MEMLEKET ECZANESİ VE ECZACI SABİT NİHAT DURAN
SABİT BEY ECZANESİNİN ÖNÜNDE 1940'LI YILLARIN SONLARI
HALKEVİ'NİN ALTINDAKİ ECZANE
MEMLEKET ECZANESİ VE ECZACI SABİT NİHAT DURAN
“Memleketin İlk Eczacısı” Sabit Nihat Bey, 1886 yılında, Ereğli’de Ölüce Fener memuru Derviş Bey’in oğlu olarak dünyaya geldi. Derviş Mehmet Efendi, bazı kaynaklara göre, 19. yüzyılın başlarında Elazığ’dan o tarihlerdeki adıyla “Bender Erekli”ye göç etmişti.
Doğumdaki ve nüfustaki adı “Mehmet Nihat” olan Sabit Bey, Ereğli’de yaygın olarak bilinen ismine kavuşmasına neden olacak okula, Ereğli’de Nimet Hoca’nın öğrencisi olduğu İptidai Mektebi bitirdikten sonra başladı. İstanbul’daki Askeri Rüştiye idi bu okul. Harp Okulunu bitirmesinin ardından kendisine verilen “zabit” (subay) ünvanı, Ereğli’de yaşamı boyunca “Zabit Bey” olarak adlandırılmasına ve zaman içinde, artık zabitlik yapmamasından dolayı olsa gerek, yaygın bilinen adı olan “Sabit Bey”e dönüşmüştür.
Mehmet Nihat Bey, Harp Okulu’nda okuduğu dönemde, Fatsa-Yalıköy’den İstanbul’a teknelerle taşımacılık yapan Dursun Kaptan’ın amcaları vasıtasıyla İstanbul’a bir bahriyeli paşasının yanına yerleşmiş olan Melek Hanım’la tanışır ve onunla evlenir. Melek Hanım sonraları tüm Ereğlililerin “Melek Anne”si olacak, ve yaşadığı dönemdeki tüm evlilik çağına gelmiş olan genç kızların gelinliklerini dikerek, aynı zamanda o dönemde Ereğli’deki “Kız Sanat Okulu”nun temelini atan kursu açarak cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki kadınlarımızın toplum hayatına dahil olmasına katkıda bulunacak olan, Notre Dame de Sion okulu mezunu, Fransızca bilen, keman çalan, batı kültürüne aşina, aydın bir cumhuriyet kadınıdır.
Harp Okulunu bitirdiği dönemde Birinci Dünya Savaşı patlar ve Zabit Nihat Bey, Sina-Filistin Cephesinde görevlendirilir. Sina cephesinde İngilizlere yenilen Osmanlı Ordusu Birinci Dünya Savaşının sonunda dağıtıldığında o dönemdeki subaylara verilen bir haktan yararlanarak Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye girer ve 1923 yılında Eczacılık Sınıfından mezun olur. Tıbbiye’de okuduğu dönemde, ilk oğlu Halil Orhan doğmuştur. Sabit Bey ve Melek Hanım.
Mektebi bitirmesinin ardından Ereğli’ye dönerek 1924 yılının ağustos ayında, bugünkü İstanbul Pastanesi’nin yerindeki “Uncular-Horitler”in dükkanı olan noktada eczanesini, o dönemdeki Devlet Hastanelerinin “Memleket Hastanesi” adını taşımalarından esinlenerek “Memleket Eczanesi” ismiyle açar. İlhan Selçuk, ‘Yüzbaşı Selahattin’in Romanı’ adlı Kurtuluş Savaşını konu aldığı eserinin son sayfalarında, “Sabit Bey’in Eczanesinin üst katından törenleri seyrettik” şeklinde yazarak bu eczaneden söz eder.
Memleket Eczanesi, 50’lerin başına kadar Ereğli’nin tek eczanesi olma vasfını korur. 1949 Türkiye Eczacılar Almanağında, Zonguldak’taki üçü merkez, biri Kozlu, biri de Devrek’te olmak üzere altı eczaneden biri olarak kayıtlıdır. Tam olarak kanıtlama şansına sahip olamasam da, ülkemizde (İstanbul hariç) ilçe bazında açılan ilk eczane olduğu bilgisine de sahibim.
Eczane, daha sonra, 60’lı yıllarda sahil yolunun yapıldığı dönemde yıkılan Yalı Caddesi’nin deniz tarafı sırasındaki binalardan Belediye binasının yanına taşınır. Bir süre burada çalıştıktan sonra, bugünkü Belediye Binasının altına, halen Garanti Bankası’nın bulunduğu noktada olan “Halkevi” binasına geçer. Bina Cumhuriyet Halk Partisi’nin malıdır.
