Kayıtlar

Zonguldak’ta Milli Mücadele Destekçisi Bir Müftü: Devrek Müftüsü Hacı Abdullah Sabri (Aytaç) Efendi

Zonguldak’ta Milli Mücadele Destekçisi Bir Müftü:  Devrek Müftüsü Hacı Abdullah Sabri (Aytaç) Efendi Tunay KARAKÖK Özet: Zengin taşkömürü yataklarına sahip olması sebebi ile Zonguldak ve havalisi işgalciler için ayrı bir önem arz etmekteydi. Bu nedenle Fransızlar, Zonguldak ve havalisini işgal etmişlerdir. Yaşanan bu işgaller karşısında Devrek’te Müftü Hacı Abdullah Sabri Efendinin halkı direniş için ikna etmeye çalıştığı ve işgalcilere karşı oluşturulmaya çalışılan direniş örgütlerinin oluşturulması için büyük çabalar sarf ettiği görülmüştür. İşte bu çalışmada, sayıları sekseni aşmış ve Milli Mücadele yıllarında Anadolu’nun her tarafında mücadele için seferber olmuş ve ahaliye seferber etmeyi başarmış din adamlarının Milli Mücadeleye katkıları noktasında; İngiliz, İtalyan ve Fransızların işgaline uğramış olan Zonguldak – Devrek havalisindeki direniş hareketini “Muhterem Cemaat; Türk Yurdumuzda bugünden itibaren kurtuluş Savaşı başlamıştır. Şimdi ise alacağınız kara

1940’LI YILLARIN ZONGULDAK’INDA SOSYAL HAYATTAN EDEBİYATA YANSIMALAR BAĞLAMINDA MEHMET SEYDA’NIN ZONGULDAK HİKÂYELERİ

1940’LI YILLARIN ZONGULDAK’INDA SOSYAL HAYATTAN EDEBİYATA YANSIMALAR BAĞLAMINDA MEHMET SEYDA’NIN ZONGULDAK HİKÂYELERİ Yrd. Doç. Dr. Musa DEMİR ÖZET Genelde edebiyatın, özelde ise “anlatı” edebiyatının yaşanan hayatla olan ilişkisi su götürmez bir gerçektir. Bu durum, bizim edebiyatımızda da -özellikle 19. yüzyılın ortalarından itibaren şekillenmeye başlayan Modern Türk edebiyatında- varlığını kuvvetle hissettirmiş, edebiyat, yaşanan somut hayatın/gerçekliğin yansıdığı bir ayna konumuna gelmiştir. Bu fonksiyonuna bağlı olarak gelişimini sürdüren modern Türk edebiyatı sırasıyla Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerini geçirdikten sonra nihayet, etkileri bugünlere dek sürecek olan Cumhuriyet dönemini idrak etmiştir. Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatında 1940 sonrası dönemde daha çok hikâye ve romanlarıyla kendine özgü bir yer edinen yazarlarımızdan Mehmet Seyda (1919-1986) da gözlemci gerçekçi/tasvirci gerçekçi bakış açısıyla kaleme aldığı eserleriyle yaşadığı döneme tanıklık etmiş bir

OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA KÖMÜR OCAKLARININ İŞLETİLMESİ (1839-1918)

Resim
O S M E D Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi – Journal of Ottoman Civilization Studies Cilt 2, Sayı 2, Ocak 2016 / Volume 2, Issue 2, January 2016 OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA KÖMÜR OCAKLARININ İŞLETİLMESİ (1839-1918) OPERATION OF COAL CENTER IN THE OTTOMAN EMPIRE (1839-1918) Yüksel Kaştan Özet Dünya’da en önemli enerji kaynaklarından biri kömür madenidir. Kömür önceleri ısınmada kullanırlarken daha sonra aydınlatmada, buharlı makinelerin icat edilmesi ile buhar elde etmede kullanılmıştır. Sanayileşme ile birlikte Avrupa ülkeleri arasında kömür madenine ulaşmak için mücadeleler başlamıştır. Bunu takip eden zamanlarda gelişmiş ülkeler az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde daha çok yeraltı madenlerine yatırım yapmışlardır. Esasen ülkelerin zenginlikleri yeraltı madenlerinin değeri ile ölçülmektedir. Bu nedenle yeraltı madenlerinin yoğun olduğu ülkelere yabancı sermaye akışı daha çok borçlandırma şeklinde olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nda yabancıların mülk edin

