ATATÜRK’ÜN CENAZESİNİN SON TANIĞI ŞABAN KALMAZ



ATATÜRK’ÜN CENAZESİNİN SON TANIĞI
ŞABAN KALMAZ


İki yıl önce Tarih öğretmeni arkadaşım Murat KARA Yüksek Lisans çalışması
için hazırlıklara başlamıştı. Konu seçiminde zorlanırken ona bir öneride
bulundum. Öyle suya sabuna dokunmayan konular yerine bir madenci çocuğu olarak
Zonguldak Kömür Havzasına ait bir tez hazırlaması gerektiğini söyledim. Sonuçta
Murat KARA 1940-1947 yılları arasında havzada uygulanan ve derin izler bırakan
ama günümüzde artık unutulan “Mükellefiyet” uygulamasını işlediği, dönemin canlı
tanıkları ile görüşüp yaptığı sözlü tarih çalışmasını tamamladı.
Hazırlanan bu tezde üzerinde durulan ana konu Kömür Havzasının
devletleştirilmesi sonucu II. Dünya savaşının da olumsuz etkilerinden dolayı
ülke ekonomisi için önemli olan kömür üretimini arttırmak amacıyla Milli Koruma
Kanuna’na dayanılarak uygulamaya konan “Ücretli İş Mükellefiyeti Uygulaması”dır.
Murat KARA hazırladığı aynı zamanda yerel tarih çalışması olan bu tezinde 1940–1947
yılları arasını kapsayan dönemde havza köylülerinin maden ocaklarında zor
şartlar altında çalıştırılmaları ve o dönemki yaşam koşulları üzerinde
ayrıntılı olarak durmuştur. Ayrıca görüşülen kişilerin 80 yaşın üzerinde olması
hem konunun önemini hem de çalışmanın zorluğunu ifade ediyor. Ortaya çıkan
sonuç ise son derece yararlı olmuştur. Çünkü ülkemizdeki ortalama yaş durumu
göz önüne alınırsa maden ocaklarında çalışıp 80 yaşını aşmış sağlıklı insanın
bulunması gerçekten zor bir durumdur.
İşte bu çalışma bize birde meçhul bir askerin hikâyesini de sundu.
Bahsettiğimiz kişi bugün 94 yaşında olan Ereğli Ortacı köyünden Şaban KALMAZ’dır.
Kendisi Mükellefiyet zorbalığını yaşamış ve sonra askere gitmiştir. Bu
yazımızda onun madenci yönünü değil de askerlikte yaşadığı ve bu tez ile ortaya
çıkan tatlı bir rastlantıyı inceleyeceğiz. Arkadaşımın tez çalışmasında Şaban
KALMAZ verdiği bilgiler içinde bir ara Yavuz gemisinde askerlik yaptığını ve
Atatürk’ün cenaze törenine katıldığını ifade etmişti. Bunu duyduğumda ön bir
hazırlık yaparak Şaban KALMAZ ile sadece bu konu üzerine konuşmak için
hazırlığa başladım. Burada meslektaşım Murat KARA’dan büyük destek aldım. Yine
bir gelişme öyle sonuçlar doğurdu ki Şaban KALMAZ birde Kültür Bakanlığı
destekli bir kısa filmin ana karakteri oldu. Fotoğraf sanatçısı değerli büyüğüm
Engin ÖZTABAK ve Kdz. Ereğli Anadolu Lisesi resim öğretmeni Cemil Rüştü BAYKAL
ile Haziran 2009 da Kandilli’ye giderek Varagel’i fotoğrafladık.
Kandilli dönüşü sırasında tanıştığımız, İstanbul’dan gelen genç ve
başarılı yönetmen Elif ERGEZEN Hanım Mükellefiyet konusu ile ilgili bir kısa
film çekmek istediğini söyleyince kader denen uzun parke yolda âdete bir taş
yerine oturmuştu. Sonuçta Ağustos 2009 da Kültür Bakanlığından katkı alan bu
film “MÜKELLEFİYET” adıyla çekildi. Şaban KALMAZ ve yine maden işçisi olan
torunu Ersin KALMAZ filmde rol aldılar.
9 Kasım 2009 günü ise bu
kez Şaban KALMAZ ve biz 71 sene öncesine yine bir Kasım ayına ışınlandık.
Yanımızda Yavuz Gemisinin resimleri vardı. Tören anını yansıtan fotoğrafları
gördükçe Şaban KALMAZ gözleri parlamaya ve sesi titremeye başladı. Sonrasını 7 çocuk, 24 torun sahibi Şaban KALMAZ’ın
ifadeleri ile dinleyelim:
“Kasımpaşa'da 3
aylık acemi eğitimimi tamamladıktan sonra 1938-1942 yılları arasında Yavuz
