ZONGULDAK ADININ TARİHİ GELİŞİMİ
“ZONGULDAK“ ADININ TARİHİ GELİŞİMİ
SADİ UYAR
Yazılı Kaynaklarda
Zonguldak adının kökeni üzerine ek bilgiler
Zonguldak Tarih
Araştırmaları Dizisi:1
TEMMUZ–2012
Basım
yeri:
“Zonguldak” Adının Tarihi Gelişimi
Sadi Uyar*
“ Karaelmas Diyarı” olarak bilinen Zonguldak, bugünkü
Zonguldak sözüne ulaşıncaya kadar söyleyişinde ve yazılışında bir hayli evrilmiştir.
Buralarda, birçok kavim ve milletin yaşadığı açıktır. Bu kavimler ve
milletler, kendi söyleyiş ve ona verdiği değer bakımından burasını farklı
adlandırmış ve farklı söyleyişte farklı vurgular yaratmıştır. Buralara hakim
olan her kavim ve millet, bir önceki topluluktan kalan yer adı verme kültürünü
bir şekilde almak zorunda kalıp kendi kültürü içinde başka bir ada ulaşmak için,
o kelimeyi çoğu kere doğal evrimi içinde başka şekillere sokmuştur.
Antik dönemden Cumhuriyet’e kadar olan uzun
sürede kullanılmış olan adlar, Zonguldak sözündeki var olan evrimin bir kanıtından
başka ne olabilir ki.
Eldeki
kaynaklardan derleme usulüne göre hazırlanmış bu yazı, “Zonguldak” adının uzun,
derin ve pek de bilinmeyen serüvenini ortaya koymaktadır. Bakalım üstünde yaşadığımız
şehrin adı, hangi zaman diliminde yaşamış kimlere çıkacak, tarih sahnesinde ne
zaman ve ne olarak yerini alacak?
Antik dönem kaynaklarında, önceleri küçük tekneler için liman yeri olan “Sandarake” sözü, İ.S. 131–137 de İzmitli (Bithynia) Flavius Arrianus'un Karadeniz seyahatini anlatan eserinde geçer. Aşağıda, bu sözünü ettiğim eserden konu ile ilgili alıntıları aktaracağım. Diğer yazarlar da Arrinus’un kitabından alıntılar yaparak Zonguldak’ın Antik dönemdeki adının Sandareke olduğunu kayıtlara geçmişlerdir.
Antik Kaynaklar
Zonguldak
adının kökeni hakkındaki bazı açıklama ve çalışmalarda, ilk coğrafyacı Strabon’un
eserinde geçen “Sandarakurgion” sözüne
atıfta bulunulur. Coğrafya biliminin babası kabul edilen Amasyalı Strabon, Geographıka(1) adını verdiği meşhur eserinin 52.
sayfasında “Sandarakurgion “ adlı bir maden dağından ve bu dağın konumu
olarak, Kastamonu/Taşköprü (Pompeiopolis) olduğunu dile getirir.
Arrianus,(2) “İ.S.131–137” yılları
arasında yürüttüğü “Cappadocia Valiliği” görevine başlamadan önce
çıktığı ve daha sonradan kaleme aldığı seyahatinde, Zonguldak ve civarı “Sandarake
‘küçük tekneler için liman yeri’ ”
olarak ifade eder. Arrianus seyahatinin güzergâhını
“Oksinas’tan Sandarake’ye 90 stadia’dır (16,2 km ) . Sandarake küçük
tekneler için liman yeridir. Oradan Krenidai’a 60 stadia (11 km ); Krenidai’dan Psylla
emporion ‘una (Ticaret merkezi) 30 stadia (5,4 km ) mesafe vardır.
Oradan deniz kenarında kurulmuş Hellenlerin
İon kökenli kenti Miletos’luların kolonisi Tion’a (Filyos) 90 stadia (16,2 km ) çeker. Tion’dan
Billaios ırmağı’na (Filyos ırmağı) 20 stadia (3,5 km ) “ olarak tarif eder.
Kitabın Hellence aslından çevirisini yapan yazar Murat Arslan “Oksinas”’ı Ilık su, “Sandrake” Zonguldak, “Krenidai” Kilimli, “Psylla” Çatalağzı olarak okumakta.
Kitabın Hellence aslından çevirisini yapan yazar Murat Arslan “Oksinas”’ı Ilık su, “Sandrake” Zonguldak, “Krenidai” Kilimli, “Psylla” Çatalağzı olarak okumakta.
*Sadi Uyar, Yerel Tarihçi
Gökçebey / Zonguldak tefen67@hotmail.com
1: STRABON”GEOGRAPHIKA Antik Anadolu Coğrafyası” (Çeviren Adnan Pekmen) Arkeoloji ve Sanat Yayınları
İstanbul 2000 sayfa–52–53
2: Arrianus “Arrianus’un
Karadeniz Seyahatı” Çeviren Murat Arslan Odin Yayıncılık
İstanbul 2005 sayfa 26-27
P.MİNAS
BIJIŞKYAN,(3) 1819 yılında Trabzon’dan başlayıp
İstanbul/Rumeli Feneri’ne kadar olan yolculuğu sırasında Zonguldak ve
kıyılarından şu şekilde bahseder:
“Buradan Okşine adlı bir ırmak akar, Plinius’a nazaran da eski şehir Ereğli
tarlalarını sulayan Lidos ırmağının kenarına yapılmıştır. Kilimli Burnu yirmibeş
mil beridedir. Yakınında Çiniz burnu ve içinde eski bir kale ile bir kilise
bulunan Güzelcehisar vardır. Bazılarına göre buraya eskiden Silios denirdi ve
(Filyos) Bileos adlı bir ırmak vardır. Eski yazarlar bu taraflarda “Sankarika”
adlı bir liman zikreder.”