Ereğli’nin sosyal yaşamına; yeni açılan Orta Mektep’te yaptığı hocalıktan, 1940’ların sonunda yapılması düşünülen kömür limanının Çatalağzı yerine Ereğli’ye yapılması için verdiği mücadele ile, İdman Yurdu Fahri Azalığından, 1950 yılında yaptığı Belediye Meclisi üyeliği ile yaptığı katkılarla geçen yıllarda, 1948 yılında Ereğli’de Demokrat Parti’yi kurmasının ardından kiracı olarak bulunduğu binadan çıkarılması gündeme gelir. Bu zorunluluk üzerine yüklü bir şekilde borçlanarak, daha sonra eczacı olacak ikinci oğlu ve torununun 61 yıl çalışacağı noktada, Orhanlar Mahallesi Yalı Caddesi 2 numaradaki yeri satın alır ve eczanesini buraya taşır.
Halkevinin altındaki Eczane.
Sabit Nihat Bey, sosyal yaşama olan katkılarının dışında, Ereğli’nin ilk tarihini yazan kişidir. 1945 yılında tamamladığı ve Bolu Salnamesinden Charles Texier’nin Küçük Asya’sına kadar bir çok eski eserden yararlanmanın dışında kendi araştırmalarıyla da zenginleştirdiği eseri ne yazık ki bugüne kadar yayınlanamamış, ancak Ereğli konusunda yayınlanmış bir çok esere (bunların arasında Prof. Mübeccel Kıray’ın Ereğli kitabından, Avusturya Bilimler Akademisi öğretim üyelerinden Wolfram Hoepfner’in Herakleia Pontike incelemesi de vardır) kaynaklık etmiştir. Yaptığı araştırmalarda biriktirdiği Eski Yunan, Eski Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait antik sikkelerden oluşan değerli koleksiyonu bugün Ereğli ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenmektedir. Son Eczacı torunu olarak, dedeme ait bu ilk Ereğli Tarihi’nin, (onun eserine yakışır bir sadeleştirme ve incelemeyi de ekleyerek) yayınlanabilmesi için yaklaşık üç yıldır, -onun kurduğu Eczanesini sürdürmeye çalışmaktan ayırabildiğim zamanlarda- çalışmaktayım…
Sabit Nihat Bey, 1951 yılının Temmuz ayında, ani bir kalp krizi sonucu erken denebilecek bir yaşta yaşamını yitirmiş, ve halen “Memleketin Eczacısı” kitabesini taşıyan kabrine defnedilmiştir.
Ecz. Sadun Duran
Doğumdaki ve nüfustaki adı “Mehmet Nihat” olan Sabit Bey, Ereğli’de yaygın olarak bilinen ismine kavuşmasına neden olacak okula, Ereğli’de Nimet Hoca’nın öğrencisi olduğu İptidai Mektebi bitirdikten sonra başladı. İstanbul’daki Askeri Rüştiye idi bu okul. Harp Okulunu bitirmesinin ardından kendisine verilen “zabit” (subay) ünvanı, Ereğli’de yaşamı boyunca “Zabit Bey” olarak adlandırılmasına ve zaman içinde, artık zabitlik yapmamasından dolayı olsa gerek, yaygın bilinen adı olan “Sabit Bey”e dönüşmüştür.
Mehmet Nihat Bey, Harp Okulu’nda okuduğu dönemde, Fatsa-Yalıköy’den İstanbul’a teknelerle taşımacılık yapan Dursun Kaptan’ın amcaları vasıtasıyla İstanbul’a bir bahriyeli paşasının yanına yerleşmiş olan Melek Hanım’la tanışır ve onunla evlenir. Melek Hanım sonraları tüm Ereğlililerin “Melek Anne”si olacak, ve yaşadığı dönemdeki tüm evlilik çağına gelmiş olan genç kızların gelinliklerini dikerek, aynı zamanda o dönemde Ereğli’deki “Kız Sanat Okulu”nun temelini atan kursu açarak cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki kadınlarımızın toplum hayatına dahil olmasına katkıda bulunacak olan, Notre Dame de Sion okulu mezunu, Fransızca bilen, keman çalan, batı kültürüne aşina, aydın bir cumhuriyet kadınıdır.
