadarete gönderilmesi işinin yapıldığı belirtilmekte
ve şöyle demektedir. “Viranşehir Mütesellimi
Haydutoğlu Mehmet nam şakinin kesilen başının İstanbul'a gönderildiği”. diyerek
Haydutoğlu Mehmet Bey’i şaki olarak nitelendirmesi bugün bazı tarihçilerin bu
belgeyi başlık olarak okuduklarında Haydutoğlu Mehmet Bey’i eşkıya-şaki olarak
değerlendirmesi anlaşılır olmaktadır. 24/11/1815 tarihinde ise Haydutoğlu
Mehmet Beyin kesik başı İstanbul’a gönderilmiştir. Ayrıca sadaretten Haydutoğlu
Mehmet Bey’in mal varlığının tespiti için Başmuhasebe kaleminden bir memur
tayin edilmesi de istenmiştir. Haydutoğlu Mehmet Bey’in bütün mal varlığı
tespit edilip devlet hazinesine devredilmesi işlemi sırasında yapılan masraflar
dolayısıyla Matbah-i Amire Emini Osman Ağa’ya yüz yirmi beş bin kuruş
verilmiştir. Haydutoğlu Mehmet Bey’in Safranbolu ve Tekkeönü’nde yer alan
konaklarının eşyası ve bazı topraklar ise karısına ve çocuklarına verilmiştir.
Bununla ilgili yapılan yazışmada “Su-i
harekatına binaen idam olunan Viranşehir Müteselimi Haydutoğlu'nun Tekkeönü ve
Safranbolu kasabalarındaki konaklarının eşyası, çiftlikleri ve bütün
muhallefatının miriden zabtıyla bir kısmının karısına ve çocuklarına terki”
denilmektedir. Diğer bütün mal varlığı ise devlet hazinesine devredilmiştir. Devlet
hazinesine devredilen konak, toprak vb. mallar açık artırmayla devlet adına satılmış
ve toplanan para da hazineye devredilmiştir. Ayrıca Safranbolu’daki konağında
birçok silah, top ve cephane ele geçirilmiş ve bunlar Amasra Kalesi’ne
gönderilmiştir.” Viranşehir'de maktul
Haydutoğlu’nun mirice zaptolunan kaffe-i muhallefat, emlak ve nukudundan
satılanların bedelinin duyununa mukabil gönderildiğine ve konağında zuhur eden
top ve mühimmatın Amasra Kalesi'ne irsal edildiğine dair. Haydutoğlu Mehmet
Bey’in çevreye olan borçları da tespit edilmiş ve satılan mallarından elde
edilen gelirle borçları ödenmiştir.” Maktulen
vefat ederek kaffe-i muhallefatı canib-i miriden zaptolunan Viranşehir
Mütesellimi Haydutoğlu Mehmet'in borçları ve muhallefatının tevziatı hakkında.
denilmektedir. Borçların tespiti sırasında ise Haydutoğlu Mehmet Bey’in İstanbul’daki
işleriyle ilgilenen Sadık Bey uydurma taleplerle kendisinin de alacaklı
olduğunu beyan etmiştir. Yapılan inceleme sonucunda Sadık Bey’in Haydutoğlu
Mehmet Bey’in işlerini yaparken yolsuzluklar yaptığı ve paranın bir kısmını kendi
işlerinde kullandığı anlaşılmıştır. Bu tespit sonunda Sadık Bey, İstanbul’dan sürgüne
gönderilmiştir. Viranşehir Mütesellimi
maktul Haydutoğlu Mehmet'in İstanbul'da işlerine bakan Sadık'ın uydurma
taleblerle merkumun muhallefat akçesinde para aldığından sürgün edilmesi. Haydutoğlu Mehmet Bey’in İstanbul’da bulunan
gemilerine de el konulmuştur. Fakat bazı gemileri tespit edilemediğinden dolayı
tespit edildiği yerde devlet adına haciz edilmesi ilan edilmiştir. Bu konuda
yazışmada: ” Maktul Viranşehir
Mütesellimi Haydutoğlu Mehmet'in İstanbul'da bulunan sefineleri Tersane için
zabtolunduğuna ve diğer gemileri de bulunduğu zaman müsadere olunacağı ifade
edilmiştir.
Osmanlı Devleti güttüğü politikalardan bertaraf ettiği bazı ayan
ve mütesellimlerin aile efradını da devlet için kullanmıştır. Haydutoğlu Mehmet
Bey’in ailesinden bazı kişiler uzun yıllar Amasra ve çevresinde devlet adına
görev yapmışlardır. Örneğin 19/10/1819 tarihli arşiv belgesinden Haydutoğlu
Mehmet Bey’in kardeşi Ali Bey’in Amasra ve Kurucaşile bölgesinde devlet adına
görevlendirildiği anlaşılmaktadır. Haydutoğlu Mehmet Bey’in idam edilmesinden
sonra kardeşi Koç Ali, Amasra Muhtarı Yazıcıoğlu Ali ile işbirliği yapmıştır.
