KURTULUŞ SAVAŞINDA KASTAMONU VE BOLU HAVALİSİ KOMUTANI MUHİDDİN AKYÜZ
Muhiddin AKYÜZ 1870 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Babası, Edirne Evkaf Muhasebecisi Şevki Bey, annesi Fatmatüzzehra Hanım'dır. 1885-1888 yılları arasında Harp Okulu'nu bitirdi. Teğmen rütbesiyle askerliğe başladı. 1888 yılında Harp Okulu'nda öğretmen yardımcılığı görevine getirildi. 1897'deki Türk-Yunan Harbi'ne de katıldıktan sonra tekrar Harp Okulu'nda öğretmenliğe döndü. 1905 yılında sürgüne gönderilene kadar bu işi sürdürdü. Bu arada Harp Okulunda Mustafa Kemal’in de Fransızca ve Askeri Tarih ve Askeri Coğrafya dersi öğretmeni olmuştur. Öğrencilere padişah II. Abdülhamid aleyhinde görüşler aşıladığı gerekçesiyle 1905 yılında rütbesi geri alındı ve önce Fizan'a, ardından Diyarbakır'a ve Erzurum'a sürüldü. 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanı ile gelen af dolayısıyla rütbelerini geri aldı ve önce Deniz Mektebi'ne müdür oldu, sonra Harbiye Bakanlığı Piyade Dairesi 1. Şube Müdürlüğü'ne atandı. 1909'da Mahmut Şevket Paşa’nın yaveri oldu, aynı yıl Beyoğlu mutasarrıflığına atandı. ( O dönem Beyoğlu Mutasarrıflığı, Haliç'in Beyoğlu yakasındaki tüm ilçeleri kapsamaktadır.) Muhiddin Bey Beyoğlu mutasarrıflığı yaptığı dönemde İttihat ve Terakki üyesi Fuat BALKAN beyi bir spor kulübü kurmaya teşvik etmiştir. Beşiktaş Jimnastik Kulübünün kurucularından Fuat (BALKAN) Bey anıların da Hareket Ordusu'yla birlikte 1909 Nisan ayında İstanbul'a geldikten kısa bir süre kendisi gibi İttihat ve Terakki üyesi olan muallim Refik ve Yüzbaşı Şeref Beylerle bir araya geldiklerini ve kendilerine bir kulüp kurmaya teşvik eden kişinin ise İttihat ve Terakki'nin askeri kanadı subaylarından Muhiddin (AKYÜZ) Bey olduğunu söylemektedir.
Muhiddin Bey, Fuat Bey'i sadece teşvik etmekle kalmamış, kulübün kurucuları arasında yer almayı kabul etmiş ve hazırlanan kulüp kuruluş başvurusunu kısa sürede onaylayarak Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü’nün, kuruluşu resmen tescil edilen ilk Türk kulübü olarak spor tarihine geçmesini de sağlamıştır. Bu olayı KARTALLAR YÜKSEK UÇAR adlı makalesinde Uğur GÜNERİ şöyle anlatıyor: 03 Ağustos 1909'da da Cemiyetler Kanunu çıkarıldı. Aynı yıl içersinde Tepebaşı Kışlık Tiyatrosu'nda Beyoğlu Kaymakam'ı Muhiddin Paşa'nın öncülük ettiği Spor Bayramı yapılıyordu. Azınlıkların kurdukları kulüpler oradaydı. Dört Rum kulübü ilgi çekiyordu. Fakat bayramda bir tek Türk spor kulübü yoktu. Sadece birkaç Türk zabiti davetliydi. Ve onların arasında Beşiktaşlı Refik, Mahzar ve Fuat beyler de vardı. Muhiddin Paşa spor yapan gençleri hayranlıkla izledi, zaman zaman da alkışladıktan sonra dayanamıyor; “Şu gençleri gıpta ile izliyorum. Şurada bir Türk kulübü neden yok? Halbuki bir kulübümüzü de törende görmeyi ne kadar arzu ederdim, bilemezsiniz” deyince Fuat Bey atıldı: “Paşam, aslında 6 yıldan beri Beşiktaş’ta böyle bir kulüp var. Ama biliyorsunuz ortamı. Çalışmalar çoğunlukla gizli yapıldı. Eğer izin verirseniz...” Muhiddin Paşa, Fuat Bey'in ne diyeceğini hemen anlayıp sözünü kesiyor ve bunun üzerine, “Neden benim haberim yok? Hemen harekete geçilsin. Her türlü yardıma hazırım. Vakit kaybetmeden gidin ve bana istidayı getirin” demesiyle hemen toplanıyorlardı. Artık mektep olmayıp kulüp olduklarına dair bir kararı onayladıktan sonra da Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü olan adlarını da Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü olarak değiştiriyorlardı. Muhiddin Bey, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı'na katıldı. 