Klaus
Bekle, “Paphlagonien
und Honorias” (1996) (4) adlı
eserinde Sandraka’nın
yerini, “Sandraka, Karadeniz kıyısında tahminen bugün Zonguldak olarak bilinen
ve Bolu nun 82 km
kuzey ve kuzey doğusunda bulunan küçük bir liman. Antik ve geç antik zamanda
Sandrake (Sindarache) yani bugünkü Zonguldak, “küçük gemilerin iskele ya da liman
olarak kullandığı yer “ olarak aktarır.
Zonguldak isminin Antik dönemde “Sandarake” olduğu tezini savunan yazarların dayanaklarını, yukarıda adı geçen kaynak ve kaynaklardan yapılan alıntılar ile aktardım. Bu alıntıların, bugün üzerinde yaşadığımız ve Cumhuriyet döneminde il olan kentimizin adının kaynağı hakkında esaslı ipuçları verdiği kanaatindeyim. Yani, bu isim; önceleri “Sandarake” ve “Songuldayık”, sonraları da Zonguldak olarak anılmış olmalıdır. Zonguldak adının evriminin böyle tamamlandığı anlaşılmaktadır.
Zonguldak isminin Antik dönemde “Sandarake” olduğu tezini savunan yazarların dayanaklarını, yukarıda adı geçen kaynak ve kaynaklardan yapılan alıntılar ile aktardım. Bu alıntıların, bugün üzerinde yaşadığımız ve Cumhuriyet döneminde il olan kentimizin adının kaynağı hakkında esaslı ipuçları verdiği kanaatindeyim. Yani, bu isim; önceleri “Sandarake” ve “Songuldayık”, sonraları da Zonguldak olarak anılmış olmalıdır. Zonguldak adının evriminin böyle tamamlandığı anlaşılmaktadır.
Osmanlı ve
Cumhuriyet Dönemi
Zonguldak
adının kaynağı ile ilgili olarak öne sürülen tezlerden birisini de Osmanlı ve
Cumhuriyet döneminde yapılan çalışmalardaki görüşler oluşturur. Bahsettiğimiz
dönemde ortaya çıkan görüşler, adeta, Cumhuriyet Döneminde Türkçeyi
zenginleştirme ve ona sahip çıkma bilincinin bir yansımasıdır. Bu konuda
yapılan bütün çalışmalarda, yukarıya aktardığım kaynaklar ve o kaynakların
dedikleri hatırı sayılır bir yer tutmaz. Bütün metinlerde Zonguldak adının
kaynağı açıklanırken; bu adın Türkçe olduğu ve anlamının da doğadaki taklit
veya yansıma sesi olan bir kökenden veya bataklık anlamına gelen coğrafi bir
elemandan alındığı vurgulanır.
Cumhuriyet
döneminde yapılmış olan bazı çalışmalar ve bu çalışmalardaki ilgili kısımlar
şunlardır:
Donald
Quataert’in “Zonguldak Kömür Havzası 1822-1920”
adlı eserindeki ilgili kısım:(5)
“Gerçekten de arazinin insan yerleşimine uygun
olmadığı kasabanın isminin kökenine dair en yaygın iki açıklamada da gayet açık
bir şekilde görülmektedir. Bir görüşe göre kasabanın ismi Türkçe “kamış ve saz yeri” anlamına gelen Zongalık kelimesinden gelmektedir. Yine
kesin olmayan bir diğer açıklamaya göre “Zonguldak” ismi “acı mekanı” anlamına
gelen Zonklamak kelimesinden türemiştir.”
3: P.Minas Bijişkyan “Pontos
Tarihi- Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası” Çeviri
Hrand D. Andreasyan Çiviyayınları İstanbul-1998 sayfa 55-56
4: Klaus Bekle-Paphlagonien und Honorias – Wien-
1996 sayfa 270-271
5: Donald Quataert “ Osmanlı İmparatorluğu’nda Madenciler ve Devlet Zonguldak Kömür Havzası 1822-1920” Çevirenler Nilay Özok Gündoğan, Azat Zana Gündoğan –
Boğaziçi Üniversitesi Yayınları-İstanbul 2009 sayfa 63- 64
5: Donald Quataert “ Osmanlı İmparatorluğu’nda Madenciler ve Devlet Zonguldak Kömür Havzası 1822-
Zonguldak
Ticaret ve Sanayi Odası’nın 29 Teşrinievvel 1933 tarihli kitabındaki ilgili
kısım:
(6)
“Sazlıklar ve bataklıklar tabii olarak
birer sıtma menbaı olduğundan Zonguldak’ta henüz bir tek mesken yok iken bu
havalide mevcut olan bugünkü civar köyler halkı bugün vilayet merkezinin
bulunduğu sahaya sıtmadan kinaye olarak “titreyen yer” manasına gelen “Zonguldayık”
ismi verilir.”