Bunların bölge halkına baskı uyguladıkları belgelerle tespit edilmektedir. İlk
bakışta bunlardan şikâyetçi gibi gözüken Serdaroğlu Mustafa’nın da aslında bir
başka zorba olduğu, kasaba üzerindeki yetkinlik konusunda öncekilerle
uyuşamadığı yahut bunların gücü karşısında etkisiz kaldığı için hükümete ahali
adına şikâyetlerde bulunduğu; Kastamonu Valisi Ebubekir Paşa’nın 1820 tarihli
şukkasında anlaşılmaktadır.” Haydutoğlu'nun
kardeşi Ali ve Amasra Muhtarı Yazıcıoğlu Ali haklarındaki şikayetin Serdaroğlu
Mustafa'nın ihtiraından ibaret bulunduğuna dair Kastamonu ve Bolu Mutasarrıfı
Ebubekir Paşa'dan Sadaret'e. Ebubekir Paşaya göre, ortaya atılan
suçlamalar; Haydutoğlu ve Yazıcıoğlu için geçersiz, fakat Serdaroğlu için
doğrudur. Çünkü Serdaroğlu Mustafa, yalanlar ve iftiralarla rakiplerini cezaya
çaptırmak istemektedir. Amasra Kadısı Mevlana Mustafa ise ilamında Koç Ali’nin
ve Yazıcıoğlu’nun hüsnühallerinden söz etmektedir.
Amasra’da Haydutoğlu Mehmet Bey’in soyundan gelenler uzun yıllar
yöneticilik yapmışlar ve halka kendilerini kabul ettirmişlerdir. Arşiv bilgilerinden
gördüğümüz kadarı ile Haydutoğlu Mehmet Bey her ne kadar, dönemin yöneticileri
tarafından idamına hükmedilerek cezalandırılsa
da, kendisinden sonra gelen aile efradı Amasra’yı uzun yıllar yönetmeye
devam etmişlerdir. 22/Eylül/1846
tarihli bir belgede ”Viranşehir sancağı
dahilinde Amasra kazası Müdürü Haydutoğlu Hasan'ın usule aykırı ahval ve
harekatı bulunduğuna dair halkın şikayetleri üzerine mezkür müdürün
muhasebesinin görülüp halka yaptığı zulüm ve taaddinin tesbit edilmesi
gerektiği. Viranşehir Kaymakamı Cemal Ağa'nın yersiz hallerinin bulunduğu ve
kaymakamlığı müddetince kimse ile uyuşamadığına dair varid olan şikayetler”
yapılmaktadır. Burada görüldüğü gibi bu aileden Haydarzade Hasan Ağa Amasra
Kazasının müdürü olarak gözükmektedir. Haydutoğlu Hasan ya da diğer adıyla
Haydarzade Hasan’ın vefatı ile yerine Amasra kazası müdürlüğüne oğlu Ali Bey
atanmış, bununla ilgili 21/04/1856 tarihli bir belgede: “Viranşehir'de Amasra Kazası Müdürü Haydarzade Hasan Ağa'nın vefatı
üzerine yerine oğlu Ali Bey'in tayini”ile ilgili bir yazışmanın yapıldığı
görülmektedir. Bu yazışmalar sonucunda Haydarzade Ali Bey Amasra Müdürlüğüne
atanmış ve bununla ilgili arşiv belgelerindeki 06/12/1858 tarihli bir belgede “Amasra kazası hanedanından Haydarzade Ali
Bey'in Amasra Müdürlüğü'ne tayini. diye ifadeden bu aile hala Amasra
kazasının müdürlüğünü yapmaya devam
etmektedirler. Bazı kaynaklarda Haydutoğlu Mustafa Bey’den de bahsedilmektedir.
Kölnische Zeitung adlı Alman
gazetesinin Türkiye muhabiri olan Ernst Von Der Nahmer (1862–1919) Amasra ve Kurucaşile bölgesini, bu ailenin
çocuğu olan Haydutoğlu Mustafa Bey’le dolaşmıştır. Haydutoğlu Mustafa Bey vaktiyle
Hirschfeld’e de rehberlik etmiştir. Hirschfeld, 19. yüzyılın sonlarına doğru Bartın
üzerinden 1882 yılında Amasra’ya kadar olan bölgede seyahat etmiş, seyahat
notlarında Amasra’nın sessiz, adeta uykuda bir kasabacık halinde bulunduğunu
yazmıştır. Amasra’nın adeta dünyadan tecrit edilmiş olduğunu, hâlbuki Bartın
çayının o sırada çok canlı bir faaliyete sahne olduğunu vurgulamıştır.
Amasra’nın yüksek tepelerden bakıldığında büyük bir ihtişama sahip olduğunu da
belirtmiştir. Hirschfeld notlarında Amasra’nın Kaza müdürü Haydutoğlu Mustafa
Bey’den bahsederken, yaşlı, sempatik bir müdür tarafından idare olunduğuna dair
bilgiler de mevcuttur.Bu bilgiler bize Haydutoğlu Mehmet Bey’in ve ailesinin yüz
yıla yakın zamanda Amasra’nın yönetiminde bulunduklarını göstermektedir.