1912'de albay, 1916'da Mirliva (Tümgeneral) oldu. I. Dünya Savaşı sırasında Aralık 1916-Şubat 1919’da Hicaz Kolordu Komutanı olarak görev yaptı. Savaşın sonunda İngilizler tarafından tutsak edilip Mısır'daki esir karargahına götürüldü. 9 Eylül 1920'de esaretten döndü ve milli mücadeleye katılmak üzere Ankara'ya geçti. Kurtuluş Savaşı'nda Kasım 1921'e kadar Kastamonu ve Bolu havalisi komutanı, 01 Kasım 1921 - 07 Ekim 1922 arasında Adana ve havalisi komutanı olarak rol aldı.
Değerli bir komutan olan Muhiddin Paşa dört tümen yetkisiyle Kastamonu ve Bolu havalisi kumandanlığına tayin edildiği sıralarda meydana gelen Alemdar olayını, başından sonuna kadar idare etmiş ve bu değerli asker sayesinde Ankara hükümeti büyük bir itibar sağlamıştır. Alemdar Gemisinin kahraman mürettebatı Fransızları esir alınca Muhiddin Paşa Fransızların ciddi bir harekete geçeceğini anlayıp akıllı bir siyaset izledi.Bir yazışma trafiği başlatıp oyalama taktiği izledi. Ayrıca Ereğli ve Zonguldak makamları gelişmeler karşısında telaşa düşmüşlerse de Muhiddin Paşanın sarsılmaz iradesinden cesaret aldılar. Muhiddin Paşa kesin sonuca varmak için Ankara ile haberleşmelerde bulunup Zonguldak mutasarrıfı Nusret Bey’e Fransızları oyalaması gerektiğini bildirdi. Ankara'dan cevap alıncaya kadar Zonguldak Mutasarrıfı Nusret Bey Muhiddin Paşa'dan aldığı direktiflerle cesaretli bir tavır cesaretli bir tavır gösterip bölgedeki bölgede Fransızları oyaladı. Böylece hem milli menfaatimizi ve hemde halkın can ve mal güvenliğini korudu. Muhiddin Paşa Zonguldak'ta bulunan sivil Fransızları gizlice milli kuvvetlerin kontrolüne aldırarak her ihtimale karşı elde rehin tuttu. Nihayet Ereğli ve civarını bombardıman edeceğini bildirmiş olan Fransızlar zorunlu olarak Türk hükümetinin koşullarını kabullenmek zorunda kaldılar. Tutsakların geri verilmesi ve Alemdar’ın Ereğli'de hareketsiz kalması koşulu ile karasularımızdan 10 mil açıklarına kadar gemilerimize dokunmamayı garanti ettiler. Bu durum müttefikler arasında güçlü bir devlet olan Fransa'nın Ankara hükümetinin varlığını ve gücünü kabul etmesi anlamına geliyordu. Böylece İtilaf devletleri içinde Ankara hükümetinin ilk anlaşma yaptığı devlet Fransa oldu. Bu antlaşma daha sonra Ankara Antlaşmasına yol açmış, Mudanya ve Lozan’a destek sağlamıştır. Muhiddin Paşa daha sonra Adana ve civarını Fransızlar'dan teslim aldıktan sonra şehrin kumandanı ve valisi oldu. 07 Ekim 1922'de Tahran büyükelçisi, 1925'te Kahire büyükelçisi olarak görevlendirildi. 07 Ekim 1928'de askerlikten emekliye ayrıldı ve Dışişleri Bakanlığı kadrosuna geçti. 1931'de Kars milletvekili olarak seçildi. Çok yönlü bir kişilik olan Muhiddin AKYÜZ aynı zamanda bestekardır. Tespit edilebilen eserleri ise şunlardır; Kürdili Hicazkar Aksak Şarkı: “Gidelim semt-i Fener'e gece gündüz çakalım." Rast/ Nimsofyan: Vatan Marşı "Cümle millet ferahladı." İstiklal Madalyası sahibi olan Muhiddin AKYÜZ, 03 Ekim 1940 günü hayatını kaybetti. Ölümünde milletvekili olarak bulunuyordu. Mezarı Ankara Hava Şehitliği'ndedir.