Zonguldak
İsminin Kökeni Hakkında Bilinmeyenler
Buraya kadar olan kısımda, Zonguldak adıyla ilgili kaynaklarda ilk elden
elde edilen bilgi ve belgelerden söz ettik. Ancak, bu noktadan itibaren pek de bilinmeyen, makalemizin asıl
amacı olan “bilinmeyen” ya da unutulmuş kayıtlardan bahsedeceğiz. Aşağıda, bu
hususa örnek teşkil eden kelimeler ve bunların tarihi belgeleri verilmiştir:
1:Zogal-dag
2:Songuldayık
-Sonkuldayık (Aşiyan-ı Songuldayık)
3:Soñguldayık
(Mülk içinde Songuldayık köprüsü)
2 ve 3
örneklerdeki “Songuldayık” ismini ikisi aynı
2. örnekteki
“Songuldayık” (N)Arapça Nun harfi ile yazılmış yani normal şekilde okunur.
3 örnekteki “Songuldayık” sadece sağır Kef (kâf-ı nunî veya kâf-ı Türki) ile
yazılmasından kaynaklanır. Okunuşu hem daha ince
hem de daha genizden okunur.
1:Zogal-dag
Türklerin 9.
yüzyılın başlarından itibaren hızla İslâmiyet’i kabul etmeleri neticesinde, öncelikle
Arapça ve ikinci derecede Farsça adların Türk diline ve ad verme geleneğine
erken dönemlerde girmeye başladığı görülmektedir.
Bölgede
Farsça karışımı yer adlarının en iyi örneği eski adı Çarşamba olan Çaycuma
ilçesi ile Perşembe beldesinin adıdır. Farsça da şenbih gün demektir ve bizim
haftanın günlerinden cumartesiye tekabül eder ve çar-ı şenbih –Çarşambih
(Çarşamba Çaycuma’nın eski adı) ve Penc-şenbih (Perşembe beldesinin eski adı) bizdeki
çarşamba ve perşembedir.
Farsçada haftalar Pazar günden sayıldığına göre haftanın 4. günü çar, 5. günü
penc e dek gelir. Ayrıca bölgemizde “Pazar” adı yaygın biçimde kullanılır. İnsanların
alış veriş yapmak üzere toplandığı yerlere, Farsça “Bazar” denir. "B"
harfi Türkçe kullanımda, "P" harfine dönüşmüş böylece Pazar olmuştur.
Zonguldak
adının anlamı konusunda Farsçada olan kelimelerden birinci örnek “Zogal” dır; “Zogal”(7) Farsçada kömür anlamına gelir.
Zogal-dag
Zogal ( زغال ) kömür manasındadır
Dag: Kavurucu, yakıcı, yangı, ateş
Dag (coğ) dağ
Zogalehte:(zogal-ehte) kızılcık
Zogalseng:(zogal-seng)taş kömürü
Zogali:(zogal-i)kömürleşmiş, kömürcü, kömür
satan
6: Zonguldak Ticaret Odası “
Cumhuriyet’in On Yılında Zonguldak ve Maden Kömürü Havzası “ 29
Teşrinievvel 1933 sayfa 37-38
7: Mehmet Kanar “Farsça Türkçe
Sözlük” Say Yayınları İstanbul-2008
Anadolu da
yer adı verme yörenin durumuna şekline orada bulanan bir şeyin adına göre
adlandırma ve yerleşim yerine ilgili adlar verme görürüz. “Zogal” sözcüğü kömür
“dag” sözcüğü de dağlamaktan yakıcı yakan ateş anlamı ile Zonguldak’ın kömürü
ile özdeşleşmiş, “Zogal-dag” sözcüğünü ortaya çıkarmıştır. Dağ sözcüğünü coğrafi bakımdan ele alırsak
Zogal-dag Kömür dağı anlamını ortaya çıkarmıştır. Zonguldak adını yöre halkının
oluşturduğu “yansıma kökenli Farsça bir sözcük” olduğu görüşü savunduğumuz
birinci örnektir. Bu tür halk adlandırmalarının ve yansıma kökenli sözcüklerin
gerek Türkçede gerekse diğer dillerde sayısız örnekleri vardır.
2:Songuldayık
(8)
Başbakanlık
Arşivi Tapu tasnifi’nde “TD 51”
numarada bulanan Bolu sancağına ait M. (1512–1520) tarihli Mufassal
defterlerinde “Songuldayık” yer adı geçer. Yine İstanbul Atatürk kitaplığında
Muallim Cevdet yazmaları arasında bulunan Yavuz Sultan Selim devri tahrir
kayıtlarını gösteren “MC. 15”
nolu Bolu sancağına ait H.925 (M.1519) tarihli Evkaf (Vakıf) defterinde bir
arazinin ve bir köprünün adı “Songuldayık”
diye geçer. Bu iki defter Songuldayık (Zonguldak) isminin en az altı asırlık
bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Defterlerden anlaşıldığına göre “Soñguldayık”
(1300 – 1400) yüzyılda
Hızırbeyili dahilinde bulunan bir Nehrin ve üzerinde bulunan bir köprünün, yine
bu civarda avcı şahin kuşu Yetiştiriciliğinde kullanılan bir yuvanın adıdır.