NİMET HOCA'NIN TORUNU RAGIP YILMAZ ATADENİZ'İN MESAJI

Resim
    18 HAZİRAN KARADENİZ'İN İNCİSİ EREĞLİ'NİN KURTULUŞ BAYRAMI   Dedem Hafız Ahmet  Nimet Efendi Yunan İzmir'e  çıktığı gün Ereğli'de meydanda  toplanan tüm bölge halkına hitaben  bir konuşma yapmış devletin haysiyeti ayaklar altına düştüğünü belirtmiştir. “Memleketi kurtarmak  için ölme zamanıdır. Yolumuz Mustafa Kemal'in yoludur. Hedefimiz Kuvva-i Milliyedir. Derhal  Fransızlar yurdumuzdan kömür ocaklarından  kovulmalı!  Padişahımız Esirdir fetvası geçerli değildir.”  Diyebilen bir din hocasıdır. Halk büyük bir coşku ile dedemin  hedefi ve amacı doğrultusunda derhal harekete  geçerek Kuvva-i Milliye'ye katılmıştır. Şimdi bu bayramı kutluyoruz. Ereğli'nin Vatansever  halkı selam sana!  Gazanız  Mübarek  olsun!    Hafız Ahmet Nimet  Efendinin Torunu Ragıp Yılmaz ATADENİZ

YELKENLİ BİR BRİK:SERAĞI BAHRİ

Resim
  NİHAT YASA   YEREL TARİH ARAŞTIRMACISI YELKENLİ BİR BRİK:SERAĞI BAHRİ   Buharlı gemiler daha 'vira' demeden önce; kimisi kürekli, kimisi de yelkenli olan gemilere Osmanlılarda da değişik adlar verilirdi. Kürekle hareket eden gemilere; Uçurma, Karamürsel, Celiyye, Çamlıca, Kancabaş, Şayka, İşkampavye, Şahtur, Çekelve, Kırlangıç, Firkate, Pergende gibi adlar verilirdi. Yelkenli gemilere de Ateş gemisi, Şalope, Brik, Uskuna, Şehtiye, Ağrıpar, Korvet, Barça, Kalyon, Firkateyn denilmekteydi. Yelkenleri olmakla birlikte kürekle de yol alan bir savaş gemisi olan Çektiri’ler  ya da Çekdirme’ler de vardı. Daha sonra da denizlerde buharlı gemiler de boy göstermeye başlamıştı. Uzun Mehmet’in de buharlı bir gemide askerlik yaptığı, maden kömürünü de, ilk kez  bu gemide gördüğü de öteden beri söylene gelmiştir. Geminin adının da; Siracı Bahri, Şıracı Bahri, Serajı Bahri, Serracı Bahri, Seragi Bahri olduğu ifade edilmiş, kitaplara,makalelere, dergilere de böyle geçmiştir.

ZONGULDAK DOĞUMLU TÜRK POPU’NUN İLK STARLARINDAN AY-FERİ

Resim
            ZONGULDAK DOĞUMLU TÜRK POPU’NUN İLK STARLARINDAN AY-FERİ   “Unutursam Fısılda” yönetmenliğini ve senaristliğini Çağan IRMAK'ın yaptığı 2014 yapımı bir sinema filmi. Geçen sene televizyon kanallarından birinde rastlayıp seyretmiştim. Filmin kahramanı Ayperi ismi zihnimde başka bir ismi canlandırdı. Büyük ihtimalle yönetmen bu ismi seçerken gerçek bir yıldızdan yani Ay-feri’den esinlenmiş olmalıdır. Ay-feri 1939 yılından Zonguldak’ta doğmuştur. Zonguldak ile bağlantısı nedir bu şehirde ne kadar yaşamıştır maalesef bununla ilgili bilgiler şu anda gizemini korumaktadır.   Popüler müziğimizin gerçek starlarından Ay-Feri ( Asıl adı “Ayfer”dir. Ama Fecri EBCİOĞLU, o her şeyin mümkün gibi, olabilir gibi göründüğü 1960’lı yıllarda, “Gel araya bir tire koyup ayıralım bu ismi; daha havalı olur,” diyerek ona isim babalığı yapmıştır.)   Türk Popu'nun ilk kadın seslerinden olan Ay-feri; Sevinç TEVS, Ayten ALPMAN, Ayla DİKMEN, Rüçhan Ç

KARTPOSTAL TARİHİNDE BİR GEZİNTİ

Resim
                                                                                                                                          KARTPOSTAL TARİHİNDE BİR GEZİNTİ Dünya kartpostal tarihi uzun bir geçmişe dayanır. Ancak büyük ölçüde yaygınlaşması, Osmanlı Devleti'nin de katılımcı olduğu 1893 Chicago Dünya Sergisi'yle başlamıştır. Amerikan Hükümeti, sergi sonrasında ABD posta teşkilatı aracılığıyla, yayıncılara ilk kez 1 sentlik kartpostallar (Penny Postcard) bastırma izni vermiştir. Kartların arkasında ise gönderecek kişinin yazısı için yer ayrılmıştır. Kartpostal basımı, fotoğrafın topluma yayılmasına ve fotoğrafçılarında çalışma imkânlarını arttıracak mali güce ulaşmasına yardımcı olmuştur. Çünkü fotoğraf yüzyılımızın basında oldukça pahalı bir nesne olduğundan, ancak zengin soylular ve aristokrat çevreler tarafından satın alınabilmekte idi. Buna karşın kartpostal geniş halk kitlelerine ulaşma imkânı bulmuştur.  Böylelikle kartpostallar, yalnızca bir i