Harp Okulunu bitirdiği dönemde Birinci Dünya Savaşı patlar ve Zabit Nihat Bey, Sina-Filistin Cephesinde görevlendirilir. Sina cephesinde İngilizlere yenilen Osmanlı Ordusu Birinci Dünya Savaşının sonunda dağıtıldığında o dönemdeki subaylara verilen bir haktan yararlanarak Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye girer ve 1923 yılında Eczacılık Sınıfından mezun olur. Tıbbiye’de okuduğu dönemde, ilk oğlu Halil Orhan doğmuştur. Sabit Bey ve Melek Hanım.
Mektebi bitirmesinin ardından Ereğli’ye dönerek 1924 yılının ağustos ayında, bugünkü İstanbul Pastanesi’nin yerindeki “Uncular-Horitler”in dükkanı olan noktada eczanesini, o dönemdeki Devlet Hastanelerinin “Memleket Hastanesi” adını taşımalarından esinlenerek “Memleket Eczanesi” ismiyle açar. İlhan Selçuk, ‘Yüzbaşı Selahattin’in Romanı’ adlı Kurtuluş Savaşını konu aldığı eserinin son sayfalarında, “Sabit Bey’in Eczanesinin üst katından törenleri seyrettik” şeklinde yazarak bu eczaneden söz eder.
Memleket Eczanesi, 50’lerin başına kadar Ereğli’nin tek eczanesi olma vasfını korur. 1949 Türkiye Eczacılar Almanağında, Zonguldak’taki üçü merkez, biri Kozlu, biri de Devrek’te olmak üzere altı eczaneden biri olarak kayıtlıdır. Tam olarak kanıtlama şansına sahip olamasam da, ülkemizde (İstanbul hariç) ilçe bazında açılan ilk eczane olduğu bilgisine de sahibim.
Eczane, daha sonra, 60’lı yıllarda sahil yolunun yapıldığı dönemde yıkılan Yalı Caddesi’nin deniz tarafı sırasındaki binalardan Belediye binasının yanına taşınır. Bir süre burada çalıştıktan sonra, bugünkü Belediye Binasının altına, halen Garanti Bankası’nın bulunduğu noktada olan “Halkevi” binasına geçer. Bina Cumhuriyet Halk Partisi’nin malıdır.
Ereğli’nin sosyal yaşamına; yeni açılan Orta Mektep’te yaptığı hocalıktan, 1940’ların sonunda yapılması düşünülen kömür limanının Çatalağzı yerine Ereğli’ye yapılması için verdiği mücadele ile, İdman Yurdu Fahri Azalığından, 1950 yılında yaptığı Belediye Meclisi üyeliği ile yaptığı katkılarla geçen yıllarda, 1948 yılında Ereğli’de Demokrat Parti’yi kurmasının ardından kiracı olarak bulunduğu binadan çıkarılması gündeme gelir. Bu zorunluluk üzerine yüklü bir şekilde borçlanarak, daha sonra eczacı olacak ikinci oğlu ve torununun 61 yıl çalışacağı noktada, Orhanlar Mahallesi Yalı Caddesi 2 numaradaki yeri satın alır ve eczanesini buraya taşır.
Halkevinin altındaki Eczane.
Sabit Nihat Bey, sosyal yaşama olan katkılarının dışında, Ereğli’nin ilk tarihini yazan kişidir. 1945 yılında tamamladığı ve Bolu Salnamesinden Charles Texier’nin Küçük Asya’sına kadar bir çok eski eserden yararlanmanın dışında kendi araştırmalarıyla da zenginleştirdiği eseri ne yazık ki bugüne kadar yayınlanamamış, ancak Ereğli konusunda yayınlanmış bir çok esere (bunların arasında Prof. Mübeccel Kıray’ın Ereğli kitabından, Avusturya Bilimler Akademisi öğretim üyelerinden Wolfram Hoepfner’in Herakleia Pontike incelemesi de vardır) kaynaklık etmiştir. Yaptığı araştırmalarda biriktirdiği Eski Yunan, Eski Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait antik sikkelerden oluşan değerli koleksiyonu bugün Ereğli ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenmektedir. Son Eczacı torunu olarak, dedeme ait bu ilk Ereğli Tarihi’nin, (onun eserine yakışır bir sadeleştirme ve incelemeyi de ekleyerek) yayınlanabilmesi için yaklaşık üç yıldır, -onun kurduğu Eczanesini sürdürmeye çalışmaktan ayırabildiğim zamanlarda- çalışmaktayım…
Sabit Nihat Bey, 1951 yılının Temmuz ayında, ani bir kalp krizi sonucu erken denebilecek bir yaşta yaşamını yitirmiş, ve halen “Memleketin Eczacısı” kitabesini taşıyan kabrine defnedilmiştir.
Ecz. Sadun Duran
Yorumlar