Hızırbeyili 15–16. Yüzyıllardaki kayıtlarda Bolu sancağına bağlı bir kaza idi. Bölge
“Hızır Bey İli” olarak geçer. Çünkü buraları fetheden Hızır Bey’dir. Bölge
“Hızırbey İli” diye anılır. Hızırbey İli olarak bakılırsa Mengen’den sonra
Dirgene, Yılanluca, Devrek, Çarşamba (Çaycuma) ve Filyos Irmağı’nın sağ tarafı
olup Filyos sahilleri, Türkeri (Türkali), Çatalağzı, Beycuma bölgeleri dâhildir.(9)
H.1265-M.1849.Tarihinde” (10) Çarşamba (Çaycuma) kazasındaki
ocaklardan çıkan maden kömürünün Dersaadet'e gönderilmek üzere iskeleye
taşınması için yük hayvanları kiralanmasına dair” Kastamonu valisine yazılan
yazıda Zonguldak adından bahsetmez. Zonguldak adının ilk bahsedildiği belge
H.1270 M.1854 tarihlidir. Bu tarihten itibaren Zonguldak adı bir mevki olarak
geçer.
M.1854 (11)tarihli
el yazması yevmiye (Günlük Defter) defterinde “Zonguldak” olarak yazılmış
8:T.C.B.O.A. Tapu
Tasnifi TD 51 “ Bolu Mufassal
Defteri”- M. (1512–1520)
9: Sadi Uyar “Tarihi Bakımından Çaycuma “ Çaycuma Belediyesi Tarih ve Kültür Hizmeti -2008- Çaycuma
9: Sadi Uyar “Tarihi Bakımından Çaycuma “ Çaycuma Belediyesi Tarih ve Kültür Hizmeti -2008- Çaycuma
10: T.C.B.D.A.G.M. Osmanlı Arşivi-“Tarih 29/Ra/1265
(Hicrî) Dosya No:176 Gömlek No:80 Fon Kodu: A.}MKT
11: Erol Çatma Arşivi
Mehmet Kanar “Farsça Türkçe Sözlük” Say Yayınları İstanbul-2008
11: Erol Çatma Arşivi
Mehmet Kanar “Farsça Türkçe Sözlük” Say Yayınları İstanbul-2008
.TD 51
nolu defterde “Songuldayık”(12)
TD 51.
175/ s.358: Defterde geçen kısım şöyle
“Mezra-yi
Der Bölücek-i Bedil Tabii-i On iki Divan ( Bartın) İshak yerine tahminen yirmi muddluk yerdir.
Haliyen Ali veled-i Maruf ve Saruhan birader-i Maruf berât-i Şahîyle
mutasararıflardır ve Menteşe veled-i Musa ve Yusuf ve Nasuh Hacı evlâd-ı Musa
mutasarrıflardır beratları görülmedi kayacılardır Beş yuva alurlar”.
(Bu girişin altında da hemen aşağıdaki kayıt
yer almaktadır.)
TD 51.
175/ s.358: Defterde
geçen kısım şöyle “ Aşiyan-ı Songuldayık
tabi-i Hızırbegeli “ yani Hızırbeyiline bağlı Songuldayık adlı
Yuva, Kuş yuvası, denmektedir. Aşiyan
Farsça “yuva, kuş yuvası” anlamına gelmektedir. Defterde şahin yuvacısı ve
kayacısı (yuvaların bulunduğu kayalıkları gözetenler ) olanların adları
da verilmektedir. Bu kişiler Ali, Saruhan, Menteşe ve başkalarıdır.
Songuldayık 15.
(1400) yüzyılda Hızırbeyili dahilinde
bulunan bir nehrin ve üzerinde bulunan bir köprünün, yine bu civarda avcı şahin
kuşu yetiştiriciliğinde kullanılan bir yuvanın adıdır. Defterde Songuldayık adlı yuvanın yeri
tam olarak belirtilmemiş ancak Çarşamba (Çaycuma) bölgesinde olduğu tahmin
edilmektedir.
1519 yılına
ait Tahrir defterlerine göre aynı bölgede avcı kuş yetiştiricileri yine
Çarşamba (Çaycuma) tarafında 2 yer gözükmektedir.(13)
Bu yerler
1: Mez. Türkeri (Türkali) Bazdar (avcı kuş yetiştiren) Hane: 2
2:Mez.
Çatalağız (Çatalağzı) Bazdar (avcı kuş
yetiştiren) Hane: 2
Orta
Asya Türk kültür tarihinde avcı kuş ile avlanma ve bu tip kuşların
yetiştirilmesi, Osmanlı döneminde düzenli ve sistemli olarak yapılanmıştır.
Avcılık Osmanlı İmparatorluğu zamanında bir devlet teşkilatı hâline gelerek
resmiyet kazanmıştır. Osmanlı
Devleti zamanında avcı kuş yetiştiriciliği ve eğitimi başlı başına bir devlet
politikasıdır.(14)
Songuldayık “Songul-dayık” yansıma kökenli bir sözcük olduğu anlaşılmaktadır. Şahin Atmaca kuşlarının ayaklarını 1–1.5 cm çaplarında,
metalden imal edilen ziller takılır. Bunlara çıngırdak denir. Farsçada
çıngırdak “Zangula-Zengel-Zengole” sözcükleri yakınlık gösterir.
Songuldayık “Songul-dayık” yansıma kökenli bir sözcük olduğu anlaşılmaktadır. Şahin Atmaca kuşlarının ayaklarını 1–1.
