Kayıtlar

MÜBECCEL KIRAY VEFAT ETTİ

Resim
Mübeccel Kıray Ereğli ve Karabük'ü de yazmıştı Yazar Mete Arif TOKMAK Salı, 13 Kasım 2007 7 Kasım'da vefat eden Prof. Dr. Mübeccel Kıray'ın cenazesi 10 Kasım 2007 Cumartesi günü, İstanbul 1. Levent Camii'nde kılınan öğle namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Türkiye'de pek çok sosyologun "hocası" ve şehir sosyolojisinin öncülerinden olan Mübeccel Kıray'ın klasikleşmiş eseri Ereğli üzerine yazılmıştı. Ülkemizde yapılan kent araştırmalarının yayımlanma bulan ilk örneği olan bu çalışmanın adı "Ereğli" ama üniversitelerin sosyoloji ile ilgili bölümlerinde yardımcı kitap olarak okutulan bu kitabın bilinen alt lejant adı "Ağır Sanayiden Önce Bir Sahil Kasabası" olarak karşımıza çıkıyor. Kitapta "Küçük bir sahil kasabasının hızlı sanayileşme sonucu karşılaştığı karmaşık toplumsal sorunlar" inceleniyor. Bağlam yayınevi bu inceleme-araştırma dizisinden çıkan kitabın yanı sıra Mübeccel B. Kıray'ın Kara

KDZ.EREĞLİ AÇIKLARINDA YATAN 3 GEMİ SAKLANAN ŞEHİTLER

Resim
PROF. DR. BİNGÜR SÖNMEZ SAKLANAN ŞEHİTLER 'Sarıkamış Faciası'nın bugüne kadar karanlıkta kalan sayfaları, 93 yıl sonra gün yüzüne çıkartıldı.07.11.2007 19:37 Posta'nın özel haberi...1914'te Sarıkamış'ta donarak şehit olan 90 bin askere kışlık giysi, erzak ve mühimmat götürmek için İstanbul'dan Trabzon'a doğru yola çıkan, içinde 3 bin de asker bulunan 3 gemiyi Ruslar 7 Kasım'da Karadeniz'de batırır. Enver Paşa'nın emriyle kayıtlara geçirilmeyen bu faciayı Prof. Dr. Bingür Sönmez ortaya çıkardı. ‘Sarıkamış'ın Deniz Şehitleri' 93 yıl sonra dün ilk kez törenle anıldı.3 yıl süren bir araştırmayla bulundu‘Sarıkamış Daya nışma Derneği'nin kurucusu ve başkanı Prof. Bingür Sönmez 3 yıllık bir araştırma sonunda ‘Sarıkamış Faciası'yla ilgili tarihçileri bile şoke eden belgelere ulaştı: Dönemin Genelkurmay Başkanı Enver Paşa, Donanma Komutanı'na bile haber vermeden Sarıkamış'tak

KÖMÜR HAVZASINDA AMELE KÖYLERİ PROJESİ

Resim
Kömür Havzasında Amele Köyleri Projesi Yazar Nurşen Gürboğa KÖMÜR HAVZALARINA MEKÂNSAL BİR BAKIŞ Toplumlar belirli mekânsal/coğrafi bağlamlar içinde var olur ve toplumsal süreçler, tarihsel olduğu kadar mekânsal süreçlerdir. Mekân, toplumsal ilişkilerin üzerinde cereyan ettiği verili, edilgin ve hareketsiz bir sahne olmaktan çok, çeşitli toplumsal aktörlerin etkinlikleri tarafından üretilen ve eşzamanlı olarak bu etkinlikleri biçimlendirip düzenleyen dinamik ve akışkan aktörlerden biridir. Kapitalizmin siyasi ve iktisadi olduğu kadar mekânsal bir sistem olarak da işlediği düşünülürse, varlığını ve yeniden üretimini sermayenin değişen niteliğine ve taleplerine yanıt veren yeni mekânlar/coğrafyalar ve toplumsal ilişkiler üretmeye borçlu olduğu söylenebilir. Küreselleşmenin, gerek 19. yüzyılda gerekse 21. yüzyılın şafağında sermayenin değişen niteliği ve yeni ihtiyaçlarına eşlik eden muazzam bir dizi siyasi, iktisadi ve toplum sal dönüşümün yanı sıra mekânsal bir dönüşümü de içermesi,

ZONGULDAK MADEN İŞÇİLERİNİN HAYATI, 1870-1920

ZONGULDAK MADEN İŞÇİLERİNİN HAYATI, 1870-1920 Yazar Donald Quataert BAŞLANGIÇ NİTELİĞİNDE BAZI GÖZLEMLER Ortadoğu'nun en zengin (petrol hariç) doğal kaynaklarını oluşturan Ereğli-Zonguldak madenlerinde 1914 yılında 10.000'e yakın işçi çalışıyordu. Hem özel girişimciler hem de devlet tarafından işletilen bu madenlerde çalışan işçiler, Osmanlı imparatorluğunda belli bir yörede ve iş kolunda çalışan en kalabalık işçi grubunu oluşturuyordu. Zonguldak maden ocaklarının ve işçilerinin tarihi 19. yüzyılın ilk çeyreğine dek uzanır. Söz konusu dönemde Osmanlı donanmasında buhar gücü kullanımına geçilmiş ve Batı Karadeniz'deki zengin kömür yatakları devletle sözleşme yapan özel girişimciler tarafından işletilmeye başlanmıştı. 19. yüzyıl sonlarına doğru Fransız sermayesiyle kurulan bir şirket yörede faaliyete başlamış ve kömür madenlerinde çalışan işçi sayısında ve üretimde çarpıcı artışlar görülmüştü. Osmanlı dönemindeki Zonguldak kömür madenleri ve maden işçileri hakkında, Osman