Muhiddin Bey, Fuat Bey'i sadece teşvik etmekle kalmamış, kulübün kurucuları arasında yer almayı kabul etmiş ve hazırlanan kulüp kuruluş başvurusunu kısa sürede onaylayarak Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü’nün, kuruluşu resmen tescil edilen ilk Türk kulübü olarak spor tarihine geçmesini de sağlamıştır. Bu olayı KARTALLAR YÜKSEK UÇAR adlı makalesinde Uğur GÜNERİ şöyle anlatıyor: 03 Ağustos 1909'da da Cemiyetler Kanunu çıkarıldı. Aynı yıl içersinde Tepebaşı Kışlık Tiyatrosu'nda Beyoğlu Kaymakam'ı Muhiddin Paşa'nın öncülük ettiği Spor Bayramı yapılıyordu. Azınlıkların kurdukları kulüpler oradaydı. Dört Rum kulübü ilgi çekiyordu. Fakat bayramda bir tek Türk spor kulübü yoktu. Sadece birkaç Türk zabiti davetliydi. Ve onların arasında Beşiktaşlı Refik, Mahzar ve Fuat beyler de vardı. Muhiddin Paşa spor yapan gençleri hayranlıkla izledi, zaman zaman da alkışladıktan sonra dayanamıyor; “Şu gençleri gıpta ile izliyorum. Şurada bir Türk kulübü neden yok? Halbuki bir kulübümüzü de törende görmeyi ne kadar arzu ederdim, bilemezsiniz” deyince Fuat Bey atıldı: “Paşam, aslında 6 yıldan beri Beşiktaş’ta böyle bir kulüp var. Ama biliyorsunuz ortamı. Çalışmalar çoğunlukla gizli yapıldı. Eğer izin verirseniz...” Muhiddin Paşa, Fuat Bey'in ne diyeceğini hemen anlayıp sözünü kesiyor ve bunun üzerine, “Neden benim haberim yok? Hemen harekete geçilsin. Her türlü yardıma hazırım. Vakit kaybetmeden gidin ve bana istidayı getirin” demesiyle hemen toplanıyorlardı. Artık mektep olmayıp kulüp olduklarına dair bir kararı onayladıktan sonra da Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü olan adlarını da Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü olarak değiştiriyorlardı. Muhiddin Bey, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı'na katıldı. 1912'de albay, 1916'da Mirliva (Tümgeneral) oldu. I. Dünya Savaşı sırasında Aralık 1916-Şubat 1919’da Hicaz Kolordu Komutanı olarak görev yaptı. Savaşın sonunda İngilizler tarafından tutsak edilip Mısır'daki esir karargahına götürüldü. 9 Eylül 1920'de esaretten döndü ve milli mücadeleye katılmak üzere Ankara'ya geçti. Kurtuluş Savaşı'nda Kasım 1921'e kadar Kastamonu ve Bolu havalisi komutanı, 01 Kasım 1921 - 07 Ekim 1922 arasında Adana ve havalisi komutanı olarak rol aldı.