12: T.C.B.O.A. Tapu Tasnifi
TD 51 “ Bolu Mufassal
Defteri”
13: Sadi Uyar “Tarihi Bakımından Çaycuma “ Çaycuma Belediyesi Tarih ve Kültür Hizmeti -2008- Çaycuma Sayfa3–4
14: Nalân Türkmen, “Avcı Kuş İkonografisi ve Hünernâme’deki Betimlemeleri”, Acta Turcica Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi, Yıl 1, Sayı 1, Ocak 2009 “Türk Kültüründe Av” Sayfa 80–85
13: Sadi Uyar “Tarihi Bakımından Çaycuma “ Çaycuma Belediyesi Tarih ve Kültür Hizmeti -2008- Çaycuma Sayfa3–4
14: Nalân Türkmen, “Avcı Kuş İkonografisi ve Hünernâme’deki Betimlemeleri”, Acta Turcica Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi, Yıl 1, Sayı 1, Ocak 2009 “Türk Kültüründe Av” Sayfa 80–85
“Zongul-dayık”
Farsçada
yakın örnekler şunlardır zıngıl, zengûle veya zengel kelimesinin bozulmuş
şekliyse çan, çıngırak demek. Süs pulu anlamına da gelir
Zangula: Bir
çıngırak, Ayaklara takılan zil
Zengel:
Çan, Çıngırak
Zengole:
Çıngırak, Çan, Zil
Ayrıca
Zil anlamındaki "Çang-Çıngıl" kelimesinin Doğuda "Zang" şeklinde
de kullanılmış olması da yakın bir görüştür.
3:Songuldayık (15)
“MC. 15” nolu H.925 (M.1519) tarihli
Evkaf (Vakıf) defterinde “Songuldayık” köprüsü
MC. 15.
v.142b: Defterde geçen kısım şöyle:”
Zemin Mülk içinde vakıf. İlyas oğlunun bir
çiftlik yeri vardır. 20 muddluk yerdir. Songuldayık köprüsünün vakfıdır. Kadîm
mülk issi Hızır Bey’den ve Gazi Hüdâvendigâr bitisi var imiş, zayi olmuş. Bunun
üzerine Yahya Kadı ve Sofi Dânişmend tanıklık virüb and içdiler. Eski defter
sûreti bu.”
Şöyle
okuyabiliriz” mülk içinde İlyasoğlu’na ait 20 muddluk ( teneke benzeri bir
ağırlık hacım ölçüsü bunlara alınan verginin miktarı) Songuldayık
köprüsünün vakfı olan bir çiftlik vardır. Eski sahibi Hızır Bey (M.1326) ve
Gazi Hüdavendigar’dan (1.Murat M.1326–1389) beratı olup, kaybolmuştur. Bunun
doğruluğuna dair Yahya kadı ve Sofi Danişmend yemin edip şahitlikte
bulunmuştur. Yeni defter yazılırken (1519) Mevlânâ Safa Kadı ve İbrahim Sofi ve
Muhammedî, mezkûr köprüye beraber hizmet ederler diye yazar. Mülk içinde Hane
sayısı 21 Hasılı (geliri) 1743,5 olduğunu yazar.
Defterde
Songuldayık köprüsünün tam yeri bertilmemiş. Defterin yazılış yol güzergahına göre
bakarsak “Çarşamba (Çaycuma) kadısına bağlı yerlerden Bedil divanından sonra
başlıyor. Sırasıyla Sabunar (Sabunlar), Yellüce (Mengen tarafı), Gerziye
(Gerze, Özbağı), Mülk karyesi ( Songuldayık köprüsü), Narken? , Sabunar
(Sabunlar), Ermeni Yolu ?, Yassı viran, Göneç “vs şeklinde yazılmış.
Vakıf edilen yer Sadece köprü olarak değil
büyük bir arazide aynı adla anılmış ve vakıf edilmiş. Hızırbegeli (Hızır Bey
İli Devrek-Çaycuma) bölgesi ile ilgili ilk bilgiler “Tevarih-i Ali-i
Osman-Kemal Paşa-Oğlu Şemsettin Ahmed İbn-i Kemal“(16) kitabında geçer. Kitapta Orhan Gazi
komutanlarından Konur Alpı Bolu iline sefere gönderir. Konur Alp Bolu’yu
Fethettikten sonra komutanı olan Hızır Bey’i Devrek-Çaycuma Bölgesine gönderir
ve Hızır Bey’in aldığı bölge “Hızır Bey İli” diye geçer anılır der. Kitapta
geçen tarih M.1326 yılıdır.
15:İstanbul Atatürk
Kitaplığı (Muallim Cevdet Yazmaları) MC B/15- Bolu Efkaf defteri- H.925
(M.1519)
16: KEMAL PAŞA-OĞLU
ŞEMSÜDDİN AHMET İBN-İ KEMAL “TEVÂRİH-İ ÂL-İ OSMAN II. DEFTER” Şerafettin Turan- TTK–1991-Ankara Sayfa–21–24
Evkaf (Vakıf)
defterlerinde Hızırbey’in vakıf ettiği yerlerden olan arazi içindeki
Songuldayık köprüsü ve Arazi Songuldayık adının 14. yüzyıldan kalma Altı
Asırlık bir geçmişe sahip olduğunu gösteriyor
Arşiv
defterlerinde Hızırbey ili sınırları Devrek, Çaycuma dahil bugünkü Zonguldak
ili kapsadığına göre Zonguldak Üzülmez deresinin ve üzerindeki köprünün adı
Songuldayık adında bir köprü olması adını da buradan alması muhtemeldir.
Diğer yönden Songul-Dayık adının anlamı konusunda farklı görüşlerde yazılabilir.