Gemisi'nde 4'üncü bölükte topçu çavuşu olarak görev yaptım. Gemide 3 aylık güverte
askeriydim. Atatürk öldü dediler. 10 bölük vardı gemide. Her bölükten birer
ikişer kişiler seçtiler. Biz 12 asker Atatürk'ün naaşını aldık geldik. Yavuz
Gemisine Atatürk’ün cenazesi önce Zafer adlı bir tekne ile getirildi. Bundan
başka gemilerde vardı. Adlarını hatırladıklarım Adatepe, Kocatepe, Hamidiye ve
Mecidiye gemileri de vardı. Yavuz çok büyük bir gemi olduğundan kıyıya tam yanaşamazdı.
O yüzden Zafer adlı küçük gemi onun cenazesini Yavuz’a getirdi.
Büyükdere’den
İzmit'e kadar başında nöbet tuttuk. Ağladık. Sadece biz değil herkes ağladı. Yavuz
Gemisinin hususi bir askeri bandosu vardı. Marşlar çalınıyordu. Peşimizde başka
gemiler vardı. İzmit'te Atatürk'ün naaşı trene konuldu. Biz de Gölcük'e gittik.
Sadece ben değildim nöbet tutan. 11 asker daha vardı. Kumandan önde arkalarında
biz vardık. Ellerimiz arkada nöbet tuttuk başında. İzmit'e götürdük, oraya
gidene kadar başındaydık hep başındaydık Gemiden naaşını indirdik, sonra
Ankara'ya gitti. Atatürk'ün naaşının başında 5 saat mi 10 saat mi nöbet tuttum
bilmiyorum. Atatürk'ün tabutunun üzerinde bayrak vardı. Atatürk'ü ben daha önce
hiç görmemiştim. Benim ile
birlikte nöbet tutan diğer 11 silah arkadaşımla daha sonra hiç görüşemedim.
Sadece donanma komutanı Şükrü OKAN'ın ismini hatırlıyorum.”
Bu arada 4 yıl boyunca görev yaptığı Yavuz gemisinin fotoğraflarına hala
hayranlıkla bakarken duygulanan Şaban KALMAZ fotoğrafta
topları görünce: "Bunların boyu 14
metre. Ben topçu çavuşuydum. 7 numaraydım. Bu resimleri görünce ağlamak geldi
içimden. 4 sene bu gemide vakit geçirdim. Ne günler geçirdim. Yavuz Gemisi
kocaman bir gemi 7 kat o kadar görev yaptım ama içinde tanımadığım girmediğim
bölümler vardı. Yavuz Gemisinde 10 bölük vardı. Bir bölük en az 150 asker olsa
yani çok asker vardı. Bir bölük sürekli eğitim alırdı. Onlara Gedikli denirdi.
Bahriye askeri olmak inceliktir ayrı bir sınıftır. Geminin 1 metre kalınlığında
zırhla kaplı olduğu söylenirdi. Tek korkumuz deniz mayınlarıydı. Ayrıca iki tip
top vardı gemide 15’lik toplar ve 28’lik toplardı bunlar.15’lik toplar
tayyareler içindi. Gemi kömür kazanlı idi.12 deniz mili hızı vardı. Kazana
kömür atanlar seçme askerlerdi. 4 saatte bir değişirlerdi. Abartımı bilmem ama
kürekler kömür ile beraber 60 kilo oluyordu derler. Kazan dairesinden çıkan
askerler aynen madenci gibi kapkara olurlardı. Gemimiz genelde Kadıköy’de
demirlerdi. Benim bir görevimde Hasköy’e gidip geminin iaşe işlerini ekmek
ihtiyacını görmekti.” dedi.
Evet, o anda bizlerde tüylerimiz diken diken olmuş vaziyette gözümüzün
önünde duran bu koca çınarı hayranlıkla seyrettik. Şaban
KALMAZ’ı daha sonra birkaç kez daha ziyaret edip elini öptük hatıra
fotoğrafları çektirdik. Ara sıra hala ondan sağlığı ile ilgili haberler
alıyoruz. Şaban KALMAZ Amca sen Kdz. Ereğli’nin yerel tarihinin en değerli motiflerinden
birisin Allah sana daha uzun yıllar sağlık ve sıhhat versin…
















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KDZ.EREĞLİ İLE İLGİLİ KİŞİ, LAKAP,YER ADLARI VE DEYİMLER

ZONGULDAK DOĞUMLU TÜRK POPU’NUN İLK STARLARINDAN AY-FERİ

BİR İSYANIN ANATOMİSİ;DEVREKLİ SAHTE KADIN PEYGAMBER DUDU HATUN İSYANI İLE KIZLAR DERESİ EFSANESİNİN BAĞLANTISI