SONUÇ
Günümüzde bu aile,
halen Kurucaşile, Amasra, Bartın, Zonguldak,Gölcük, Ankara ve İstanbul gibi merkezlerde
yaşamlarını sürdükleri gibi, bir kısmı da yurt dışında bulunmaktadır. Ailenin
devamı olan bireyleri dedelerinin kim olduğuyla ilgili çok fazla da bir bilgiye
sahip olmadıklarını görmekteyiz. Mütesellim Haydutoğlu Mehmet Bey, Osmanlı
Devletinin yürütmüş olduğu politikanın sonucunda birçok ayan ve mütesellim gibi
o da hayatını feda etmek durumunda kalmıştır. Haydutoğlu Mehmet Bey’i
değerlendirirken, dönemin şartlarını da göz önüne alarak, hiçbir şekilde
duyguya da yer vermeden, tamamen objektif olmaya özen göstermek gerekir.
KAYNAKÇA
1-Çadırcı, Musa, “II. Mahmut Döneminde Mütesellimlik
Kurumu, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, sayı: 3–4,
Ankara 1970.
2-Eyice, Semavi, Küçük Amasra Tarihi ve Eski Eserler
Kılavuzu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1965.
3-Konrapa, Zekai, Bolu Tarihi, Bolu 1960.
4-Köker, H. Sıdkı, “Osmanlı İmparatorluğunda Ayan
Teşkilatı”, Ülkü Dergisi, sayı: 42, Ankara 1950.
5-Sakaoğlu,Necdet,Kuruluşundan günümüze Çeşm-i Cihan
Amasra,Latin Matbaası, İstanbul, 1966
6-Sakaoğlu’Necdet,Ceşm-i Cihan Amasra, Kültür Bakanlığı Yayınları,
Ankara 1999.
7-Özkaya, Yücel, “XVIII Yüzyılın İlk Yarısında Yerli
Ailelerin Ayanlıkları Ele Geçirişleri ve Büyük Hanedanlıkların Kuruluşu”, Belleten, sayı: 168, Ankara 1978.
8-Özkaya,Yücel,“XVIII. Yüzyılda Mütesellimlik Müessesesi”,
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, sayı:3–4, Ankara 1970.
9-Talat, Mümtaz Yaman,“Osmanlı İmparatorluğu Teşkilatında
Mütesellimlik Müessesesine Dair”, Türk Hukuk Tarihi Dergisi, Ankara 1944.
10-BOA, Fon Kodu:HAT., dosya
no:995, gömlek no:41857/F.
11-BOA, Fon Kodu:MAD.D., dosya
no:964, gömlek no:9758.
12-BOA, Fon Kodu: HAT, dosya no:964, gömlek no:41260/L
13-BOA, Fon Kodu: HAT, dosya no:505, gömlek no:24887
14-BOA, Fon Kodu: C.ML., dosya no:466, gömlek no:19000
15-BOA, Fon Kodu: C.ML., dosya no:466, gömlek no:18993
16-BOA, Fon Kodu: C.ML,, dosya no:398, gömlek no:16343
17-BOA, Fon Kodu: C.ML.,, dosya no:185, gömlek no:7733
18-BOA, Fon Kodu: C.ML.,, dosya no:291, gömlek no:11938
19-BOA, Fon Kodu: C.ML.,, dosya no:297, gömlek no:12107
20-BOA, Fon Kodu: C.ML., dosya
no:296, gömlek no:12099
21-BOA, Fon Kodu: HAT, dosya no:503, gömlek no:24717
22-BOA, Fon Kodu: HAT, dosya no:410, gömlek no:21329
23-BOA, Fon Kodu: HAT, dosya no:774, gömlek no:36328
SÖZLÜK:
AYAN:Ar.İleri gelenler
DEREBEYLİK:Derebeyi olma durumu.Özellikle Batı Avrupa’da toprağı
ve üzerinde yaşayan köylüleri tek bir kimsenin malı sayan ortaçağ siyasal
düzeni,feodalizm
İZALE:Yok etme,giderme
MAKTUL:Öldürülmüş,öldürülen
MAKULE:Takım,kategori
MÜTESELLİM:Osmanlı Devletinde Tanzimat öncesi dönemde valiler (sancakbeyi,
beylerbeyi)adına sancak ve kazaları yönetmekle görevli olan,yardımcı.
SADARET:Osmanlı İmparatorluğunda başbakanlığa verilen ad.
SANCAK:Osmanlı yönetim örgütünde illerle ilçeler arasında yer
alan yönetim bölümü, mutasarrıflık,liva.
SEFİNE:Gemi
VİRANŞEHİR SANCAĞI : Merkezi Safranbolu olan,Kurucaşile, Amasra,
Bartın,Ulus, Safranbolu, Eflani, Karabük, Yenice, Eskipazar,Perşembe,
Gökçebey’in bağlı olduğu, 1800’lü
yıllarda Bolu’dan ayrılarak oluşturulan yönetim yeri.1864 yılında çıkarılan
Vilayetler Nizamnamesine göre 1867 yılında kaldırılmıştır.
VOYVADALIK:Voyvoda egemenliği.Voyvodanın egemenliği altındaki
ülke
VÜLAT:Valiler
Yorumlar