Songul-dayık
Songul: Farsçada “Sangula” Fiğ veya darı ekmek anlamına gelir
(darı tarlası) benzetme
Zongul-Zungul: Doğu dillerinde Dağdaki
sümbüle "Zungul" Kimi Lehçelerde de "Zongul" da deniyor.
(Sümbül tarlası) benzetme.
10/M /1320
(Hicrî) Miladı-19 Nisan 1902 (17) tarihli Deniz işleri Bakanlığına Bakan Bahri İmzalı belge
ve Fransızca liman haritasında Zonguldak’ın bulunduğu yere “Zongouldak” ve parantez içinde (Zungul) yazılmış.
Emin
Çakıroğlu
(18) Halkevi’nin çıkardığı Karelmas
dergisinin 29.9.1943 tarihli 12. sayısına “Bügünkü Zonguldak Şehri” adıyla yazı
yazar. Emin Çakıroğlu Zonguldak’ın o günkü durumunu konumunu irdelediği yazıda
Zonguldak adının nerden geldiği konusu üzerinde de durur “Şehrin bulunduğu
yerlerde ve etrafında baharda çok Sünbül (Zünbül) açtığından eskiden buralara
“Sünbüldağı” (Zünbüldağı” diyorlarmış. Daha sonraları şehir büyüyüp mıntıkanın
ismi çok söylenmeye başladıkça “ Zümbüldağı” “Zonguldak” şekline istihale( bir
durumdan başka bir duruma geçiş) etmiş” diye yazar
Dayuk-Dayık: Bölgede Dayuk ekinin yaşlılar
tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Osmanlı arşiv defterlerinde bir tek 14.
Yüzyılda kullanıldığı görülmektedir. 19 yüzyıla kadar olan kayıtlardan başkada
görülmez.
Doç.Dr.
Mustafa Sarı’nın makalesindeki “Dayuk” kelimesi(19) Karışık dilli eserlerde görülen davuk / -dayuk ekini
incelediği çalışmasında dAyUk/-dAvUk ekinin eski Anadolu Türkçesinde neden
yaygınlaşmadığını açıklamasında şöyle anlatır ” Karışık dilli eserler üzerinde
yaptığımız taramalar sırasında, hem zamir köklerine hem de anlamlı isim
köklerine eklenebilen ve bir isim çekim eki gibi kullanılan -davuk/-dayuk ekini
tespit ettik. Ek, getirildiği kelimeye “gibi, öyle, öylece, benzer”
anlamları katmaktadır. Kanaatimize
göre, Harezm Türkçesindeki andaġoḳ/andaġuḳ
sözlerinde enklitik gibi kullanılan -daġoḳ/-daġuḳ,
karışık dilli eserlerde ekleşerek -davuk /-dayuk biçimini almıştır. Harezm
Türkçesindeki -daġoḳ enklitiği ile karışık dilli
eserlerdeki -davuk /-dayuk ekinin fonksiyonu aynıdır. Her ikisi de eklendiği
kelimeye “öyle, öylece, bunun gibi” anlamlarını katmakta ve isim yapım
eki gibi kullanılmaktadır.
17: T.C.B.D.A.G.M. Osmanlı Arşivi Tarih: 10/M /1320
(Hicrî) Dosya No:228 Gömlek No:63 Fon Kodu: Y..MTV
18: Hamit Kalyoncu “Kömürde Açan Çiçek” Pervaz Yayınları Ankara 2005 sayfa 79-80
19: Mustafa SARI “Karışık Dilli Eserlerde Kelime>Enklitik>Ek Sürecinde Bir Biçim
Birimi: dAvUK / dAyUK”, Turkish Studies, C. 5/1, 2010, s. 594–615 Mehmet Kanar “Farsça Türkçe Sözlük” Say Yayınları İstanbul-2008
18: Hamit Kalyoncu “Kömürde Açan Çiçek” Pervaz Yayınları Ankara 2005 sayfa 79-80
19: Mustafa SARI “Karışık Dilli Eserlerde Kelime>Enklitik>Ek Sürecinde Bir Biçim
Birimi: dAvUK / dAyUK”, Turkish Studies, C. 5/1, 2010, s. 594–615 Mehmet Kanar “Farsça Türkçe Sözlük” Say Yayınları İstanbul-2008
Harezm
Türkçesinde enklitik olarak kullanılan -daġuḳ/-daġoḳ,
karışık dilli eserlerde ekleştiği için (mindeyük, gevherdeyük örneklerinde
olduğu gibi) damak uyumuna bağlanmış ve bir çekim eki özelliği kazanmıştır.