EREĞLİ DOĞUMLU BİR YAZARIMIZ FİKRET ARIT

Fikret Arıt Bu Hayatı Yaşamak Lazım 1918 yılında Karadeniz Ereğlisinde doğan Fikret Arıt, romancılarımız arasında pek tanıdık bir isim değildir. İstanbul Amerikan Kolejini bitirdikten sonra (1935), 1950'ye kadar farklı işlerde çalışan Arıt, bu tarihten itibaren basın hayatına girer. Yeni İstanbul gazetesi, Anadolu Ajansı ve Hayat dergisinde çalışmalarını sürdürürken, popüler yanı ağır basan romanlar, Türk ve dünya havacılığı üzerine deneme-inceleme kitapları ve çocuklar için öyküler yazdığını da izleriz. -Çocukluğumda Doğan Kardeş dergisinde tefrika olarak- severek okuduğum "Transfer Ahmet" romanı onun imzasını taşır. Zaten, Fikret Arıt çocuk edebiyatı alanında daha başarılıdır; 1970 TRT çocuk oyunu başarı ödülünü ve 1984 Sıtkı Dost çocuk edebiyatı ikincilik ödüllerini kazanmıştır yazdıklarıyla. Salkım Hanım'dan yıllar önce"Bu Hayatı Yaşamak Lazım", 1955 yılında, Çağlayan yayınlarının ucuz fiyatlı kitapları arasında yayınlanmış. Kısa bir roman olması nedeniy

FİKRET ARIT

FİKRET ARIT Zonguldak - 1918 İstanbul - 1987 Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde 3 ekim 1918 yılında doğan Fikret Arıt, Robert Kolej’in orta kısmını bitirdi. Banka memurluğu, kömür ticareti, film işlerinde çevirmenlik gibi çeşitli işler yaptıktan sonra basın alanına geçti. Bir süre gazetecilik yapan Arıt, daha sonra serbest yazar olarak çalıştı. Kalp yetmezliğinden İstanbul’da öldü.İlk öyküsü Robert Kolej’in "İzlerimiz" adlı dergisinde çıkan Arıt, 1961 yılında yayımlanan "Hep Bu Topraklar için" adlı romanından sonra daha çok çocuk kitapları yazdı, çeviriler yaptı ve havacılık üzerine incelemeler kaleme aldı. "Güzel Yuana" adlı romanı, 1948’de "Damga" adıyla filme alındı. Doğan Kitap tarafından yayımlanan eserleri: İffet, Maziden Gelen Sesler / Kasım 2002 Diğer eserleri: 1984 / Özgürlüğe Doğru (Çocuk kitabı) 1983 / Hayvanlar Çetesi (Çocuk kitabı) 1981 / Bir Güneş Doğuyor (Çocuk kitabı) 1981 / Uçan Kleopatra (Çocuk kitabı) 1980 / Tutsak Doğanlar (Çocuk

ARGONAUTLAR SEFERİ VE KARADENİZ EREĞLİSİ

Resim
ARGONAUTLAR SEFERİ VE KARADENİZ EREĞLİSİ Prof. Dr. Tayfun AKKAYA Karadeniz Ereğlisi, Zonguldak’a bağlı bir liman kasabası olup, eski kayıtlarda Herakleia Pontike olarak geçer. Ereğli’nin antik adının menşei Yunan mitolojisi’nin efsanevî kahramanı Herakles’e dayanmaktadır. Grekçe Herakles (Latincesi: Hercules) adı, zamanla halk arasında “Ereğli” biçimine dönüşmüştür. Herakles, bilhassa Dor boylarının kahramanlık görüş ve anlayışlarını benliğinde toplayıp, bir ulusal kahraman niteliğini kazanmış ve aynı zamanda da insanın doğa karşısındaki mücadele ve metanet gücünün bir simgesi olarak kabul görmüştür. ( 1 ) Herakleia Pontike’nın ilk kuruluş tarihi, hemen hemen tüm kaynaklarda M.Ö. 550 olarak gösterilmektedir. Bu tarih, Megaralı ve Boitialı Dor göçmenlerin bölgeye gelişine rastlamaktadır. Ancak ilgi çekici bir husus bu kentin ilk kuruluşu ve adlandırılışının efsanevî bir şekilde M.Ö. 1200’lere çıkarılışıdır. Tabi bu durumda kasabanın ilk kuruluşu hakkındaki tarihi gerçek kayıtları efsan