Değerli bir komutan olan Muhiddin Paşa dört tümen yetkisiyle Kastamonu ve Bolu havalisi kumandanlığına tayin edildiği sıralarda meydana gelen Alemdar olayını, başından sonuna kadar idare etmiş ve bu değerli asker sayesinde Ankara hükümeti büyük bir itibar sağlamıştır. Alemdar Gemisinin kahraman mürettebatı Fransızları esir alınca Muhiddin Paşa Fransızların ciddi bir harekete geçeceğini anlayıp akıllı bir siyaset izledi.Bir yazışma trafiği başlatıp oyalama taktiği izledi. Ayrıca Ereğli ve Zonguldak makamları gelişmeler karşısında telaşa düşmüşlerse de Muhiddin Paşanın sarsılmaz iradesinden cesaret aldılar. Muhiddin Paşa kesin sonuca varmak için Ankara ile haberleşmelerde bulunup Zonguldak mutasarrıfı Nusret Bey’e Fransızları oyalaması gerektiğini bildirdi. Ankara'dan cevap alıncaya kadar Zonguldak Mutasarrıfı Nusret Bey Muhiddin Paşa'dan aldığı direktiflerle cesaretli bir tavır cesaretli bir tavır gösterip bölgedeki bölgede Fransızları oyaladı. Böylece hem milli menfaatimizi ve hemde halkın can ve mal güvenliğini korudu. Muhiddin Paşa Zonguldak'ta bulunan sivil Fransızları gizlice milli kuvvetlerin kontrolüne aldırarak her ihtimale karşı elde rehin tuttu. Nihayet Ereğli ve civarını bombardıman edeceğini bildirmiş olan Fransızlar zorunlu olarak Türk hükümetinin koşullarını kabullenmek zorunda kaldılar. Tutsakların geri verilmesi ve Alemdar’ın Ereğli'de hareketsiz kalması koşulu ile karasularımızdan 10 mil açıklarına kadar gemilerimize dokunmamayı garanti ettiler. Bu durum müttefikler arasında güçlü bir devlet olan Fransa'nın Ankara hükümetinin varlığını ve gücünü kabul etmesi anlamına geliyordu. Böylece İtilaf devletleri içinde Ankara hükümetinin ilk anlaşma yaptığı devlet Fransa oldu. Bu antlaşma daha sonra Ankara Antlaşmasına yol açmış, Mudanya ve Lozan’a destek sağlamıştır. Muhiddin Paşa daha sonra Adana ve civarını Fransızlar'dan teslim aldıktan sonra şehrin kumandanı ve valisi oldu. 07 Ekim 1922'de Tahran büyükelçisi, 1925'te Kahire büyükelçisi olarak görevlendirildi. 07 Ekim 1928'de askerlikten emekliye ayrıldı ve Dışişleri Bakanlığı kadrosuna geçti. 1931'de Kars milletvekili olarak seçildi. Çok yönlü bir kişilik olan Muhiddin AKYÜZ aynı zamanda bestekardır. Tespit edilebilen eserleri ise şunlardır; Kürdili Hicazkar Aksak Şarkı: “Gidelim semt-i Fener'e gece gündüz çakalım." Rast/ Nimsofyan: Vatan Marşı "Cümle millet ferahladı." İstiklal Madalyası sahibi olan Muhiddin AKYÜZ, 03 Ekim 1940 günü hayatını kaybetti. Ölümünde milletvekili olarak bulunuyordu. Mezarı Ankara Hava Şehitliği'ndedir.
Kaynakça:
2-Nurettin PEKER “ALEMDARIN KAHRAMANLIĞI” MAKALESİ TARİH KONUŞUYOR AYLIK TARİHİ MECMUASI CİLT :3 SAYI :14 S. 1167
3-Uğur GÜNERİ KARTALLAR YÜKSEK UÇAR adlı makale 22.11.2006 TERCÜMAN GAZETESİ
4-Nurettin PEKER, ÖL ESİR OLMA, İSTANBUL, S.55
5-Nurettin PEKER, ÖL ESİR OLMA, İstanbul, S. 22,23
6-Nurettin PEKER, ÖL ESİR OLMA, İSTANBUL, S.72,73
7-Nurettin PEKER, ÖL ESİR OLMA, İSTANBUL, S.77
8-Can CANVER KURTULUŞ SAVAŞINDA BATI KARADENİZ S. 310-312
9- M.Celaleddin ORHAN ASKERLİK HATIRALARIM S. 62
10-Dr.Yılmaz KARAKOYUNLU PARLEMENTER BESTEKARLAR S. 7-12
GÜRDAL ÖZÇAKIR
MART 2011
GAZETEREĞLİ MAKALE
Yorumlar