Yazıda esasen bir birleşik kelime olan andagok sözünün, -dAyUk/-dAvUk biçiminde nasıl ekleştiğini bu ekin Harezm Türkçesinde ve Eski Anadolu Türkçesinin başlarında kullanıldığını belirtmiş, Eski Anadolu Türkçesi, Oğuzların (yani Türkiye Türklerinin de içinde olduğu Oğuz boyunun) oluşturduğu yazı dili olduğunu bunun önemini anlatmış , -dAyUk/-dAvUk ekinin Eski Anadolu Türkçesinde neden yaygınlaşmadığını açıklamıştır. Örnek olarak da Bu dönemde –dAyUk ile görevdeş/anlamdaş –cılayın/-cikeyin eki var (Yunus’un, Eski Anadolu Türkçenin önemli temsilcisi, ‘Bir garip ölmüş diyeler/ üç günden sonra duyalar /soğuk su ile yuyalar / Şöyle garip bencileyin’ dizelerini hatırlamakta fayda var). Bu ek çok sık kullanıldığı, –dAyUk eki yaygınlaşamamıştır. diye yazar (20)
Yazıda esasen bir birleşik kelime olan andagok sözünün, -dAyUk/-dAvUk biçiminde nasıl ekleştiğini bu ekin Harezm Türkçesinde ve Eski Anadolu Türkçesinin başlarında kullanıldığını belirtmiş, Eski Anadolu Türkçesi, Oğuzların (yani Türkiye Türklerinin de içinde olduğu Oğuz boyunun) oluşturduğu yazı dili olduğunu bunun önemini anlatmış , -dAyUk/-dAvUk ekinin Eski Anadolu Türkçesinde neden yaygınlaşmadığını açıklamıştır. Örnek olarak da Bu dönemde –dAyUk ile görevdeş/anlamdaş –cılayın/-cikeyin eki var (Yunus’un, Eski Anadolu Türkçenin önemli temsilcisi, ‘Bir garip ölmüş diyeler/ üç günden sonra duyalar /soğuk su ile yuyalar / Şöyle garip bencileyin’ dizelerini hatırlamakta fayda var). Bu ek çok sık kullanıldığı, –dAyUk eki yaygınlaşamamıştır. diye yazar (20)
Zeynep Korkmaz (21) Bartın ve yöresi ağızları kitabında şöyle yazar “Bartın ağız bölgesi sistemli değişimleri ile Anadolu Türkçesindeki genel kuraldan ayrılmakta ve yediyüz yıl önceki Kıpçak-Kuman metinleri ve onun bugünkü halefi Karayım lehçesi ile karşılaştırılabilecek bir durum göstermektedir. Bartın bölgesi Oğuz ve Kıpçak unsurların Orta Asya’da özellikle Harezm’de bir arada yaşadıkları devirlerden gelme Oğuz ve Kıpçak karışımı bir ağız mı aksettirmektedir? Bahis konusu özelliklerin Anadolu dışı Azeri ve Türkmen ağızlarında ortaya çıkması da ister istemez hatıra böyle bir soru getirmektedir. Kaldı ki Türk dilinde Oğuz-Kıpçak lehçelerine ait özellikleri karışık olarak devam ettiren lehçe ve metinler vardır
Hamit
Kalyoncu “Kömürde açan çiçek “ (22) adlı kitabında “Songuldayık” “Zonguldayuk” sözcüğünün Zonguldak
biçimine dönüşümünü şöyle yazar””Zongul-da-y-uk” yansıma
kökenli bir sözcük olan “Zongul” ad kökeni “-da-“ addan eylem
(fiil) yapma eki eklenerek elde edilen “Zongul-da- (mak) eylem
gövdesinde “-y-”kaynaştırma eki ve “-u-/-ü- ya da –ı-/-i-“
yardımcı ünlüsü alan “-k” eylemden ad yapma ekinin eklenmesi ile “Zongul-da-y-uk”
sözcüğü oluşur. Uzun yıllardan beri gelen söyleniş sürecinde “-y-“
kaynaştırma sesi ile “-u- ya da -ı-“ yardımcı
ünlüsünün bir çok Türkçe sözcükte görüldüğü gibi düştüğü göz önüne alırsa “
Zonguldayuk” sözcüğünün söylenişte zamanla “Zonguldak” biçimini
aldığı düşünülebilir.”
20: Mustafa SARI “Karışık Dilli
Eserlerde Kelime>Enklitik>Ek Sürecinde Bir Biçim Birimi: dAvUK / dAyUK”, Turkish Studies, C.
5/1, 2010, s. 594–615
21: Zeynep Kormaz “Bartın
Yöresi Ağızları” AKDTYK Türk Dil Kurumu Yayınları:584 Ankara 1994 sayfa 4-5
22: Hamit Kalyoncu “Kömürde Açan Çiçek” Pervaz Yayınları Ankara 2005 sayfa-73
22: Hamit Kalyoncu “Kömürde Açan Çiçek” Pervaz Yayınları Ankara 2005 sayfa-73
Ferit Develioğlu “Osmanlıca-
Türkçe Ansiklopedik Lügat” Aydın Kitabevi Yayınları
Ankara-1993
Sonuç
olarak ortaya çıkan
kaynaklardan Zonguldak adının altı asırlık bir geçmişi olduğu ortaya
çıkmaktadır. Yukarıda temas ettiklerimiz arasından Başbakanlık Arşivi Tapu
tasnifi’nde “TD 51”
numarada bulanan Bolu sancağına ait M. (1512–1520) tarihli Mufassal
defterlerinde, Yine İstanbul Atatürk kitaplığında Muallim Cevdet yazmaları
arasında bulunan Yavuz Sultan Selim devri tahrir kayıtlarını gösteren “MC. 15” nolu Bolu sancağına ait
H.925 (M.1519) tarihli Evkaf (Vakıf) defterinde görülen “SONGULDAYıK” adı
nispeten daha tutarlı görünmektedir.
Yukarıda Osmanlıca el yazısı ile yazılan belgede Zonguldak adında
görüldüğü gibi Zonguldak adındaki dak kelimesini Osmanlı imlasında yazılan belgelerin
hiç birinde coğrafi bir şekil olan dağ kelimesinin yazılışı ile uyuşmamaktadır.
Osmanlı imlasında “dağ/tağ” kelimesi “طاغ” şeklinde yazılır. Sonuçta Songuldayık kelimesinin –dayık ekinin
zamanla – dak ekine dönüşüp Songuldak-Zonguldak adını alması kuvvetli bir
ihtimaldir.
TEŞEKKÜR
“Zonguldak adının kökeni” adlı araştırma ve yazılarımda bana,
özellikle 15 ve 16. yüzyıl ile ilgili olarak her türlü bilgi, belge, makale,
desteği sağlayan sayın Prof. Dr. Kenan Ziya Taş’a, Sayın Doç Dr. Cevdet
Yakupoğlu’na ve Farsça dil bilgisi konusunda yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr.
Mehmet Kanar’a teşekkür ederim.
BELGELER KAYNAKLAR
1:10/M /1320 (Hicrî) Miladı-19 Nisan 1902 tarihli Deniz işleri
Bakanlığına Bakan Bahri İmzalı belge ve Fransızca liman haritasında
Zonguldak’ın bulunduğu yere “Zongouldak”
ve parantez içinde (Zungul) yazılmış
2:BOA. TD. 51, s.358
Mezra-yi Der Bölücek-i
Bedil Tabii-i On iki Divan İshak yerine tahminen yirmi muddluk yerdir. Haliyen
Ali veled-i Maruf ve Saruhan birader-i Maruf berât-i Şahîyle mutasararıflardır
ve Menteşe veled-i Musa ve Yusuf ve Nasuh Hacı evlâd-ı Musa mutasarrıflardır
beratları görülmedi kayacılardır Beş yuva alurlar. (bu girişin altında da
hemen aşağıdaki kayıt yer almaktadır.)
TD 51. 175/ s.358:
Aşiyan-ı Songuldayık tabi-i Hızırbegeli
3:Evkâf-ı Nahiye-i
Hızırbegili Der Livâ-i Bolu MC. 15. v.v.
137b
Evkâf-ı Nahiye-i
Hızırbegili Der Livâ-i Bolu MC. 15. v.v. 137b (bu başlık altında birkaç
varak sonra aşağıdaki kayıt geliyor)
MC. 15. v.142b: Zemin mülk
içinde vakıf İlyas oğlunun bir çiftlik yeri vardır yirmi muddluk yerdir
Songuldayık köprüsünün vakfıdır. …
4:1270-1854
Muhasebe kayıt defteridir (Erol
Çatma Arşivi )
Yararlanılan
Kaynaklar
Prof. Dr.
Kenan Ziya Taş özel arşivi
1:B.O.A. Tapu Tasnifi TD 51 “ Bolu Mufassal Defteri”- M. (1512–1520)
2:MC B/15- Bolu Efkaf defteri- H.925
(M.1519)
1:T.C.B.D.A.G.M.
Osmanlı Arşivi Tarih:
10/M /1320 (Hicrî) Dosya No:228 Gömlek No:63 Fon Kodu: Y..MTV.
2:T.C.B.D.A.G.M.
Osmanlı Arşivi-“Tarih
29/Ra/1265 (Hicrî) Dosya No:176 Gömlek No:80 Fon Kodu: A.}MKT”
2:Mehmet Kanar “Farsça Türkçe Sözlük” Say Yayınları İstanbul-2008
3:Ferit Develioğlu “Osmanlıca- Türkçe Ansiklopedik Lügat” Aydın Kitabevi Yayınları
Ankara-1993
4:STRABON”GEOGRAPHIKA Antik Anadolu Coğrafyası” (Çeviren Adnan Pekmen)
Arkeoloji ve Sanat Yayınları İstanbul 2000
5:Arrianus “Arrianus’un Karadeniz Seyahatı” Çeviren Murat Arslan Odin
Yayıncılık İstanbul 2005
6:P.Minas Bijişkyan “Pontos Tarihi- Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası” Çeviri Hrand D. Andreasyan
Çiviyayınları İstanbul-1998
7:Klaus Bekle-Paphlagonien
und Honorias – Wien- 1996
8:Donald Quataert “ Osmanlı İmparatorluğu’nda Madenciler ve Devlet Zonguldak Kömür
Havzası 1822-1920”
Çevirenler
Nilay Özok Gündoğan, Azat Zana Gündoğan – Boğaziçi Üniversitesi
Yayınları-İstanbul 2009
9:Zonguldak Ticaret Odası “ Cumhuriyet’in On Yılında Zonguldak ve Maden
Kömürü Havzası “ 29 Teşrinievvel 1933
10:Zeynep Kormaz “Bartın Yöresi Ağızları” AKDTYK Türk Dil Kurumu Yayınları:584 Ankara
1994
11:Hamit Kalyoncu “Kömürde Açan Çiçek” Pervaz Yayınları Ankara 2005
12:KEMAL PAŞA-OĞLU ŞEMSÜDDİN AHMET
İBN-İ KEMAL “TEVÂRİH-İ
ÂL-İ OSMAN II. DEFTER” Şerafettin Turan-
TTK–1991-Ankara
Makaleler
1:Mustafa
SARI “Karışık
Dilli Eserlerde Kelime>Enklitik>Ek Sürecinde Bir Biçim Birimi: dAvUK /
dAyUK”, Turkish
Studies, C. 5/1, 2010, s. 594–615.
2:Nalân
Türkmen, “Avcı Kuş
İkonografisi ve Hünernâme’deki Betimlemeleri”, Acta Turcica Çevrimiçi Tematik
Türkoloji Dergisi, Yıl 1, Sayı 1, Ocak 2009 “Türk Kültüründe Av”
Yorumlar